Bir fark ettim ki sevdiğim insanlar da....Yani hem o insanlar değişti hem artık birlikte zaman geçirmeyi tercih ettiğim insan tiplemesi değişti.
Mevsimleri ondan mı seviyorum acaba. Düzenli değişim, güzel, özlenen ve kabul edilebilir değişimler.
Sonbahar var gelmekte olan... şairin dediği gibi sonbahar sanattır, diğerleri mevsim.
Allah'ın Pazartesi'sinde iş ve stres tepemden aşağı yağmaktayken sakin ve huzurlu sonbahar düşlemek de 50'li yaşların getirdiği bir şey 😎🍂🍂🍂
Şimdilerde emekli olmalıymışım. Ya da bunca yılın tecrübesi cebimde haftada 3-4 gün sakin çalışacağım danışmanlık gibi bir iş belki. Yolları yolculukları özledim.
Yüzyıl savaşlarının olduğu zamanlar hariç tarihin en berbat zamanına denk geldik bence. Bir kaç on yılla Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü görüp onla omuz omuza çarpışmayı kaçır gel badem bıyıklılarla uğraş.
Birbirini aldatan eşler bilirdim. Tereddüt etmedim hiç , gittim söyledim. Bozulacaksa o evlilik bozulsundu, herkes hak ettiğini yaşasındı . 20'li yaşlar ve 30'lu yaşlar insanın hayata daha dürüst baktığı yaşlar sanırım. 40 ve 50'de "duvarın arkasındakiler deli" moduna giriyor insan..gerçek deli kim bilemiyorsun.Dürüstlük gibi diğer bir çok kavram, anlamını sorgulamaya itiyor seni.
Biri var, saçının her teline -gülüşünün inceliğine can verecek kadar seviyorsunuz. Biri var, sevdiğinizin sevdiği olduğu için seviyor-kusurlarını görmüyorsunuz.Sonra yuva kuruyorlar. Sevinçlerine seviniyor, üzüntüleri ile hemdert oluyorsunuz. Seneler seneleri izliyor, hayatın akışında onlar odaktaki yerini hep koruyor. Çocuklar oluyor, büyüyor, göbekler çıkıyor, göbekler gidiyor, saçlara aklar düşüyor, aynı sofralara oturuluyor, sırlar paylaşılıyor, yeni yatak örtüleri - evin yeni boyasının rengi, doğumgünü kutlamaları...yaşam aynı kesirde bütünleşilerek paylaşılmaya ,yaşanmaya ve bütünleşmeye devam ettiriyor. Yokuş çıkıyo yokuş iniyorsunuz birlikte.Hastalıklarda "nasılsın" telefonları ediyorsunuz içtenlikle.
Sonra hiç ummadığınız anda bir sır ile çalınıyor kapınız gece yarısı.Temizlik kokusunun baskın hakimiyetindeki evde , size o satırları yazanı düşünüyorsunuz yürek yangısı içinde. Boşanmak, hiç beklemediğiniz anda gündeme düşen bir felaket..ilacı olmayan bir ağrı. Ne evet demek mümkün, ne de doğru buluyor insan "hayır"ı.Evet...birinin hayatını sona erdirecek, hayır diğerinin.Susmak senin kaderin.
Düğünü hatırladım o paylaşım bittiğinde, arkama yaslandığım an metanetim gittiğinde. Gelinin neşesini,damadın gizli kederini, sırra vakıfların merak ettiği bu yuvanın kaderini. Bir sevdiğimin ölümünde ağlamıştım o kadar çok bir de o düğünde.O zaman da "evet" birini "hayır" birini yok edecekti, suskunluk mecburen seçilecekti. Dile pelesenk olan o şarkı geçmişin sisinden sıyrılıp doluyor kulaklarıma belli belirsiz