8 Ekim 2013 Salı

İstanbul'da Sabaha Dair

01 Eylül 1987'dir Trabzon'dan ayrılıp üniversite için İstanbul'a geldiğim..o zaman da sevmezdim İstanbul'u bugün de çok sevdiğim söylenemez.Hoş bir ironi :14 sene İstanbul'a hizmet ettim belediyede.Ne söylesem yutturuyor hayat,bazen kaderin de mizah anlayışı olduğunu düşünüyorum.

İstanbul'a şiirler yazan şairler bugünkü İstanbul'u görseler yine ilham alırlar mıydı diye hep merak etmişimdir.Sıkışık trafikte, İETT'de yer bulup oturabilirlerse bir şeyler karalarlardı belki de can sıkıntısından.

Bir öğrenciyken aylak aylak Beşiktaş sahilinde yürürken (ki mevsim sonbahardı) bir de  işsiz kaldığım zamanlarda Kadıköy sahilinde denizi izleyip içimden bile susacak kadar yalnızken (ki mevsim ilkbahardı) İstanbul'u sevdiğimi anımsıyorum..kalan zamanlarda hiç. Aradan geçen 26 seneden sonra bile gece gökyüzüne bakar milyonlarca ışığın aydınlığında kaybolmuş yıldızlara üzülürüm. 

Bu sabah, herhangi biri olmanın dayanılmaz ayrıcalığı ile çocuklarımı uyandırdım kahvaltılarını yaptırdım, hazırlıkları tamamlayıp servislerine binmelerini izledim penceremden her sabahki gibi ardlarından dua okuyup havaya üfleyerek.Sonra onlar kendi menkıbelerine doğru yol alırken masayı temizledim,sabah kahvemi yapıp senelerdir ertelenmiş kelimeleri cümlelere-anlatımlara dökmek üzere bu yeni başlangıç sayfama geldim.


İstanbul'a ilk geldiğimde de demiştim ya..bakınca karşısı görünen yerden deniz mi olur?İyi ve kötü kıyasla kabilmiş; elbette mavisine hasret kaldığım Karadeniz'di yine gönlümdeki.


Oysa....



Gün ile denizin birleştiği yerde mutluluğum,
Ufuktan dönüp de ardıma
Bu son bakışım sa-na...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder