Monte Cristo Kontu'nu okudum elimdeki kitabı bir yana koyup alelacele.
Hani neden yaptığınızı bilmediğiniz ama iç güdülerinizin şiddetle sizi yönlendirişine boyun eğmenin mantıklı olduğunu içten içe kuvvetle hissettiğiniz anlar vardır..öyle bir şeydi bu .
Kitap 607 sayfa. Bir günde bitirdim. Hermann Hess ile hemhal olmanın keyfinden öldüğüm bir günde onun kitabını bırakıp deli gibi çocukken okuduğum bu romana koşma nedenimi o anda anlayamayacağımı ama zamana izin verirsem bana anlatacağını da biliyordum.
Vücut bir yiyeceği şiddetle istiyorsa içinde bulunan bir şeye şiddetle ihtiyacı var, dengeyi sağlayacako maddenin eksikliği uyarı zillerini çaldırdı demekmiş. Benim bu yönelişim de ruhumun aşermesi idi sanırım.
Sabahın köründe elime alıp akşamın bir vakti kitabı bitirdiğimde kalan her şeyi , hatta stresten beni düğüm düğüm eden bir sorunu bile nasıl da unutuverdiğime hayret ettim.
Modern hayatın kolaylıkları, ulaşılmanın kolaylaştırılması, süreçlerin kısaltılmasını getirdi sanırım. Her şey çabucak oluveriyor. İnternetten sipariş vererek evden hiç çıkmadan para kazanıp hayatınızı idame ettirebilir, siparişler verip ihtiyaç duyduğunuz her şeyi eve getirttirebilirsiniz.Kimseyle tek kelime konuşmadan bi milyon insanla iletişime geçebilir hiç gitmediğiniz yerleri kameralarla günlük hayatın akışını canlı izleyebilirsiniz.
Beri yandan berbat bişi bu. Hazır olmadan kozasından çıkan kelebekler gibi erken özgürlüklerin yırtılmaları ile doluyor ruhlarımız. Eli elime değdi diye ilk aşkının hatırasından günlerce elini yıkamayan genç kızlar yerlerini aşklarını itiraf etme şekli olarak direkt öpüşen çiftlere bıraktı. İstesen de istemesen de bizim seçtiğimiz kişiyle evleneceksin baskısına doğan haklı tepki evlensen de olur evlenmesen de olur hatta kafana estiğinle istediğin kadar evlen olmadı boşarsın n'olacaklara bıraktı. Hani demem o ki haklı değişim istekleri , süreçleri ortadan kaldırıp direkt sonuçlara giden yanlış yollara götürdü sanki bizi. Belki bu yüzden içimdeki hep bir şeyler eksik ve yanlış hissiyatı.
Ergenlik denilen kutsal dönem, çocukluktan geçliğe geçişin o hırçın hazırlık süreci yok artık. Mağazalarda bile ya çocuk var ya genç reyonu.."garson boy" kalktı. Oysa önemli bir şey bu her ne kadar önemli değil gibi görünse de.
Monte Kristo Kontu'nda bugün aşırı duygusallık ya da lüzumsuz zaman kaybı olarak görülen o kadar detay var ki , ilk okuduğumdaki hayranlığımla şimdi okuduğumdaki "üf aman"ların kıyası kabul edilir gibi değil. Öyle özlemişim ki detaylara zaman ayıran insani akışları, bakışı ve bakışların anlam belirleyiciliklerini .
İsterdim ki ne yaptığı ne ettiği ne söylediği kimse tarafından umursanmadığı için özgür olduğunu zannedip kalbindeki yalnızlıkları saçma sapan şeylerle doldurmaya çalışan insanlar güruhu olmaktan çıkabilelim. İzmir'deki gibi sabahları birbirini tanımayan insanların "günaydın"ları ve nezaketleri ile başlasın sabahlar. Süreçler olsun anlamı olan,getirdikleri kalbe dolan,ömrü dolduran. Aşk aşk gibi, nefret nefret gibi yaşansın intikamlar mertçe alınıp dostluklar vefa ile bezensin .
Şimdinin aklını ve bilincini geçmişin güzel alışkanlıkve kuralları ile bezeyebilmek isterdim.
Birer Locusto 'ya dönüşmeden evvel baharlar dolsun nefesimize, kendimizi bulalım isterdim.
Bak sen şu Monte Cristo Kontu'nun yaptığı işe...Bir isim koydu özlemlerimize
Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden,
Silahlar tahtadan,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen
Bize…
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz,
Sokaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı
Evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği,
Pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez,
Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı,
Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur,
Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat,
Arkası yarın gibiydi,
Kesintisizdi.
Her gün yaşanacak bir şey vardı.
Herkes kendi düşünü kurar,
Kendi hayatını oynardı.
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden,
Silahlar tahtadan,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen
Bize…
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz,
Sokaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı
Evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği,
Pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez,
Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı,
Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur,
Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat,
Arkası yarın gibiydi,
Kesintisizdi.
Her gün yaşanacak bir şey vardı.
Herkes kendi düşünü kurar,
Kendi hayatını oynardı.
Şimdi,
Herkes
Yoğun,
Yorgun
Ve
Tek başına…
Herkes
Yoğun,
Yorgun
Ve
Tek başına…
Bu kitap benim de okunacaklar listemin başlarında. :)
YanıtlaSilŞenay, ikinci okuyuşumdu sanırım ama ilk okuduğum dönemde bana verdikleri ile şimdi verdikleri çok farklı. Bi da Balzac Duma'yı aşağılayıp dururken adam aldırmamış inadına yazmış ya..o yüzden bi ayrı hoşuma gider bu kitap.
SilSevgiler
Bende ekledim listeme :))
YanıtlaSilSeni de mutlu eder umarım sevgili Fok Bıyığı :)
Silmodern çağın getirileri insanlığı da silip süpürüyor ne yazık ki..
YanıtlaSilSevgili Maviye İz Süren,
SilGitmesi gerekenler gideydi ama bir süreç içinde gideydi keşke. Bana öyle geliyor ki gitmemesi gerekenleri de yolladık ve yavaş yavaş değil bam diye başka bir boyuta geçtik.Sancı onun sancısı sanki?
bugün bir arkadaşım instagramda fotograf paylaşmış. eski bir "kütüphaneli çekyat" (biz öyle diyorduk hatta sırf iki göz kapalı rafı için kütüphane derdik kısaca) tüccarbaşı dolaylarında sokağa bırakılmış. tıpkı yazının sonundaki o şiir gibi yüzbinlerce anıyı canlandırdı o kütüphane de. ama işte şimdi yorgun, yalnız ve yaşlıyız müdür 😄
YanıtlaSilŞimdi yorgun,yalnız,yaşlı ama yinede muzur ve mutluyuz müdür :)))
SilAlem bir Mithad Selim var okuduğum her satırda :)
ayyyy monte kristo benim de en sevdiğim klasik yaaa. iki kez okudum. filmlerini de izledim lokustoooo :)
YanıtlaSilAma da olduk Lokusto di mi Çağla :D
SilMonte Kristo kontu'nu Nehir yani ufaklığım da bitirsin filmini izleyeceğiz kızlarımla birlikte. Bayılıyorum onlarla bir şeyi önce bilgilendirip sonra izleyip sonra tartışmaya. Her yaşın bakış açısı o kadar farklı ve güzel ki aşıkken bir daha aşık olabilmek gibi bişi bu.Hani sen Selimiye'ye gelecen ya bi gün. Anlatırım ben sana bunları tek tek :p
Eskiden insanlar şimdiden daha mı mutluydu...düşündüm.çıkamadım işin içinden.
YanıtlaSilEskiden daha mı mutluydular bilmiyorum ama şimdi mutlu bir kesim var o da duyarsızlıktan ölüyor, mutlu olmak için çabalayan bir kesim var onlar arayıştan yorgun, mutsuz bir kesim var farkındalıkları yüksek ve belki kendi iplerini kendileri ördü ilmek ilmek.
SilBir şeyler yanlış değişti..değişim sürdüğü sürece de umut hep var sevgili mızıka ;-)
Sen gittin bir yerlere yine Deniz!!! Dön çabuk, lütfen dünyaya dön :)
YanıtlaSilKendime dönülecek bir dünya yaratmaya çalışıyorum...döneceğim
SilNe güzel de anlatmışsın yine:) Okuyası geliyor insanın.
YanıtlaSilNe güzel okumuşsun sevgili Bir Hayal Kur..yazası geliyor insanın :D
SilKitaplar olmasa bu hayat zor çekilirdi..
YanıtlaSil