hayır etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayır etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Şubat 2017 Pazartesi

ÖZGÜRLÜK YÜRÜME MESAFESİNDE


Çayı koy ki  çocuklar kalkana kadar demlensin ama o arada  çamaşır atabiliriz elbette ve çanta değiştireceğim şunları koymayı unutmamalıyım vb cümlelerle dolu sabahın asil prangası mutfak havalansın diye camı açana kadar sürdü.

Taze , serin yağmur kokusu hipnozdan uyananlardaki kadar şaşkın bir bakış getirdi yüzüme.

Yine de saatin tik-tak'larına yenik düştü  varlığım ve çocukların ayakkabılarını da boyayayım diye mırıl mırıl geri döndüm evin içine.

Saat henüz 05:30'du.

08'de Nehir ile evden koşturararak çıktığımızda o okula ben işe yetişmek için adımları telaşla sıralamamıza rağmen birbirimizi kucaklamayı unutmadık ayrılmadan hemen önce.


"Seni seviyorum" diye fısıldadım kulağına annece
"Aynen" dedi yüzüme bakmadan ..ergence

Tam çöpü de atıp 14C'yi yakalamak için atıldım ki yağmurun davetkar tıkırdamasını duydum kırmızı şemsiyemin  tepesinde.

Çocuksu, 
Masum,
Yalnız,
Davetkâr,

Elimi cep telefonuma attım saate bir bakayım ne kadar zamanım var diye.
Elimi geri çektim; dedim ki kendime,özgürlük yürüme mesafesinde.

Herkes duraklara ya da saçakların altına sığınırken, kulaklığımı takıp müzik dinlemeyi bile reddederek yola koyuldum. Yağmuru dinlemek, nefesimle o tazecik serinliği ciğerlerime nakletmek, yorgun düşüncelerimi attığım her adımla kaldırımlara dökmekten başka bir dileğim yoktu. 

Evden işe yürüdüm.




Şemsiyemin tepesindeki o inanılmaz ritm, yağan her damlaya şükür duası ettirecek kadar huzur doldurdu içimi.



Öyle böyle değil...Yaklaşık 3 kilometre yürüdüm.



Sevgili İstanbul,

Bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla.

Esaretin her türüne #HAYIR

2 Mart 2016 Çarşamba

Yazık



Ne sözler vermiş masumiyet çağının henüz kirlenmemişliğinde .
Zeytin ekmek yeriz aşkımız bize yeter'leri bile var can-ı gönülden savrulan.

Şimdi karşımda oturuyor ne baharı kalmış ne de yazı. Elimden bir şey de gelmez ki geri getirsem gülüşlerini. Öyle suskun,sessiz kelimelerle konuşuyoruz. Ne içersinler, memleket meseleleri,hay Allah'lar filan. Ötesini konuşmaya ne onda hal var ne bende cesaret.

Mahçup kırılgan tebessümü hala dudacığının kenarında. ..ona bakıyorum, binlerce savaş izlemişim gibi huzursuz ve üzgün ona bakıyorum.

Hani diyeceğim o ki, üç günlük dünya..ne diye kırdılar ki bahar dalını buncağızın.Sadece "hayır" demeyi beceremediği için  binlerce "evet" ile bencilce ezip horlamak  bir insanı. Çarptığı ağaçtan bile özür diler hale gelmiş. Nazik, narin, uysal olana zayıf diyen çirkin insanlardan olmayı, çocuklarımı da öyle yetiştirmeyi nasip etme Allah'ım.

Ne zeytini olmuş ne ekmeği ne de aşkı. 
Kahve söyledim...bir de fal bakarız birbirimize eski günlerdeki gibi.
Başka bir  şey de kalmadı eski günlere ait
Yazık...