Bir süredir kendi şehrinde kaybolanlar gibi kayboldum sayılır.Kalemden kağıttan yazıdan sesten hatta belki nefesten uzak , ağdalı ve amaçsız ama esir düşülen bir koşturmaca içinde ziyan oldu gitti zaman.
Ama bu sabah , dedim ki değişmeli bu saçma akış.
Yettiğimce zorlamalı şartları.
İşte tam da bu kararla, önce sevgi-nezaket ve güzelliği anlatıp başlayayım dönüş yolculuğuna istedim.
Sevgili Makbule Adalı..sen ne güzel bi kadınsın :-)
Taaaaaa Şubat'tan beri gecikmiş bir teşekkürü kabul etmeni tüm kalbimle diliyorum.
Makbule Hanım ile şiirden dostluktan güzellikten bahsederek başlayan satırlararası muhabbet benim ona yolladığım minnacık bir hediye ile devam etti. Makbule Hanım ise damlayı denize çevirerek sayfasında kocaman güzel bir yansıma ile bana dönmüş. Kendi döngümde yitip gittiğim için haberim de geç oldu , cevabım da....
Sonrasında ise elinin emeği, güzel kalbi ve duru aklı ile yazdığı o güzelim kitabı bana yollamak nezaketini gösterdi. Kitabı aldığımda, İstanbul'da normal hayat akışında değildim ve gittiğim yerlerde iki satır okuyup merakımı gidermek için kitabı çantamda taşıdım. Biryandan bu geri dönüş-dokunuş içimi sıcacık yapıyordu bir yandan hak ettiği teşekkürü edememek her gün daha da ağırlaşan bir yük olarak sırtımda/kalbimde geziyordu.
Makbule Hanım,
Yok yok....
Sevgili Makbule Hanım :)
Belki garip gelecek ama, bilgisayar harflerinin kusursuz çizgilerinin yineleyişinden bıkmışım çünkü rahat ve anlaşılır ama ruh yok ruh. Bu nedenle kitaptaki o sıcak içten güzel anlatımdan daha çok iç kapağa yazdığınız, el yazınız beni etkiledi. Hemen her gün açıp baktım yazınıza, yazıdaki anlatıma , kısıtlı alana sığdırılmış mesaja, emeğe,kaleme.
Kendi el yazımızı unuttuk neredeyse. Oysa o yazının bir ruhu var. Emek var kalem tutan elin emeği, karakteri var yazının -sahibini anlatan- rengi var kalemin mesajı taşıyan.
Ben mutlu oldum ben :-)))
Sevgili Makbule Hanım...tüm emekleriniz ve nezaketiniz için gönül dolusu teşekkürler