hata etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hata etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Temmuz 2018 Cuma

47 Yaşında Doğmamışlar Cemiyeti


"Haline şükret çöpten ekmek var" sözüne savaş açtım.

Gerçekten kırıcı, yorucu,saçma ve aşağılayıcı bir  yaklaşım bu.

Sanki kişi  geri zekalı, olanı farkında değil ve daha fazlasını istemekle olana nankörlük ediyormuş gibi.


Çocuklukta toplum-aile-gelenek söylemlerine baktığımda hep kişiyi bastıran ve daha fazlası için çabalamaktan alıkoyan şeyler olduklarını görüyorum. Standart yaklaşımlar. 


Ailelerine isyan etmiş gençlerin ebeveyn olduğu jenerasyondayım. Çocuklarına nasıl da kendilerine davranıldığı gibi davrandıklarını şaşkın izlemiyorum desem yeridir. "Anne olunca anlarsın "Baba olunca görürsün"ler mi devreye girdi (ama öyleyse ben niye göremedim) yoksa ben mi büyüyemedim de hala isyankar grupta  sayılıyorum bilemedim.


Hata yapma özgürlüğü verilen, hayal kurabilen, denemekten korkmayan gençler yetiştirmeyecek miydik biz? Ve başarısız olduklarında yargılanmayan....


İyi ki günlüklerim var diyorum.

47 yaşında doğmadığımı bana hatırlatan günlüklerim.



Bizi hayallerimiz ve isteklerimizle başbaşa bırakın. 


Başarırsak övünür, başaramazsak genelde yaptığınız gibi kınar ve yorarsınız ruhumuzu.

İmza: 47 yaşında doğmamışlar cemiyeti onursal başkanı :-)

16 Nisan 2018 Pazartesi

Prangalarımız




 
 Her nesil anne, bir önceki nesilden gelen bir geleneği-mecburiyeti-prangayı kırıp öyle yetiştirirmiş evladını.

Annem, düşünceleri-hayalleri özgür çocuklar yetiştirdi.Geriye bakıp olabildiğince tarafsız değerlendirdiğimde görüyorum ki ailemi üzmekten başka korku taşımamışım gönlümde. Gerisi vicdan,huy-karakter vs kendi seçimlerim olmuş. Sevgi ve anlayışla yetiştirildiğim için insanı kırmaktan korkmuşum. Onurum kırılmadan büyütüldüğüm için onurum değerli olmuş ilişkilerimde...vs vs vs

Kendi çocuklarımı yetiştirirken hangi zinciri kırdığımı düşünüyorum bir süredir. Objektif olabildiğim bir konu değildir muhakkak.

Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, üstelik bunun neden kıymetli bir değer olduğunu bilerek yetişti çocuklarım.Sokuşturma "seveceksin" "çok büyük adam" cümleleri ile değil öğrete anlata, bugünün koşulları sayesinde de laik cumhuriyetin önemini bile bile yetiştiler.



Önce insan sonra kız çocuğu oldular. Eğlenceli bir süreçti büyümeleri.Dolabını toplaman gerekiyor dediğimde hiç bir zaman "hem de kız çocuğu olacaksın"ı eklemedim ardından. Doğrular ve yanlışlar, gerekler ve sorumluluklar birey olmaları ile ilgiliydi. Okulda ya da çevrede de onlara "kız kısmısı" davranışları ile yaklaşılmasına izin vermedim.

El-alem isimli örgüt ulaşamadı  çocuklarıma!

Sisteme kapılmadan sistem dışında durabilmenin engin gücünü ve gerekliliğini görmelerini ve bunu benimsemelerini sağladım. TEOG-SBS ve bu seneki adı her neyse sistemin çcoukları ezmesine izin vermedim.Kitap okuyan her zaman başarılı olur, sınavda nasıl soraralarsa sorsunlar okulda öğrendiğini soracaklar;öğrenmeye bak oldu düsturum. Diğer veliler 1000 soru çözdürür ve ödev kontrolü yaptırırken biz müzikallere gidip  şarkılar ezberledik. Baharı Caddebostan sahilinde karşıladık. Kışı dilimiz dışarıda kar taneleri yakalamaya çalışıp sokaklarda..Karnelerini bile almadan ,fırladık gittik yaz tatillerinde bazen. Önemli olan yaşamaktı. 


Küsmemeyi öğrettim. Hayata küsmek çaresizlerin (aptalların) insana küsmek ise iletişim nedir diye hiç düşünmemiş olanların seçeneği idi. Alternatifler hep vardı , yarına pay bırakmak en doğrusu idi . Öfke ve nefret, kin ve intikam yaşamın sıcaklığını-renklerini soğutmuyor mu? Yapılanı akılda veri olarak tutup kalbe indirmemek lazım 

Hatalarım ise "yok"u öğretmemek oldu. Ne param yok demeye kıyabildim ne şu işi de sen yap demeye. Hani hepten de çemberin dışında bırakmadan ufak tefek ev işlerine yardımları oldu tabii ama el değdirmedim bulaşık piş ağır işlere. Görmeleri yeter, lazım gelirse yaparlar dedim. Onlar hep küçücükler. Bu zamanda çocuk olmak meşakkatli iş kardeşim. Bir de ben mi yorayım çocuklarımı? Savunma-sebep bu olsa da belki çok doğru değil bu yaptığım.

Derdi üzüntüyü paylaşmamak da benden gelen yanlış öğreti oldu. Ben paylaşamadığım için paylaşmayı da öğretemedim. Oysa kendi içine atıp her şeyi orada çözmek yoruyor insanı bir yaştan sonra.. fıtrat. Bir internet anneleri grubu var 18  yıl öncesinden süregelen (ki onlar can can), onlarla paylaştıklarım haricinde kapı duvar iç dünyamda. Ciddi bir kusur bu sanırım.

Hayallerin sınırlarını zorlamayı vermek ve tüm dünyasını bir sırt çantasında sınırlamanın hafifliğini öğretmek isterdim.

Ülke gündemi lağımdan çıkamadı ki başka zincirleri kırayım. Gücüm buna yetti işte.

Yarınlar yine umut dolu. Sancılı günler biliyorum ama biz vaz geçmedik sevmekten ,yaşamaktan ve ummaktan.

O halde her şey güzel olacak.

20 Ağustos 2014 Çarşamba

9 Ay Taksitle Mutluluk






Bir gün ama berbat bir gün iş çıkışında kafam sepet gibi , duyularımın tamamı isyanda gönlüm hapishane türküleri söyler iken binadan çıkar çıkmaz elim telefona gitti ve kardeşlerimden birini arayıp " ne gündü beaa" demek istedim, pasını atarsam ışıldayabilecek bir an zarfında rahatlayacağım küçücük bir nefes alabilmek umuduyla.















Dün gibi aklımda..Merter'de her tarafı bina olan, yeşillik diye kaldırımların arasından fışkırmış isyankar 3-5 çimen tanesine kaldığımız berbat bir yerdeydik. Binanın önünde düttürü bir havuz vardı ama orada olduğu için yine de minnetardım sebepsiz. Havuzun yanında elimi telefona atmışken birazdan ona kavuşabilecek olmanın  keyfiyle Selin'i düşündüm. Hayat, SÖ ve SS olmak üzere ikiye ayrılmıştı çoktan. Selin'den Önce yaşam taslaktı..Selin'den sonra ben yoktum ama mutluydum.Daha güzel bir şey için tırpanlamıştım özgürlüğümü: anneydim. Sonra düşüncelerim birbirini kovalamaya devam etti. Tombik elleri bir gün incelecek o da genç bir hanım olacaktı.Büyüyecekti.Hayat ona da dik yokuşlar çıkartacaktı.Selin kimi arayacaktı o zaman?






Elim telefondan geri gitti , günün tüm yorgunluğu omuzlarımda ama kıyıdan uzaklaşan bir geminin görünümünde gittikçe küçülmekte idi.

Bir gün Selin anne olacaktı ama sevincini paylaşacak bir kardeşi olmayacaktı. Çocuğu ne teyze ne dayı diyemeyecekti. Ben ölecektim (sanırım) ..Özer'de öyle.Onu seven dostları etrafını saracak ellerini tutacak ama acısını anlayacak çocukluk anılarının bir parçası olan kimsenin tamamlayıcılığından yoksun olacaktı. 




Eve gittiğimde allak bullaktım ama kararımı vermiştim.

Tam 9 ay sonra Nehir doğdu :-)


Beste tammış güfte eksikmiş ..onu anladım.



Bugün Bursa'dan İstanbul'a dönerken onları izledim tüm yorgun hüznüme rağmen.Önce kahkahaları paylaştılar,sonra beni kaynattılar gözümün içine baka baka.Sonra sabah erken kalkmanın mahmurluğu çöktü üzerlerine.Tüm konuşmadan anlaşacak kadar gönlü bütünleşmişler gibi sessizce tamamladılar birbirlerini..Nehir uyuyuverdi ablasının kucağında...ablası uyuyuverdi kardeşi kucağında.



Bir sürü saçma ve bir sürü hata dolu olmalı ömrümde...ama çocuklarıma baktığımda tereddütsüz bir gülümseme yayılıveriyor yüzüme. Fukara ömrümde 9 ay taksitle aldığım en güzel şey onlar.



Varlıklarına şükür









15 Ekim 2013 Salı

Bayramın İlk Günü , Çocuklar ve Çocukluklar

Merhaba,

Bayramın ilk günü, İstanbul'da dağ kartalları kadar yalnız olmanın avantajını kullanarak "bayramın ritüellerinden sadece çocukların hoşuna gidecek olanları" seçip hayata geçirdik.

Sabah doyasıya uyudular...akşam istihareye yatılıp sabah değiştirilen eğitim sistemi çocukları,velileri,okulları,dershaneleri..hepimizi sersem ediyor ve sıkı bir uykuya gerçekten ihtiyacımız var. Bayram namazından dönen eşime adet olduğu üzere olabildiği kadar güzel bir kahvaltı hazırladım ve çocuklarımızın uyanması beklerken neşeli eski Türk filmlerinden birini izleyerek zaman geçirdik. Çocuklar kalktıklarında pembe yanaklarına uykusunu almış ışıl ışıl gözler eşlik ediyordu. Bayramlık değilse de olabildiğince şık kıyafetleri giyip geldiler, ellerimizi öpüp harçlıklarını aldılar sonra büyük bir keyifle, telaşsız ve sohbeti en koyusundan kahvaltı ettik. Sonra yaş sırasına göre aile büyükleri arandı, "keşke burada olsaydınız " temennileri biraz buruk dinlendi sonra hep söylemek istediğim o sihirli cümleyi söyledim çocuklarıma "bugün canınız ne isterse yapın..serbestsiniz"

Sınavlar,ödevler,testler,uzmanların dedikleri..uzmanların demedikleri..Ne zor şey canım bu zamanda çocuk olmak. Hep doğruyu yapmalarını isteyen ebeveynlerle büyümek. Yetişkin hayatlarında içlerinde yaşatmaya devam edecekleri bir çocuk olmayacak gibi geliyor bana çünkü çocukluklarını yaşamıyorlar. Hata yapmadan doğruyu öğrenmek mümkün mü? Kitap gibi yaşayan çocuktan hayır gelir mi? Aburcubur yiyecek karnı  ağrıyacak, ödevini unutacak azar işitecek hatta daha iyisi azar işitmemek için esaslı bahane oluşturup bugünkü makbul adıyla "stres yönetimi" edinecek..kendisine gülmeyi bilecek, merhameti, şefkati, öfkeyi, ağlamayı, gülmeyi bilecek. Hani bir reklam var ya "kirlenmek güzeldir" diye..vallahi favorim o. 18 yaşında çamurda yuvarlanan, 20 yaşında yeni ayakkabıları ile yatağa giren mi var? Bırakın zamanla öğrensin birşeyleri, bırakın hata yapsın azıcık..bırakın çocuk olsunlar di mi ya?

Dün akşam Nehir ödevlerine bakınıyordu..baktım,kimsenin onaylamadığı şey; odasında değil masasında değil kucağında oyuncağı... Baktım, çocuk kalbinde sevgiyi taşıyan hayal kurmayı bilen bir çocuk.

Herkes genel müdür olacak değil, mutlu çocuklar mutlu insanlar olmayı nasip etsin Allah çocuklarımıza. Her ne yapıyorlarsa en iyisi olsunlar ve seçimlerinden pişmanlık duymasınlar...keşke'lerin yoruculuğunda yıpranmasın yürekleri.

Yollar uzun, yollar dolambaçlı..kardeş olmanın tamamlayıcılığı ömürleri boyu onlarla olsun dilerim.



Ne isteseler pişirdik ne yapsalar sesimiz çıkmadı. Yüzlerinde gülücük,huzurla kedi yavrusu gibi oynayan iki kardeş ile bayramın ilk günü bayram oldu gönüllerimiz.




Severek yaşamak hayattaki en büyük meydan okumadır...Buscaglia