Murathan Mungan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Murathan Mungan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Şubat 2018 Salı

Abi'me...

Abim (tık)


Erkek kardeşlerinizi evlendirmeyin
Kaybediyorsunuz!

O geri dönecek olsa bile
Bakıyorsunuz
Siz kalmamış oluyorsunuz!



Eskidendi Çok Eskiden



Hani erken inerdi karanlık, 
Hani yağmur yağardı inceden, 
Hani okuldan, işten dönerken, 
Işıklar yanardı evlerde, 
Eskidendi, çok eskiden. 

Hani ay herkese gülümserken, 
Mevsimler kimseyi dinlemezken... 
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken, 
Eskidendi, çok eskiden. 

Hani hepimiz arkadaşken, 
Hani oyunlar tükenmemişken, 
Henüz kimse bize ihanet etmemiş, 
Biz kimseyi aldatmamışken, 
Eskidendi, çok eskiden. 

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken, 
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden, 
Daha biz kimseye küsmemiş, 
Daha kimse ölmemişken, 
Eskidendi, çok eskiden. 

Şimdi ay usul, yıldızlar eski 
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden 
Geçen geçti, 
Geçen geçti, 
Geceyi söndür kalbim 
Geceler de gençlik gibi eskidendi 
Şimdi uykusuzluk vakti



6 Haziran 2017 Salı

Bugün Doğumgünüm Yazısı


Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.
Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan hatta ardından bir tane daha olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.

Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar, onlar büyü yünce daha mutlu olacağımıza inanırız. Bundan sonra, ergenlik dönemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz.

Kendimize, çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca, güzel bir tatile çıkınca, emekli olunca, yaşantımızın dört dörtlük olacağını söyleriz.
Gerçek ise şu andan daha iyi bir zaman olmadığıdır.
Eğer şimdi değil ise ne zaman?… Hayatınız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır.

En iyisi bunu kabul edip her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir.
En sevdiğim sözlerden biri Alfred D. Souza’ ya aittir. Der ki;
-“Uzun zamandan beridir gerçek hayatın başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken birşey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı.”

Bu görüş acısı, mutluluğa giden bir yol olmadığını gösterdi. Mutluluk yoldur, öyleyse sahip olduğunuz her anın kıymetini bilin ve mutluluğu, vaktinizi harcayacak kadar özel biriyle paylaştığınız için, ona daha fazla değer verin. Unutmayın, zaman hiç kimse için beklemez. Öyleyse;
Okulu bitirene kadar,
100 milyar kazanana kadar,

Çocuklarınız olana kadar,
Çocuklarınız evden ayrılana kadar,
İşe başlayana kadar, Evlenene kadar,
Cuma gecesine kadar,
Pazar sabahına kadar,
Yeni bir araba, ya da ev alana kadar,
Borçları ödeyene kadar,
İlkbahara kadar,

Yaza kadar,
Sonbahara kadar,
Kışa kadar,
Maaş gününe kadar,
Şarkınız söylenene kadar,
Emekli olana kadar,
Ölene kadar…..

MUTLU OLMAK İÇİN İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ ‘AN’ DAN DAHA İYİ BİR ZAMAN OLDUĞUNA KARAR VERMEK İÇİN BEKLEMEKTEN VAZGEÇİN.

MUTLULUK BİR VARIŞ DEĞİL, BİR YOLCULUKTUR. “PEK ÇOKLARI MUTLULUĞU İNSANDAN DAHA YÜKSEKTE ARARLAR, BAZILARI DA DAHA ALÇAKTA. OYSA MUTLULUK İNSANIN BOYU HİZASINDADIR.”
Unutmayın “YARIN KİMSEYE VAAD EDİLMEMİŞTİR”
Murathan MUNGAN

16 Kasım 2016 Çarşamba

Beni Bu Havalar Mahvetti


Çalışmam lazım hem de koşar tempoda bir an evvel halletmeliyim diye gözüme bakan tüm işleri hallederek.

Ama neyleyim...gözüm daldı penceremden bakakaldığım kışa dönmek üzere olan sonbahara.

"Keşke" deyiverdi şair iç sesimle sohbet ederken tatlı tatlı.


Sonra olan oldu...


KEŞKE
Deniz kokulu taşlar döşenmişti yollara
Ben bile bilmiyordum nerde ayrıldık
söndür küllenmiş sözcüklerini geçmiş zaman
sararan firezleri geç
yorumu gökyüzüne bırakılmış uçurtmalı tepeleri
uzun bir yol için aldığın ne varsa bırak ardında
saklayabilseydim dalgın bakışlarımı böyle zamanlar için
saçlarını taradığım sular,rüzgar ve karanlık

bak adın yazılı yeşim taşından örülü duvarda!
Murathan Mungan



💚💜💙

AUTUMN LEAVES-türkçe sözler

Düşen yapraklar
Pencerenin önündeki kar birikintisi
Sonbahar yaprakları
kırmızı ve altın rengi

senin dudaklarını görüyorum
Sonsuz öpücükler
Güneşyanığı eller
Tutmaya alıştığım

Sen uzaklara gittiğinden beri
Günlerin uzunluğu büyüyor.
ve yakında duyacağım
eski kış şarkılarını

Ama herşeyden çok seni özlüyorum
Sevgilim
Sonbahar yaprakları

Düşmeye başlarken


23 Eylül 2016 Cuma

Gündeme İthafen - Mırıldandıklarım/Murathan Mungan



şiirden önce tık tık

MIRILDANDIKLARIM


Kırdın mı incittin mi birilerini 
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler? 
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda? 
Yeniden düşünmeliyim 
Dostluklarımı, ilişkilerimi 
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı 
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi? 
Borçlarımı ödedim mi? 
Doğru seçtim mi soruların fiillerini? 
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış, 
Giysilerim ütülü, odam düzenli mi? 
Geri verdim mi aldıklarımı: 
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları, 
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi? 
Yokladım mı duygularımı 
Hâlâ sevebiliyor muyum insanları? 
Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma 
Ovmalı umutları 
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan 
Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım 
Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar 
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar
Gece telefonları, ıssız konuşmalar 
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler 
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey 
O kadar çok anlattım ki 
Kendime kaldım anlatmaktan... 
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını 
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan 
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan, 
Ofset duyarlılıklardan 
Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum 
'İçtenliğin' ya da 'dünya görüşünün' kirletmediği 
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum 
Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları 
Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde 
Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar 
Hâlâ bir umut var mıdır 
Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde 
Ne çıkmaz sokaktayım ne de mutsuz 
Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar 
Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken 
Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız 
Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim 
Senin ve benim , yani bizim için...

Murathan MUNGAN .. ve şiirden sonra da tık tık lütfen



22 Eylül 2016 Perşembe

Sonbahar Mısraları


Onlar Sonbahar'ı başka yaşayanlar...



Adım Sonbahar / Attila İlhan
nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar











Eylül’dü / Cemal Süreya
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü……
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü…..
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.



Ben Eylül Sen Haziran / Ümit Yaşar Oğuzcan
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım
Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı, yıkık eylül sonuma
Bir ilk yaz tazeliği getirdin
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
Çiçekler açtı dokunduğun
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer oldu güldüğün yerde
Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım on üçüncü aylara

ataol behramoğlu ile ilgili görsel sonucu

Eylül Sabahının Serinliği / Ataol Behramoğlu
Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Ciğerlerime dolduruyorum
Sessizlik ve serinlik
Birleşiyor
Yıkanmış güvercinler
Ve çok uzakta bir tren sesi
Her zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor içimde
Her uyanışımda
Düşmanlarımı bağışlıyorum
Daha çok seviyorum dostlarımı
Her uyanışımda
Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Yüreğime dolduruyorum



Güzde Unutulmuş / Pablo Neruda
Saat yedi buçuğuydu güzün
Ve ben bekliyordum
Kimi beklediğim önemli değil.
Günler, saatler, dakikalar
Bıktılar benle olmaktan
Çekip gittiler azar azar
Kaldım ortada, tek başıma
Kala kala kumla kaldım
Günlerin kumuyla, suyla
Bir haftanın artıklarıyla kaldım
Vurulmuş ve hüzünlü
Ne var, dediler bana Paris’in yaprakları
Kimi bekliyorsun?
Kaç kez burun kıvırdılar bana
Önce ışık, çekip giden
Sonra kediler, köpekler, jandarmalar
Kalakaldım tek başıma
Yalnız bir at gibi
Otların üstünde ne gece, ne gündüz
Sadece kışın tuzu
Öyle kimsesiz kaldım ki
Öyle bomboş
Yapraklar ağladılar bana
Sonra, tıpkı bir gözyaşı gibi
Düştüler son yapraklar
Ne önceleri, ne de sonra
Hiç böyle yalnız kalmamıştım
Bu kadar
Ve kimi beklerken olmuştu
Hiç mi hiç hatırlamam.
Saçma ama bu böyle
Bir çırpıda oldu bunlar
Apansız bir yalnızlık
Belirip yolda kaybolan
Ve ansızın kendi gölgesi gibi
Sonsuz bayrağına doğru koşan.
Çekip gittim, durmadım
Bu çılgın sokağın kıyısından
Usul usul, basarak ayak uçlarıma
Sanki geceden kaçıyor gibiydim
Ya da karanlık, kükreyen taşlardan
Bu anlattıklarım hiçbir şey değil
Ama başıma geldi bütün bunlar
Birini beklerken, bilmediğim
Bir zamanlar.

Yaz Bitti / Murathan Mungan
yazın bittiği her yerde söylenir
söylenmeyen şeyler kalır geriye
ve sonra hiç bir şey olmamış gibi
ağır, usul bir hazırlık başlar
uykuya benzer yeni bir mevsime
orda burda,ev içlerinde,kır kahvelerinde,deniz kenarlarında
incelen yazın akşam esintilerinde
zaman usulca sıyrılır aramızdan
ta içimizde duyarız gelecek günlerin geçmişini
başka ne gelir elimizden
büyük bir uzaklığa gülümseyerek
geçiştiririz
ıskaladığımız şeyleri
yatıştırıcı rüzgarlar
dışavurur içimizdeki lodosu, poyrazı, günbatımlarını
saklar bizi
gözlerimizdeki hüzne ‘dinginlik’ adını verir
‘seni iyi gördüm’ diyenler
biz de iyi hissederiz kendimizi
elimizden başka ne gelir ki?
köşe başları, akşamüstleri,kokular
tozar gider zamanın boşluğunda
karışır anların kuytu belleğine
belki sonraları bir gün
hatırlanır aynı kederle
yazın bittiği her yerde söylenir
söyleyenler inanır bir şeylerin sahiden bittiğine
yaz biter
eskir geceler,serin,hüzünlü
yeni mevsime hazırlık: ömrün teyel yerleri
bir yanı telaş,bir yanı ürperten yaz sonu ikindileri
çıkarır sizi dalgın derinliğinizden
yaşadığınızı duyarsınız teninizde
bir zamanlar okumuş olduğunuz kitapları özlersiniz
sıcak odaları, beyaz, temiz yastıkları
ahşap panjurları
yaz bitti
bitmeyen şeyler kaldı geride
yaz bitti
yaz bitti
yüksek sesle söylüyorum bunu kendime
her yerde söylendiği gibi
yaz bitti
yaz bitti
hiç bir şey hiç bir şey
hiç bir şey
yalnızca üşüyorum şimdi


Saat 21-22 Şiirleri/ Nazım Hikmet
 
Bu geç vakit
bu sonbahar gecesinde
kelimelerinle doluyum;
zaman gibi, madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır
ve yıldızlar gibi pırıl pırıl
kelimeler.
Kelimelerin geldiler bana,
yüreğinden, kafandan, etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar : ana,
onlar : kadın
ve yoldaş olan…
Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar,
kelimelerin insandılar…



Sonbahar / İlhan Berk
 
Hep böyle çıkıp gelmiştir
sonbahar dağlarımıza
bir elinde karanfil,
bir elinde yüreği



Uzak Kaderler İçin / Turgut Uyar
 
Birgün, bir yağmurla garip garip
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım
Alıp başımı gideceğim.Asır yirminci asırdır, amenna
Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım
Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi
Uzaklar daha uzaklaşır
Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri
Sımsıcak sevgilere muhtacım.Bir gün alıp başımı gideceğim
-Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar…-
Belimi bir ılık şal sarsın, mavi
Hüzünlü bir serencamın ardından, şarkısız
Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin
Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında.
Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde
Diyarı gurbette kanlı bir aşk
Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde
En uzak beyazlar,
En yakın ikindilerde, duygulu
Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam
İçip içip ağlasam…
Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum?
Herkesin derdinden pay isterken.
Uzak kaderlerin suları çağlar simdi
Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden.
Birgün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz, bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edeceğim.
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak
Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim.