İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2023 Cuma

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Vefatı..Arşiv Görselleri İle

 
Tarih 19 Kasım 1938. Atatürk'ün aziz naaşı Dolmabahçe Sarayı'nda. Cenaze namazının kılınması bekleniyor.




Atatürk'ün aziz naaşı Dolmabahçe Sarayı'ndan çıkarılıyor.



Aziz naaşın bulunduğu tabut, Gülhane Parkı'na götürülmek üzere top arabasına konuluyor.



Atatürk'ün cenazesinin konulduğu top arabası hareket etmeden hemen önce.



Acılar içindeki Hasan Rıza Soyak, Atatürk'e son görevini yerine getiriyor.



Atatürk'e veda etmek isteyen İstanbul halkı sokakları hınca hınç doldurmuş durumda. Gözleri yaşlı, çoluk çocuk, kadın erkek, binlercesi.



Mahşeri bir kalabalık Atatürk'ü uğurluyor. Türk milleti kurtarıcısına son bir selam verebilmek için sokaklara dökülmüş durumda.



Atatürk'ü son kez görmek isteyen halk Tophane civarında yol kenarına konulan parmaklıkları kırmış durumda. İftaiye su sıkmak zorunda kalıyor.



Atatürk'ün cenaze alayının geçtiği bütün yollar insanlar tarafından doldurulmuş durumda. İstanbul böyle kalabalık görmedi.



Atatürk'ün cenaze alayı Karaköy'den geçerken kadınlarımız atasına ağlıyor. Cenaze alayı Sarayburnu'na ancak saat 12.30 da ulaşabiliyor. Gökyüzünde saygı uçuşu yapan Türk teyyarelerini görüyorsunuz.




Türk milleti kurtarıcısına, Atatürk'e ağlıyor.


Atatürk'ün ölümüne üzüntüsünden fenalık geçiren teyzemiz etraftakilerin yardımıyla ayakta duruyor. Dikkat edin, kara çarşaf giymiş. Günümüz iftiracılarını gösterilmeli bunlar...Türk ulusu Atatürk'ü bağrına basmıştı.



Yine Atatürk'e ağlayan başörtülü ya da başörtüsüz hanımları görüyorsunuz.




Atatürk'ün cenaze alayının geçişi sırasındaki kalabalık nedeniyle çıkan izdihamda yaralanan bir vatandaşımıza müdahale ediliyor.



Atatürk'ün aziz naaşı ve atasını son kez görmek için yüksek yerlere çıkan gözü yaşlı, eli mendilli Türk insanı...


Atatürk'ü son kez görmek için sokaklara dökülen, cenaze alayı geçerken hıçkıra hıçkıra ağlayan kız çocukları.
Bu çocuklar daha önce hiç Atatürksüz 23 Nisan kutlamadı.


Atatürk'ün ardından feryat figan ağlayan ulus.. Başı açık ,başı kapalı..hepsi..



Atatürk'ü son bir kez görebilmek için pencerelere çıkan, cenaze alayının görülmesiyle birlikle hüngür hüngür ağlayan genç hanımlar.


Kadın erkek, genç yaşlı herkes birbirini ezmek pahasına sokaklarda. Herkesin gözü yaşlı. Atatürk'ü tabutunu gören insanlarımız perişan olmuş haldeler...



Atatürk'ün cenazesine selam duran erkekler, ağlayan, feryat eden kadınlar. “Böyle sevgi olur mu?” demeyin. Olur.


Atatürk'ün tabutunu görünce üzüntüden fenalaşan bir kadın sırtta taşınıyor.


Kim demiş "Erkekler Ağlamaz" diye? Atatürk'ün cenaze alayını görünce hanımlarla birlikte hüngür hüngür ağlayan bir vatandaşımız.



Atatürk'ün cenaze alayını bekleyen mahşeri kalabalık. Evlerin çatılarına kadar her yerde insanlar var. İstanbul halkı, kurtarıcısını çelenklerle uğurluyor. Atatürk İstanbul'dan son kez ve ebediyen ayrılıyor.


Atatürk'ün aziz naaşı önce Zafer Torpidosuna daha sonra Yavuz Zırhlısına naklediliyor. Aziz naaş İzmit’e götürülüp buradan da trenle Ankara’ya nakledilecek.



Atatürk’ün aziz naaşı Ankara’da karşılanıyor. Makbule hanım güçlükle ayakta duruyor. Kim bilir? Belki de Samsun’a gitmeden önce ağabeyi Mustafa Kemal ile geçirdikleri son gece geldi aklına, yer sofrasında yedikleri yemek...


Aziz naaş Etnografya Müzesi’ne ulaşıyor ve buradaki geçici kabre konuluyor. Ruhun şad olsun ebedi başkomutan! Bu fotoğraflar tarihçi yazar Ümit Doğan'ın arşivinden. Uzun uzun baktım her birine...sonra oturdum bir daha ağladım. Sonra sizlerle paylaşmanın ne güzel olacağını düşündüm...O'nu,O'na sevgiyi,O'na özlemi de birlikte.

25 Aralık 2019 Çarşamba

İstanbul'da Yağmur Yağar...Trabzon'a Çıkar Tüm yollar

bizim kayık,bizim karadeniz,bizim çocuklarımız ve babiş

Twitterda bakınıp  düşünmeye, hemen ardından ruh sağlığım yerinde kalsın diye düşünmemeye çalışırken; memleketin hali ahvali, halkın durumu, gelecek, gidecek,siyasetin lağım kokusu, insanlığını yitirmişler, derviş kıvamına gelmişler arasında gezinirken; dışarıda nihayet gelmiş olduğuna sevindiğim yağmur beni benden aldığı için sabahın kör karanlığında uzun mesafe yürüdüğümden ayakkabımın içinde ıslak ve mutlu kıpırdanan ayaklarıma bakıp bakıp sakin neşeli müziğimle (lütfen tık) acilyetişmesigerekengillerden işimle uğraşıyordum bi yandan da.

Sonra, sık yazmayan bir hesabın tweeti ile  koptum zamandan ve mekandan.

Kimine turistik yöre, kimine fıkra kaynağı, kimine son yıllarda utanılası siyasi performans merkezi...
Kimine rum pontus, kimine şer odağı, kimine cennetin kendi ,kimine araplara peş keş çekilecek mekan.

Bilmem kaç yerinde birden yangın çıkmış memleketim ..sabah sabah ciğerim yandıydı zaten. Bir de özlem kontrolsüz esince yüreğimin içinde.. yangın beni benden aldı götürdü işte.

Önce müziği değiştirdim (Çok rica ediyorum tıkk) 
Çocukluk anılarım. Herkes günlere giderken, el işi tığ filan öğrenirken "ırgatta" kayığı  çekmek için döndüğüm, abimle kayığın içinde piknik yaptığım, sahilden ganzilizler avlayıp barbon tuttuğum o güzel günler. Abim..çocukluğum. Deniz kokan mavi ile doluydu her taraf...yaşamak çok güzel bir şeydi çokk

Sera Gölü Trabzonun batısında Sera deresi üzerinde bulunan bir heyelan set gölüdür.. Babamın arabası ile geçtiğimiz o güzel yollar. Kenarında peynirli-kıymalı yemeye gidişimiz maaile. Nereye baksam daha fazla aşık olduğum, nereye baksam unutmamak için o güzellikleri hafızama kazımaya çalıştığım yerler.. çağrı vardı havasında oranın, bilmediğin yollarda kaybolma çağrısı

Ne İstanbul kalır akılda ne büyük kent stresi ne zorla kakalanan değerler. Bakarsınız ki bir siz varsınız bir mavi bir de yeşil. "Aslolan bu" dersiniz usulda "unutma e mi"

Yaylalar var ya...masallarda yaşamaya gerek yok. Gerçekten sizi  bulutların üzerinde yaşatan yerler. Yediğiniz ekmek içtiğiniz su. Katkı maddesi mi...sadece mutluluk katılıyor  gani gani.

Bu neyin resmi biliyor musunuz? Asla sıradan bir otoban dememelisiniz. Bu, babamın arabası ile havaalanından  eve doğru yol alış, geçerken Faroz  balıkçı barınağına sesleniş ve az sonra tüm anıların miladına varış yolcululuğunun, kendiniz olmayı başarmışlığın, geri dönebilmenin resmi.

Faroz balıkçı barınağı dediğim de burası işte. Kayığımız var orada. Babam, abimin adını vermiş kayığa. Kızmadım mı?Kızdım tabii ama üzülmesin diye söylenmedim 1-2 seneden fazla :-)

Fotoğrafı  çeken demiş ki "Karadeniz'de sadece dağlar değil bulutlar da denize paraleldir." Güldüm. Her şeyi kendine özel,  asla dahil olamazsınız ama asla dışarıda da kalmazsınız "orada doğup  yoğrulmadıysanız." 

Bağdat Caddesi'nde rezidansmış , havuzlu villaymış...Yemişim kapitalist sistem sokuşturmalarını . Aslolan aşktır der öyle başlarsınız her güne hayatta tüm sabahlar.

Mavisindebirnoktaolsam..Karadenizim, canım denizim, varlığımın başlangıcından beri  mavinin her tonunda bir zerremi bulduğum. Bir çok deniz gördüm, Karadeniz'de "size ait " bir şey var..bambaşka

Zigana yolları..rahmetli dedem peksevermiş  Zigana'ya kaçıp kendin pişir kendin ye'lerde arkadaşları ile bir keyif yapmayı. Abim de götürürdü arabası ile bazen beni. Yalan olduğunu  bile bile "Selvi Boylum Al Yazmalım" filminin orada geçtiğini düşünürdüm. Sevdiğin her şeyi birleştirme çabası işte. Henüz İstanbul kırmamış kanatları, hayal kurabildiğim zamanlarım..

Yeşilin bin tonunu koynunda barındıran
Yüce karlı dağların bile selam durduğu o güzelim şehre,
İstanbul'un soğuk ve çirkin akşamlarından binlerce sevgi...(Volkan Konak...Memleketim)
 

Atatürk, 15-17 Eylül 1924 tarihlerinde Trabzon’u ilk kez onurlandırdığında bu gün Trabzon Müzesi olarak düzenlenen konakta ağırlanmışAtatürk, 10–12 Haziran 1937 tarihlerinde üçüncü ve son kez Trabzon’u onurlandırdığında  da iki gece bu Köşkte kalmış.İçinde eşsiz dehasının izlerini barındıran ,  kendi el yazısı ile alınmış notları  görebileceğiniz haritalar gibi bir çok ayrıntı var. Onun ayak bastığı yerde olmak, mavi gözleri ile izlediği ufuklara bakmak dahi heyecanlandırıyor beni her gittiğimde. Nişanlandığımda , nişanlımı ve ailesini hemen oraya götürmüştüm. Anılar da köşk gibi bembeyaz ve tertemiz orada.


Kanımca dünyanın en eşsiz görüntülerinden biri bu. Akçaabat'taki eski rum evleri. Kişilikli,estetik,masalsı, hazin ama hala güçlü evler. Bu evlerin az aşağısında Akçaabat pazarı kurulur Salı günleri. Köylü kadınların kendi emekleri tereyağları , imansız peynirleri, süt minzilerini ve mevsim sebze-meyvelerini sattığı pazarda gezmek "botoks" etkisi yapıyor bende. Ellerindeki çatlakların arasında toprak kokusu,  pırıl pırıl güzel gözlerinde hesap kitap bilmeden satış yapmanın verdiği huzursuz bakış,yeni gelinlerin pazara satıuş yapmaya kalem etek ve kırmızı yazma ile gelişi.."volla(valla) emice"lerle başlayan konuşmalar..bir gün o pazara mutlaka gitmelisiniz.Ne şişman ne yaşlıyım oraya gittiğimde. Her gidişimde 16 yaşında babasının peşinde dolanan ve poşetleri taşıtmayan o delidolu kız baskın. 

Yürüyüp gitmeli limana, oradan da mendireğe, taa ucuna kadar
ve çökmeli bir taşın üstüne
ama karayel patlamış, fırtına varmış, dalgalar adam Boyuna geliyorlarmış, ıslanıyormuşsun
Vakit de akşamlardan bir akşammış sanane..(Volkan Konak..Memleketim)

İstanbul'un soğuk ve çirkin akşamlarından binlerce sevgi
Meydandan kalktık mıydı saate varmaz hamsiköydeyiz
Konakoğlunda oturur başbaşa sütlaç yeriz
Naraburnundan eser bir rüzgar, olur içimiz tertemiz
Bu sene gidemiyorum, seneye birlikte gideriz(Volkan Konak-Memleketim)


Yaş gittikçe toprağının kokusu yüreğe yük gelir oluyor memleketinin. Anıların şehrine bir de benden selam olsun bakalım.

Hiç sevmediğim İstanbul'a bağlı kalmak ve belediyesinde çalışıp  bir de şehre hizmet vermek kara mizahın ta kendisi. Hep diyorum, kaderin bir mizah anlayışı var diye.

Trabzon'dan çıktım yola
Vardım geldim istanbul'a
Bu ne biçim yermiş ula
Hiçbir yere benzemeyi
Kara kışta buz satarsın
Tatlıcıda tuz satarsın
Becerikli pezevenksen
Keloğlanı kız satarsın...(VolkanKonak-Trabzon'dan Çıktım Yola)