krep etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
krep etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2014 Perşembe

Yarınlarımız İçin Krep Yapalım






"Anne yarın güzel olsun" dedi uyumadan hemen önce bilmiş ergen kılıklı masum kıvırcık keçi.


Bu aldığım en garip siparişti.


Düşündüm yarınları daha güzel yapmak için elimden geleni yaptım mı ben? 
Selin için Nehir için.
Selin'ler için Nehir'ler için...


Sevmiyorum bu anadolu usulü anneliği.. çocuklarım var kendimi unuttum bir köşede bıraktımı sevmiyorum. Bunu görüp örnekleyerek yetişmiş nesiller, bu doğrunun mirası ile şekillenmiş beyinler istemiyorum ki ben. Kendisini de bilsin sevsin çocuklarım, kendimi de bilip seveyim ben.


Yarınlarımı daha güzel yapmak için ne yaptım ki ben?

İlk akla gelen kolay çözümdü. Hayatı berbat hale getiren ve bunu geniş kitleler ile uzak vadeye yayma gücüne sahip olan herkes için nefis bir hokus pokus...hepsi yok olsa mesela biraz karmaşa olur ama nefis bir yeni başlangıçlar sayfası olur.

Nasıl yorumlamalı bunu bilmiyorum;
Ama benim aklım şuna yatıyor ilk ağızda;
Büyük belalar var gelecek memleketin başına (Hamlet-Shakespeare)

E ne yapacağım?
Peeh ..dua etmekten başka yapacak bir şey yok
Bu şıkkı geç..

Çevre kirliliği en fazla korkutan şey. Öyle korkuyorum ki 2096'da bu dünyanın halinden, ben muhtemelen yaşamıyor olurum ya da en azından bu bedenimde olmam ya da yaşıyorsam da 130 lu yaşlarda çok aktif bir hayat sürüyor olmam diye düşünüyorum.En fazla yapacağım hala o kırmızı rujlarım duruyorsa onları sürüp  dişsiz ağzımla sırıtmak filan olur.

Amansız derde amansız deva bulacaksın
Ya da hiç dokunmayacaksın (Hamlet-Shakespeare)

Ertesi günü güzelleştirmek için fazla uzun vadeli bir plan olurdu bu.Şimdi atıkları doğru yerlere yollamak, çevreyi kirletmeyen deterjanlar kullanmak vs bireysel şeyleri yapıyorum zaten.

Yarın güzel olsun..Bu ne garip bir sipariş.
Ne yapmalı ne etmeli?

Derken yine yaptı yapacağını ...soru işaretlerim ünlemlere dönüşmeden güneş doğdu.
Cep telefonuma alarm diye yüklediğim sesleri sürekli değiştiriyorum.
İkizler burcunun bir özelliği olsa gerek.. aynı kaldırımda yürümek zorunda olsam bile aynı taşlara basmamaya çalışmak mesela.
Bu sefer sesi gripten çatlamış bet sesi bir horoz uyardı beni
üürü - üüüüüüüüüüüüü

Kalk kadın kalk!
Sen ne yapacağım derken sabah oldu bile bak.

Koştum öptüm kıvırcık saçlarının en naif buklesinden.

-Kızım uyan, sabah oldu dedim.
-Portakal çiçeğim; huuuu..dedim
-Keçiiii beş dakika daha mı? dedim

Elini havaya kaldırıp beş parmağını gösterdi.İki kardeşin de alışkanlığı olan bu "beş dakka dahaaaa" seramonisi başlamış oldu. İddialarına göre bu beş dakikalık sürede gördükleri rüyayı yarım bırakmayıp bitiriyorlarmış.Bu ne çeşit bir yetenek bilmiyorum ama aklımın ermediği bu alana elimi sürmüyorum.

Sonra mutfağa gittim.
Çayı hazırladım, portakal suyunu sıktım, kızlarıma bir güzel krep yaptım.

Mutfağın camları dışarının soğuğundan muaf sıcacık bir yuvanın etkisi ile buharlanmıştı.


Selin geldi, camın buğusuna kalp çizdi.
Altın rengi krepleri gördü gülümsedi.
Sarıldı kocaman,içimdeki tüm dünyaları kucaklarcasına.

-Annecim günaydın, bu ne güzel bir gün..dedi.



Yaşıyor olmak, sevdiklerimizin hepsi yanımızda değilse bile sevmediklerimizden uzak olmanın huzuruyla demlenmek güzel yarınlar için iyi bir başlangıç dedim.

Yaşadığım her anı , yaşadığım her anı güzelleştiren çocuklarımı bir kez daha ve daha da çok sevdim.



14 Temmuz 2014 Pazartesi

Yengeçmişcesine




































































Sabahın taze saatleri. Gün kirlenmemiş,gönül yorulmamış.Su berrak,rüzgar dingin,güneş parlak henüz.

Çayı koydum tomurcuğu tam kararında; başka hiç bir şeye bakmadan,kıymeti geri gelmezliği ile payelenmiş zamanı ziyan etmeden kendimi sahile attım.

Su berrak,sakin,davetkardı.Aceleyle denize koştum ve vücut ısım dengelensin diye hiç beklemeden maiye daldım. Suyun üstünde esaretteymişim de ancak yuvama kavuşmuşum gibi tamamlanmış bir neşeyle çarptı kalbim.Ciğerim müsaade ettiği sürece denizin altında süzülmeye devam ettim.Sonra suyun üzerine çıktım.Güneş ışıkları kıyıdakileri sadece ısıtırken denizde altın tozu rengine bürünüp neşeyle dansediyordu.Biraz sırtüstü biraz normal yüzüp biraz  ayaklarım yere değmeksizin yürüdüm mai deryanın içinde. O kadar güzeldi ki beni kucaklayan serinlik, hiçliğimi hatırlatan yere çökmeyiş bir toz zerresi gibi yukarıda asılı kalış.

Şamadıraya ulaştığımda keyifle kıyıyı seyre koyuldum.Yavaş yavaş hareketlenen sokaklar, denizden korkup annesinin kucağına sığınan çocuklar, bizi daha iyi görmek için daha da yükselmiş güneş..sonra gözlerim denizin dibine takıldı.Cam gibiydi su....berraklığı , o derinlikte bile denizin dibini izlemeyi sağlıyordu. İrili ufaklı yengeçlerin telaşla koşturmacalarına güldüm ilkin. Seyrederken o kadar eğlenmiştim ki farkına varmadan neşeyle attığım kahkaha, sahilden bir iki başın bana dönmesine neden oldu. Sonra dalgaların biçimlendirdiği kumların güzelliğine bakakaldım.Baktığım tabloda aynı olan ,sabit kalan hiç bir şey yokken bu eşi benzeri olmayan ahengin mimarına sevgi ve sadakatle sarsıldı kalbim. Sonra kumda uzun yollar katedildiğini fark ettim izlerinden.Uzun ama düz olmayan çizgiler vardı. Baktım, deniz minareleri külahları tepelerinde kimi yavaş kimi koşturmacalı seyyah etmişler kendilerini.Suyun dibindeki kumda iz bırakmak..ne muhteşem bir şey suyun bunu yok etmemesi, ne saygı deniz minaresinin var oluşuna diye düşündüm. Bir kaç uzun yosun parçası dalgaların ritmine ayak uydurmuş telaşsız,sakin bir müziğe ayak uydurur gibiydi Onları izlerken içimden dansın ezgisini yakalamaya çalışıp ritim tuttum, bu sefer kontrollü ve kıyıdakileri kendime baktırmayacak  sessiz kahkahalarım eşlik etti beceriksizliğime.

Denizin altında insanoğlunun tüm övüncünüyerle bir eden kusursuz bir ayrı alem-hayat var. Kontrol edilmesi mümkün olmayan deniz.Hem hayat hem ölüm deniz. Mavi deniz,yeşil deniz,siyah deniz...Rengine vurgun kokusuna hayran olduğum deniz.Ağlasam gözlerimden akan deniz.Gülsem dinginliği gönlüme vuran deniz.

Gönülsüzce şamadıranın iplerini bıraktım ve yeniden yüzmeye koyuldum sahile doğru. Çocuklarım,ailem deniz gibi sonsuz bir mavilik bana. Gidip krep yapmalı, evde melekler kadar masum bir uykuda demlenen çocuklarımı uyandıklarında sevecekleri şekilde donatılmış bir masayla karşılamalıyım. Denizin dibinde koşturan bir yengeçmişcesine yan yan koşturararak ve kesinlikle neşeyle  yola koyuldum.