zeka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zeka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Aralık 2024 Çarşamba

Gidişat

 

Teşekküre gelmiş kadıncağız; klasik nezaket rastlanamaz bir şey olduğu için artık insanlar kocaman mutlu oluyor. 

Oysa yaptığım gerçekten  önemli bir şey değildi.

Yaşını sordum ve işten "atıldıktan" sonra ne yapmayı düşündüğünü sordum. 

Sonra ona ağız açtırmadan yapabileceği bi milyon şeyi sıraladım.

Arka planda ne yazmışım kurmuşum "sonram" için neler yapabileceğim  hususunda.

Kadıncağız ağzı açık dinledi beni, az şaşkın az hayran. Öyle ya,  bi anda bunca plan hem de ayrıntılı  sunulmuş ona.. çok zeki olmalıyım di mi ya?

Diiil...Çok canından bezmiş ve artık idareten gidişe bile  tahammül edemezken o vasatlığın bile altına düşmüş toplumda yaşamını sürdürmeye dayanamayan birinin "nolur yarın güzel bir gün olsun" nefesinin getirdiği  b-c-d-e-f-g-h.... planları onlar.


Hanımlar ve beyler.

Bu gidiş nereye kadar?


14 Kasım 2016 Pazartesi

Cyrano de Bergerac - Tiyatro


Ayıp bana yazmamışım bi haftadır ama topuklarım bi tarafımı döve döve koşturduğum zor haftaydı.
Önce kendimden sonra sizlerden özür dilerim.

Cuma akşamı ne kadar uzun zamandır hevesle beklediğim tiyatroya gittik Nehir'imle. Zuzu'm artık söylenmiyor eskisi kadar. Ablası ve arkadaşı olmadan , sadece benimle gitmek hoşuna gitmiş anladığım kadarıyla. Yaş 12, öncelikler farklı haliyle. Sanatsal kaygısı  çoook sonra :-)


Cyrano  çocukluk aşklarımdan biri. Keskin zekanın ve güçlü bir yüreğin insanın fiziksel kusurlarını  nasıl da görünmez kıldığına beni ilk inandıran kişi. Dilinin keskinliğini silahşörlükteki başarısı ile besleyişi, akışta yer alan kuvvetli mizahi unsurlar, tarihin  bir sayfasına ucundan kıyısından da olsa şahit olmak kesinlikle fark edilebilir bir ayrıcalık yaratıyor.

hele o "burun" tiradı....


( Soylulardan kendini beğenmiş bir tip olan Valvert, Cyrano'yu küçük düşürmek ister..)

cyrano de bergerac: kibarlar için yasa çizme değil, kılıçtır.

de guiche: can sıkmaya başladı!
vicomte de valvert: pöh! farfaranın biri! de guiche: elverir, kabak tadı!

haddini bildirecek kimse yok mu?

de valvert: ne demek! durun şimdi.

(kendisini süzen cyrano'ya yaklaşır ve azametli bir tavırla karşısına dikilir)

burnunuz ne kocaman!
cyrano: (pür ciddiyet) evet, pek kocaman!
hepsi bu mu?

de valvert: daha? cyrano: bu kadarı az
delikanlı! halbuki neler neler bulunmaz
söyleyecek! asıl iş edada.
meselâ bak;

hoyratça:
"burnum böyle olsaydı, mösyö, mutlak dibinden kestirirdim!

dostça: "yana yatmaz mı,
senden evvel davranıp kadehine batmaz mı?"

tarifle: "burun değil bir kere, coğrafyada
böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!"

mütecessis: "acaba neye yarar bu alet?makas kutusu mudur, divit midir izah et!"

zarifâne: "kuşları sevdiğiniz besbelli!yorulmasınlar diye yavrucaklar, temellibir tünek kurmuşsunuz!"

pür neş'e: "birader, şu koskocaman burnunla tütün içince, komşu"yangın var!" demiyor mu?"

müdebbir: "aman yavrum,bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum!"

müşfik: "yaptırın ona küçücük bir şemsiye,yazın fazla güneşten rengi solmasın diye!"

alimâne: "görmüştüm aristophane'da belkihippocampelephan tocamélos adındaki hayvanın
burnu gayet büyükmüş! sen ne dersin?"

nobran: "zaten bilirim, sen misafir seversin,
bu, şapka asmak için ne mükemmel bir icat!"

şairâne: "ey burun! bütün cihana inat,
seni baştan aşağı nezle etmeye kaadirtek rüzgar bulunamaz, karayel istisnadır!"

hazin: "bir de kanarsa, kızıldeniz, ne belâ!"

hayran: "lavantacıya ne mükemmel tabela!"

safiyâne: "abide ne günleri gezilir?"

hürmetkârâne: "beyefendi kibarsınız muhakkak,yoksa imkânı var mı cumba sahibi olmak?"

köylü: "vış anam! bu ne? bilmem guş mu balıh mı?yoksa bir tohuma gaçmış salatalıh mı?"

sivri akıllı: "bunu tombalaya koymalı!kim elinden kaçırmak ister böyle bir malı?"
ve hıçkıra hıçkıra, nihayet, pyrame gibi,"bu ne felâket! bu ne musibettir yarabbi!
böyle berbat edip de yüzünü sahibinin,şimdi de utancından kızarıyor bak hain!"
olsaydı biraz nükte, biraz malûmatınız,işte karşıma geçip bunları sayardınız.
fakat sizde nükteden eser yok zerre kadar,neyleyim cenab-ı hakk ihsan buyurmamışlar!
zaten bir parça icat kudreti olsa bileböyle seçkin, muhterem hüzzar önünde hele,
bana bu şakaları yapamazdınız elbet.ağzınızdan çıkmaya daha olmadan kısmet
bunlardan birinin en ufak başlangıcı,karşınıza çıkardı bergerac'ın kılıcı!
ben bunları söylerim oldukça belâgatle;başkasından dinlemem fakat tekini bile!


Tiyatro hayli kalabalıktı ve bu beni yine sevindirdi.
Keşke müzikal de olsa ve eğlensem diyen Zuzu'm kalabalık sahne, renkli  kostümler, hızlı akış ve bol bol yer alan şarkılara el çırptı sevincinden.



Musahipzade'nin kocaman sahnesi işlevsel olarak kullanılmıştı. Dekor aman aman zengin değildi ama kostümler , oyuncular, akış sizi alıp götürüyordu zaten.
Hiciv sanatının ustaca kullanılması, şiirsel konuşma biçimi zeka ve neşeye hasret kalan beynimin paslarını aldı götürdü.


Nehir de benim gibi sonu kötü biten ne roman ne öykü ne sinema ne tiyatro istemiyor. Bu tiyatronun sonundaki ölüm o kadar asil ve o kadar romantikti ki  "Cyrona'ya başka türlüsü yakışmadı, mutlu son kabul ediyorum bunu" deyiverdi yavrucuğum da beni şaşırtarak.

Sonunda , gittiğimiz en harika tiyatrolar listesinde ilk 3'e girmeye hak kazandığına kani geldik.

Zamanınız varsa mutlaka gidin derim.



CYRANO DE BERGERAC
Yazan: EDMOND ROSTAND
Çeviren: SABRI ESAT SİYAVUŞGİL
Yöneten: MEHMET BİRKİYE
Dramaturgi: BAŞAK ERZİ
Sahne Tasarımı: BARIŞ DİNÇEL
Kostüm Tasarımı: CANAN GÖKNİL
Işık Tasarımı: MURAT İŞÇİ
Müzik: TOLGA ÇEBİ
Koreografi: ALPASLAN KARADUMAN
Efekt: ERSIN AŞAR
Yönetmen Yardımcısı: AYBAR TAŞTEKİN, SERAP DOĞAN, ERCAN DEMİRHAN
Süre: 165 DAKİKA/2 PERDE
OYUNCULAR
ADA ALİZE ERTEMASRIN GURUR KUYUCAKAYŞECAN TATARİCAN TARAKÇICEM KARAKAYACEM URASÇIĞDEM GÜRELDAMLA CANGÜLDERYA KEYKUBATDOĞAN ALTINELEMRAH CAN YAYLIEMRAH DERVİŞ SOYLUERTAN KILIÇGİZEM AKKUŞGÖKHAN EĞILMEZBAŞGÖKSEL ARSLANHAKAN GÜMÜŞHASİP TUZHÜSEYİN KEFELİİBRAHİM ULUTAŞLALE KABULMURAT BAVLİMUSA ARSLANALİOKAN PATIRERÖZGÜR DAĞÖZGÜR DERELİSEDA ÇAVDARŞEYDA ARSLANTANJU GİRİŞKENYİĞİT SERTDEMİR
KONUSU
Kılıç kullanması ve şairliğiyle hayranlık uyandıran Cyrano'nun tek kusuru, haddinden fazla büyük olan burnudur. Kendini son derece çirkin bulan Cyrano, kuzeni Roxane'a aşık olur, ne var ki Roxane Cyrano'nun bölüğünden genç ve yakışıklı Christian'a aşıktır. 17. yüzyıl Fransa'da yaşamış şair ve silahşör Cyrano de Bergerac'ın hayatından esinlenen oyun, aşkı, kahramanlığı ve gururu anlatıyor. Sabri Esat Siyavuşgil'in dilimize kazandırdığı oyunu, Mehmet Birkiye Yönetiyor.

2 Aralık 2015 Çarşamba

Kor



Ne sohbetler ederdik ; Yaşanılanları aynı düzlemde algılamanın ve benzer zekalara sahip olmanın akıcılığı ile.

Çocuksu,neşe dolu,sırdaş...
Dostça,arkadaşça..ama değil kardeşçe.


Endişeleri paylaşırdık;bitmeyen merak çekerdi kürekleri umman denen sonsuzlukta.
Her veri bir kilidin anahtarı, her açılan kapı bilgiyi yarıştırmakta emsalsiz bir lezzet.
Satacak ferrarileri olmayan bilgelerdik kendi çapımızda.
Dostça,arkadaşça..ama değil kardeşçe.

    

Sonra başlangıçlar bitirdi tüm herşeyi.
Adildiler kendi çaplarında, bir kar tanesi ile başladı çığların silsilesi. Önce sesleri, sonra renkleri, sonra nefesi aldılar tebessümle.
Değil dostça,değil arkadaşça ve değil kardeşçe.
Hırslı,"hayat böyle"söylemleri ile dolu,kalleşçe


3 Haziran 2015 Çarşamba

Sihirbazlar Okulunda Bir Türk


Film seçme sırası Nehir'deydi

Son zamanlarda , henüz işe giremediğim için sinemaya gitme periyodlarımı ne kadar seyrelttiğim düşünülürse uzun zaman üzerine gideceğim filmienine boyuna düşünüp seçmek en çok istediğim şeydi.


Ama Nehir'e söz vermiştim
Ben ona uyup onun dünyasını-zevkini tanıyacaktım.
O da benim.

Sihirbazlar Okulunda Bir Türk'ü seçti.
Suratımı asmamaya çalışarak kaderime razı geldim ve filme girdik.

Harry Potter gibi renkli ve zengin bir deryayı ti'ye almayı seçmek iyi bir fikir. Bunun Türk versiyonu ise hakikatten kahkahalara boğabilir sizi..ama konuyu doğru işlerseniz.


Konuyu doğru işlediklerini düşünmüyorum.

Aptallık zaman zaman komiktir ama bir sınırı olmazsa, öykü sonuna kadar adam değişmez ve salaklıkta ısrar ederse "ben bu salağı niye izliyorum hiç bir şey değişmiyor ki" dedirtir insana.

Ben de öyle dedim netekim.


Öykünün, sihirbazlar okulunda bir türk olmakla ilgisi yoktu. Sihirbazlar okulunda bir odun ve zayıf karakterleri ya da anlaşılamayan bir sebeple ona yarenlik edip uyan iki arkadaşı ile ilgiliydi. Karakterlerin özellikleri vurgulanmamış, birdenbaşlayıp birden sonuçlanan atraksiyonlarla bezenmiş.


Araya da çok sevdiğimiz 3-5 küfür...

Sonu bile"şu öyküyü anlatiiim bitsin" tarzı.

Cıks..olmamış
Beğenmedim hem de hiç.


Çıkışta Nehir ile konuşup filmin, bizim algı seviyemizin çok altında olduğunu bir daha böyle filmlere gitmeyi istemediğimi söyledim. Üzerinde tartıştık azcık. O, çok eğlendiğini söyledi.Neye güldüğünü sordum ve basit - avam komiklikler ile zeka eseri espriler arasındaki farkı örneklendirerek anlatmaya çalıştım.


Capitol'den çıkarken Nehir de artık emin değildi eğlenceli bir film olduğundan.
Sabun köpüğü gibi..ardında bir şey bırakmayan cinsten bir filmdi yani bana göre.