Cumartesi sinema günlerini başlatayım dedim çünkü daha gelmeden ilk haftasında beni yoran bir çalışma sezonu ufukta görünmüştü.
Ülke gündemi ise direkt hasta eder haldeydi.
Sabah çantamı sırtıma attım ve Natilus'a gidip biletimi, 1.5 litre suyumu aldım. Üstelik o sıcakta yürüdüm evden oraya. Kendime iyi bakacam. Canım kendim modundayım. Benden başka pek çok insan kötü davranıyor bana. Kabul edilemez :-)
Bilet kuyruğunda iken arkamda bir çift vardı. Kadın bu filme gitmek istiyor , adam ise denizde dehşet mi ne işte öyle bir filme gitmek istiyor. "Sevgilim o çocuk filmi yine de sen bilirsin"..."aşkım zaten baksana kısacık film o gittiğimize değmez"..."hayatım öteki film önemli bir film; bu hayal dünyası" vb söylemleri beni o kadar kızdırdı ki ayağım takılmış gibi yapıp burnuna bir tane çakabilir miyim diye yerdeki halının kıvrımlarını süzer oldum. Hem sinemaya-emeğe saygısız, hem onu seçenlere saygısız, hem aşkım sevgilimlerle başlayan cümleleri kıza seçim şansı bırakmıyor ona saygısız ve kızın Kara Kule'ye gitmek istediği besbelli.
Biletimi alırken sinemanın adını haykırdım : KARA KULE'YE BİR BİLET LÜTFEEEENNN..HANİ STEPHAN KİNG'İN ŞU MUHTEŞEM ROMANINDAN UYARLANANNN!
Bu sene her şey çetrefilli başladı..hayırlısı.
Sinemanın künyesi şu :
4 Ağustos 2017
Yapımı
:
Tür
:
Bilim Kurgu , Fantastik , Korku
Süre
:
95 Dak.
Yönetmen
:
Oyuncular
:
Senaryo
:
Yapımcı
:
Başrollerin hep zencilere verilmesi bir süredir
dikkatimi çeken bir şey. Bu sinemada da aynen
baş rol bir zencide. Bir şeylere hazırlıyor bizi
hayat ama nedir , gelince göreceğiz diye
düşünüyorum.
Öykü-kurgu zaten muhteşem. Söylenecek tek
söz yok. Simgeler, vurgular incelenesi. Orta
dünyaya geçiş şifresi 19-19. Bildiğiniz üzere 19
dinde de bilimde de mucize rakamdır ve
tesadüfe yer vermez. Bu hayli ilgimi çekti.
İkinci sayıyı ise not etmeyi unutmuşum.
Sinemaya giden olursa yazsın bana e mi?
Oyuncular kesinlikle muhteşemdi. Film aktı
gitti. Sorgulama, sadece izle diyen ve bunu
yaptığınızda "film ne zaman bitti" diye sizi
şaşırtıcı akıcılıkta devam eden bir seyirdi.
Matthew McConaughey yani kötü adam o kadar
şahane kötüydü, cinayeti öyle hakkyle işleyip
kötülüğü o kadar "benim" diyerek yapıyordu ki
adamın gülen resmi varsa yüzü neye benziyor
diye google açıp resimlerine baktım.
Bu geçitler, koridorlar da ayrı ilgimi çekiyor.
Güneş ile dünya arasında koridor bulundu
biliyorsunuz . Haberi saklasaydım keşke tam
bilgi paylaşırdım. Neyse, bilim kurgunun çok da
hayal olmadığını düşünenlerdenim ben. Bu
yüzden hayli ilgiyle izledim bu filmi de.
Annenin çocuğa inanmamasının pişmanlığı ile
kavrulması hemvurgu hem annelik hem izleyici
olarak etkiledi beni. Herkesin ölüm ya da ceza
şeklki farklıydı. Zeka, duygu ve gerçekle
birleşmiş bu ölüm şekillerini belirlerken.
Çocuk çok tatlıydı. Büyümüş halini de görmek
isterim doğrusu.O profesyonel kadroya hiç
zorluk çekmeden uyum sağlamış gibiydi.
Silahşörlerin yemini- yeminin verdiği
motivasyonu duyunca da şaşırdım. Gözümle
nişan almam, silahımla ödürmem gibi
cümlelerden oluşan yemin metni Osmanlıda
okçuların "ben atmadım Allah attı" sözünü
anımsattı. Kalbe teslim-maddenin
kısıtlayıcılığından uzaklaşmak ,konsantrasyon ve
inanmanın önemli bir parçası besbelli.
Kitaplarını filmden sonra okumayı istiyordum.
Biliyorum ki okuduktan sonra filmi bu kadar
sevmeyeceğim çünkü Stephan King
yaratıcılıkta sınır tanımayangillerden ve bir çok
karakterin sığ geçildiğini tahmin edebiliyorum
Güzel günlerimiz ola...