Deep'in (tık) her zaman renkli ve eğlenceli ve asla rutin olmayan bloğunda "Kelime Oyunu" etkinliğini de "Ağaç Ev Sohbetleri" etkinliği gibi keyifle izliyordum bir süredir.(Bir gün düz ve kısa cümleler kurmayı başarabilecek miyim ben acaba?)
Bu
haftaki kelimeler : Mantık Kalp Gülmek Sohbet Disiplin
E hadi pupa yelken o vakit.
Öğretmen Hanım , artık Ayşe'nin evine daha sık gidiyor. Ona kitaplar götürmek ve daha sonra bu kitaplar hakkında hasbihal etmek bahanesi ile ona kadın haklarından, kadınların ekonomik özgürlüklerini köy yerinde bile kazanabileceğinden bahsediyordu. Darp raporu tutulursa devletin kadınları koruduğundan, kimsenin sürmek istemediği bir hayatı devam ettirmeye mecbur olmadığından...
Ayşe , Öğretmen Hanım'ın sözlerini sessizce dinliyor,; ne
bir onay ne bir öfke belirtisi göstermeden verdiği kitapları alıyordu. Zeki bir
alıcıydı, kitaplarla ilgili yakaladığı noktalar, kendi hayatları ile ilgili
benzerlikler üzerinde dikkatlice duruyordu. Öğretmen Hanım 'ın daha
evvel söylediği bir söz ya da aylar önce okuduğu bir kitaptan alıntı
yapabiliyor, Öğretmen Hanım 'ın takdiri ile gözleri parıldıyordu.
Aylar geçti. Öğretmen Hanım okulda istediği başarı
ve disiplini sağlamış,
hayatının rutiine alışmış, ideallerini yerine getirmenin huzuru ile her gün
kendinden daha memnun olarak yaşantısına devam ediyordu. Bu, kendinden
memnunluğun ve mütevazı yardımların altında , kendini köylüden üstün gören
sızım sızın bir kibrin varlığını içteniçe seziyorsa
da..aldırmıyordu. Şimdi onun tek hedefi Ayşe'yi kurtarmak olmuştu.Hedefe
yaklaştığını, emeklerinin boşa gitmediğini görüyor, asla direkt söyleyemediği
mesajları kitaplar ve sohbetler aracılığıyla iletiyordu.
Yaz geldi. Öğretmen Hanım ,İstanbul'a dönüş vakti
yaklaştıkça sabırsızlığının arttığını hissediyor ve konuyu açıkça konuşmanın
artık ertelenmemesi gereğini kafasında tartıyordu.
Öğretmen Hanım , hafifçe yerinden
doğruldu."Ayşe" dedi. "Seninle bir konuda konuşmak
istiyorum"
Ayşe sessizce gözlerini ona dikti ve bekledi.
"Seni bir başka sevdim, biliyorsun bunu.Yediğin
dayaklar, döktüğün gözyaşı, seni bekleyen gelecek...bunlara tahammül edemiyorum
sana değer veren bir dost olarak. Bak, bi kaç hafta sonra İstanbul'a dönüyorum.
Tanıdıklarla konuştum , sana bir iş ve kalacak yer ayarladım." Sesi
gittikçe yükseliyor, yaptığı şeyin güzelliği ve vardığı nihayet Öğretmen
Hanım 'ın yüzüne ışıl ışıl bir sevinç katıyordu. "Gençsin,
akıllısın..mecbur değilsin bu hayatı sürmeye. Kocanla herkes konuştu, ben
konuştum , muhtar konuştu, hoca efendi konuştu..aileler konuştu.. ama adam
durmuyor yani. Ben Ayşe'yi çok seviyorum diye ağlıyor ama sonra geliyor yine
sana basıyor dayağı... Aaaa yani...olmaz! Sen hiç korkma. Ben sana sahip..."
"Olmaz" dedi Ayşe rüzgar kadar hafif bir sesle.
Öğretmen Hanım yanlış duyduğunu sandı.
-"Ne?"
-"Olmaz" dedi Ayşe tekrar ama artık daha kararlı .
-"Sebep?"
-"Ben onu seviyorum"
-"Ayşe, korkma...korkma cesur ol. Kendine gel, doğru
olması mümkün değil bu söylediğinin. Hasta ..hatta yaşamı sürdürmesine engel
olacak derecede hasta, çocuk vermiyor, dayağı bitmiyor, çalışamıyor, kıskanç
hayatı sana zindan ediyor..nasıl seversin onu?!! "
Ayşe baktı, kararını vermişlerin dingin ve sakin seslenişi
ile:
-"Kalbin akla sığmayan, apayrı bir mantığı vardır" dedi. Ve gülümsedi "Blaise Pascal ..sizin verdiğiniz kitaplardan"