Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ağustos 2024 Pazartesi

50'li Yaşlar Güzelmiş

 



50'li  yaşlar ne güzelmiş.

Damak tadım değişti.

Sevdiğim  şarkılar da  öyle.

Bir fark ettim ki sevdiğim insanlar da....Yani hem o insanlar değişti hem artık birlikte zaman geçirmeyi tercih ettiğim insan  tiplemesi değişti.

Mevsimleri ondan mı seviyorum acaba. Düzenli değişim, güzel, özlenen ve kabul edilebilir değişimler.

Sonbahar var gelmekte olan... şairin dediği gibi sonbahar sanattır, diğerleri mevsim.

Allah'ın Pazartesi'sinde iş ve stres tepemden aşağı yağmaktayken sakin ve huzurlu sonbahar düşlemek de 50'li yaşların getirdiği bir şey 😎🍂🍂🍂

Şimdilerde emekli olmalıymışım.  Ya da bunca yılın tecrübesi cebimde haftada 3-4 gün sakin çalışacağım danışmanlık gibi bir iş belki. Yolları yolculukları özledim. 


 Yüzyıl  savaşlarının olduğu zamanlar hariç tarihin en berbat zamanına denk geldik bence. Bir kaç on yılla Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü  görüp onla omuz omuza çarpışmayı kaçır gel badem bıyıklılarla uğraş.


Benimki de kader mi be !

tıklayın ki şarkımızı dinleyesiniz..

16 Ağustos 2024 Cuma

Hatırlamak Lazım...

 


“Çankaya’daki küçük okulda okuyan kızların bilgilerini yoklayan Gazi, iyi yetişmediklerini görmüş, Rüsuhi Bey’i bunun nedenini öğrenmekle görevlendirmişti. Gazi çalışırken Rüsuhi Bey ile Genel Sekreter Tevfik Bey geldiler.

‘Evet?’
Rüsuhi Bey bilgi sundu:
‘Öğrencilerin çoğu hatırlı kimselerin çocukları. Öğretmen bu yüzden öğrencileri sıkmıyor, ders yapmak yerine daha çok oyun oynatıyormuş.’
Gazi Tevfik Bey’e,
‘İlgililerle konuş..’dedi,
‘..bu dalkavuk öğretmeni oradan alsınlar. Hatır gönül dinlemeden ğretmenliğin gereğini yapacak birini yollasınlar.’
‘Peki efendim.’”
“Çankaya’daki küçük okula yeni bir öğretmen atanmıştı. Çalışkan, ciddi, öğrencilerini yetiştirmek için çabalayan gerçek bir öğretmendi. Sabiha, Rukiye ve Zehra yine ödevlerini yapmamışlardı. Üstelik öğretmene kafa tutuyorlardı. Üçüne de bağırmaya başladı:
‘Susunuz! Hem tembel hem şımarıksınız. Kimin nesi olursanız olun, tembelliğe, şımarıklığa, hele küstahlığa hakkınız yok. Şimdi okulu terk edin. Bir daha da buraya ayak basmayın!’
Zehra, ‘Sizi Gazi Paşa’ya şikâyet edeceğiz! dedi.
Öğretmen kıpkırmızı kesildi. Kapıyı gösterdi:
‘Çıkııııııın!’
Kızlar çantalarını toplayıp sınıftan çıktılar. Öfkeden gözlerinden yaş iniyordu.
‘Her şeyi Gazi Paşa’ya anlatalım.’
‘Bizi azarlamak, kovmak ne demekmiş anlasın.’
‘Eski öğretmen ne iyiydi. Hep oyun oynatırdı.’
Koşa koşa köşke geldiler. Gazi’yi buldular.
‘Ne oldu? Anlatın bakayım.’
İçlerini çeke çeke anlattılar:
‘Eski öğretmenimiz çok iyiydi.’
‘Bu her gün ev ödevi veriyor.’
‘Her gün sınav yapıyor.’
‘Bilemezsek azarlayıp duruyor.’
‘Tembeller diyor.’
‘Şımarıklar diyor.’
‘Bu yoksul millete kaça mal olduğunuzu biliyor musunuz diyor.’
‘İyi davransın diye sizin kızınız olduğumuzu söyledik.’
‘Aldırmadı bile.’
‘Çok gücümüze gitti.’
‘Biz de kızdık, ev ödevimizi yapmadık, bundan sonra da yapmayacağımızı söyledik.’
Sabiha elinin tersi ile gözyaşlarını sildi:
‘Üçümüzü de sınıftan kovdu.’
‘Bir daha da gelmeyin dedi.’
Gazi ‘Bitti mi?’ diye sordu.
‘Bitti.’
Ayağa kalktı:
‘Çok kötü bir şey yapmışsınız çocuklar. Savaştı, işgaldi, iyi bir eğitim görmediniz. Öğretmen eksiklerinizi tamamlamaya çalışıyor. Daha ne istiyorsunuz? Öğretmene karşı gelmek ne demek? Öğretmenlikten daha yüksek bir mevki mi var sanıyorsunuz?’
Kızlar Gazi’yi herkesten yüksek sanıyorlardı. Çok bozuldular.
‘Rüsuhi Bey!’
‘Buyrun efendim.’
‘Al bunları hemen şimdi okula götür. Öğretmenin elini öpüp af dilesinler. Mesleğinin gereğini yaptığı için de kendisine çok teşekkür ettiğimi söyle. Bize böyle gerçek öğretmenler gerek. Haydi okula!’
Kızlar süklüm püklüm okulun yolunu tuttular. Demek öğretmen Gazi Paşa’dan daha yüksekti ha!” ........

(1) Mustafa Kemal Atatürk; Zabit ve Kumandan ile Hasbihal, Kültür Bakanlığı Yayınları 393, Ankara, 1981, s.11.
(2) İsmail Hakkı AKANSEL, Atatürk ve Yaverleri, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, 2006
(3) 244 Turgut Özakman; Cumhuriyet Türk Mucizesi, İkinci Kitap, Bilgi Yayınevi, 24.Basım, İstanbul, Ekim 2010, s.216.
(4) Turgut Özakman; Age, İkinci Kitap, s.225-22

10 Kasım 2023 Cuma

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Vefatı..Arşiv Görselleri İle

 
Tarih 19 Kasım 1938. Atatürk'ün aziz naaşı Dolmabahçe Sarayı'nda. Cenaze namazının kılınması bekleniyor.




Atatürk'ün aziz naaşı Dolmabahçe Sarayı'ndan çıkarılıyor.



Aziz naaşın bulunduğu tabut, Gülhane Parkı'na götürülmek üzere top arabasına konuluyor.



Atatürk'ün cenazesinin konulduğu top arabası hareket etmeden hemen önce.



Acılar içindeki Hasan Rıza Soyak, Atatürk'e son görevini yerine getiriyor.



Atatürk'e veda etmek isteyen İstanbul halkı sokakları hınca hınç doldurmuş durumda. Gözleri yaşlı, çoluk çocuk, kadın erkek, binlercesi.



Mahşeri bir kalabalık Atatürk'ü uğurluyor. Türk milleti kurtarıcısına son bir selam verebilmek için sokaklara dökülmüş durumda.



Atatürk'ü son kez görmek isteyen halk Tophane civarında yol kenarına konulan parmaklıkları kırmış durumda. İftaiye su sıkmak zorunda kalıyor.



Atatürk'ün cenaze alayının geçtiği bütün yollar insanlar tarafından doldurulmuş durumda. İstanbul böyle kalabalık görmedi.



Atatürk'ün cenaze alayı Karaköy'den geçerken kadınlarımız atasına ağlıyor. Cenaze alayı Sarayburnu'na ancak saat 12.30 da ulaşabiliyor. Gökyüzünde saygı uçuşu yapan Türk teyyarelerini görüyorsunuz.




Türk milleti kurtarıcısına, Atatürk'e ağlıyor.


Atatürk'ün ölümüne üzüntüsünden fenalık geçiren teyzemiz etraftakilerin yardımıyla ayakta duruyor. Dikkat edin, kara çarşaf giymiş. Günümüz iftiracılarını gösterilmeli bunlar...Türk ulusu Atatürk'ü bağrına basmıştı.



Yine Atatürk'e ağlayan başörtülü ya da başörtüsüz hanımları görüyorsunuz.




Atatürk'ün cenaze alayının geçişi sırasındaki kalabalık nedeniyle çıkan izdihamda yaralanan bir vatandaşımıza müdahale ediliyor.



Atatürk'ün aziz naaşı ve atasını son kez görmek için yüksek yerlere çıkan gözü yaşlı, eli mendilli Türk insanı...


Atatürk'ü son kez görmek için sokaklara dökülen, cenaze alayı geçerken hıçkıra hıçkıra ağlayan kız çocukları.
Bu çocuklar daha önce hiç Atatürksüz 23 Nisan kutlamadı.


Atatürk'ün ardından feryat figan ağlayan ulus.. Başı açık ,başı kapalı..hepsi..



Atatürk'ü son bir kez görebilmek için pencerelere çıkan, cenaze alayının görülmesiyle birlikle hüngür hüngür ağlayan genç hanımlar.


Kadın erkek, genç yaşlı herkes birbirini ezmek pahasına sokaklarda. Herkesin gözü yaşlı. Atatürk'ü tabutunu gören insanlarımız perişan olmuş haldeler...



Atatürk'ün cenazesine selam duran erkekler, ağlayan, feryat eden kadınlar. “Böyle sevgi olur mu?” demeyin. Olur.


Atatürk'ün tabutunu görünce üzüntüden fenalaşan bir kadın sırtta taşınıyor.


Kim demiş "Erkekler Ağlamaz" diye? Atatürk'ün cenaze alayını görünce hanımlarla birlikte hüngür hüngür ağlayan bir vatandaşımız.



Atatürk'ün cenaze alayını bekleyen mahşeri kalabalık. Evlerin çatılarına kadar her yerde insanlar var. İstanbul halkı, kurtarıcısını çelenklerle uğurluyor. Atatürk İstanbul'dan son kez ve ebediyen ayrılıyor.


Atatürk'ün aziz naaşı önce Zafer Torpidosuna daha sonra Yavuz Zırhlısına naklediliyor. Aziz naaş İzmit’e götürülüp buradan da trenle Ankara’ya nakledilecek.



Atatürk’ün aziz naaşı Ankara’da karşılanıyor. Makbule hanım güçlükle ayakta duruyor. Kim bilir? Belki de Samsun’a gitmeden önce ağabeyi Mustafa Kemal ile geçirdikleri son gece geldi aklına, yer sofrasında yedikleri yemek...


Aziz naaş Etnografya Müzesi’ne ulaşıyor ve buradaki geçici kabre konuluyor. Ruhun şad olsun ebedi başkomutan! Bu fotoğraflar tarihçi yazar Ümit Doğan'ın arşivinden. Uzun uzun baktım her birine...sonra oturdum bir daha ağladım. Sonra sizlerle paylaşmanın ne güzel olacağını düşündüm...O'nu,O'na sevgiyi,O'na özlemi de birlikte.