11 Eylül 2015 Cuma

Rüzgâr


Bir hedef koy kendine ve ona inan..hayalinin gerçeğine dönüşmesi için ilk ve en önemli adım bu.

Simyacı ile başlayan furyada beni kendine inandıran ve gerçekliğini tartışmasız biçimde kabul ettiğim en önemli anlayıştı belki de bu.


Şimdi kabusumun bittiği, yokuş yukarı tırmanıp güneşin doğuşunu aynı hizada izleyebileceğim bu dağın tepesine varıp nefes aldığım ve gözümü önümde belirsizlikleriyle cazip geniş ufka diktiğim bu anda kocaman bir nefes alıyor olmam gerekmez miydi?

Gerekirdi.



Olmak zorunda olduğum Kadriye olan Kadriye'ye bi sağ bi sol kroşe geçirmiş tahta oturmuş. Olmak istediğim ile olan Kadriye, hatta olması gereken Kadriye olmak zorunda olduğum Kadriye'yle kavga halinde. Hüküm sürenin bakışı donuk,gülüşü yalan.Yine de severim onu,korumaktır geride kalanı amacı bilirim..

Olması gereken Kadriye sağlam bi çimdik atıyor bu aşamada. Silkinmeye çalışıyorum. Olmak orunda olduğum kadriye dimdik bakıyor gözlerimin içine. Taviz veresi yok, riske giresi yok, benim en sevdiğim duyguların naif yumuşaklığından muaf..bana göre sevimsiz. Bi de şu, gülüşümü çalması yok mu. en çok ona sinir oluyorum. Olmak istediğim Kadriye tüm melodilerin en güzelleri ile çınlamaya hazırken bu soğuk duygusuz hesapçı Kadriye'ye kalmak var ya..ölüm ölüm. Uyuz!

Hayallerimi koyduğum  hazine sandığım ise alabildiğine boş. Ben farkındayım uçurumun kenarında çiftetelli oynadığımı, ben biliyorum bir ayağım boşlukta gözlerimi kapadığımı  ama bir şeyler yapacak gücü toplamak bazen öyle güç ki. Koşabiliyorsunuz ama hayal kuramıyorsunuz..berbat bi bitiklik bu.






Nedir diye bakındım hayatıma sabah. Araçlar ve amaçların yer değiştirdiğini gördüm. O yüzden boş peronda giden trenin ardından bakarcasına çaresiz ürkek kalışın  yol ağızlarında.

Babam tüttü burnumda tüm bu karmaşanın içerisinde. Anladım ve gördüm ki bir kez daha, onun kokusuna sesine , başımı okşayan sert elinin şefkatine muhtacım yaşım kaç mevkim ne olursa olsun. Çocukluk anılarım üşüştü başıma. Hep o araba kullanırken ve ben yanındaki koltukta otururken. Cılız bacaklarımı koltuktan keyifle sallandırırken onun o emsalsiz yakışıklı yüzünün her çizgisine hayran baktığım ve annem, kardeşlerim olmadan bana kalışının keyfini çıkarttığım o anlar. Sert yüz hatları ile tezat, dudağının kenarında  bize bakarken hep var olan o sevecen tebessümün güneşten bile parlak ışığı.







Karadenizin yeşilinde saklı, maisinde gizli kalmış anılarda kalmak üzere olan sıcak gülüşler...


















Hayal kurmak mı?

Çocukluğuma dönmem ve babamın neşeli bir türkü mırıldanan sesi ile dolan wolswagende kendimi buluvermem mümkün mü?

Eve döndüğümüzde onun için topladığım çiçekleri görünce annemin yosun yeşili gözlerindeki ışıkların pırıltısının artması ile içime gurur dolduğu o günlere dönebilmem.
Sorgulanmadan sevmek ve sevilmek mi aradığım.

44 yaşındaysan ve  İstanbul denilen keşmekeşte yaşıyorsan, mai nerde yeşil nerde derse gönül.. hayat çok zor.


Geveze'yi biliyorsunuz artık, şu sabah uyandığımda içimde şarkı söyler bulduğum ve tüm gün arka planda vır vır hayata eşlik eden Geveze. Volkan Konak doldurdu her yeri bu sabah....

Yelken olup dünyanın tüm rüzgârlarını içinize almak isterken dümene yapışıp kalmak zorunda olmak...işte bütün mesele bu.


14 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Evet Handan,iyi tedavi iyi teşhis ile başlarmış...hadi bakalım :)

      Sil
  2. Ama bu hiç geçmeyecek.Bu duygu hep içimizi kemirecek.Çok mu zor diyorum ben bazen.dünyanın tüm rüzgarlarını içimize almak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Mızıka,

      Bedelini ödemeyi göze alabilirsen zor olsa da yapabilmek hep mümkün...ama anne ise bir insan ödemeyi göze alamayacağı bedelleri oluyor hayatın. Bir camın ardından bakıp rzgarı görmek ama elini uzatıp hissedememek, limandan hep denize açılan gemileri izlemek ve gidebilmenin hazzına gıpta ile bakmaktan başka bir şey yapamamak...Elini dümenden çekmenin getirilerini çocuklarını düşünerek hesaplamak...

      Sil
  3. Sarkiyi ilk kez dinledim...Cok güzel ve hüzünlü...Hikayesini de okudum..

    Hayat zor, kurallari acimasiz...Uymak zorunda kaliyorsun mecburen...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın Sevgili Şule, seçenekler sunuluyor gibi görünse de mecburiyetler oluyor sunulan aslında kimi zaman.
      Sen beni anladın, ben de seni

      Sevgiler kocaman :)

      Sil
  4. Hayat mı zor? Yoksa biz insanlar mı zorlaştırıyoruz bu hayatı? Yumurta tavuk hikayesi anlayacağın... Kalemine sağlık... Yazınla yine bir rüzgara kapıldım... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahar,

      Yumurtaya can veren güzel Allah'ım bin çeşit rüzgarının nefesi ile milyon çeşit maiye yol almamıza izin versin dileyelim o zaman.Sevdiklerimizi incitmeden,gönlümüzü daraltmadan :)

      Sevgiler sana koskocamanından

      Sil
  5. Gidilecek en güzel yerler hep yokuş yukarı değil mi, hep zor...
    Ne güzel aile fotoğrafları paylaşmışsınız <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Kahve Yanı,

      Hani var ya, "deveye sormuşlar yokuş yukarı mı seversin yokuş aşağı mı,düzde dursam zorunuza mı gidiyor ..demiş"
      Hayatlar o misal oldu 40'ından sonra.
      Bakalım bu film nasıl devam eder :) izleyelim ve görelim hep birlikte.

      Aile fotoğraflarımı beğendiğine çok sevindim. Onlar güzel, onarla yaşamak daha güzel. Şanslıyım ben bu konuda
      Teşekkürler ve sevgiler

      Sil
    2. Hayat size fotoğraflarına bakıp ne şanslıyım dedirten insanlar kazandırmış, daha nolsun :) Hiç merak etmeyin güzel biter o film, mutlu sonla...
      Benden de sevgiler...

      Sil
  6. yalnız hayal kurmayı unutmuşum bu aralar. belki de umutsuzluga kapılıp durmaktan. bi rüzgar esti. iyi geldi şimdi. hoş ve iyiki var

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Fok Bıyığı'm,

      Hayal kurmayı unuttuğumuzda kendimizi çimdiklememiz yarınlarımız için yapabileceğimiz en güzel şey olur doğrusu.
      Yosun koksun rüzgarlarımız her zaman

      Sevgilerimle

      Sil