Anne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Anne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ekim 2013 Çarşamba

Zaman zaman...

Selin ana okuldaydı, "hem karada hem denizde yaşayan canlı türü" diye sormuşlar "dedem " demiş.
Yıllarca güldük ona
Balık çeşitlerine "kalabalık" yazdığından bile daha çok güldük.

Bu sabah okul servisine  neşeyle koşarak giden genç kızın ardından bakakaldım. Orada, daha dündü yemin ediyorum ;tombik elleri kıvırcık saçları ile akasya ağacının en alt dallarına ulaşmak için kedi gibi zıplayan bir kız vardı. Servis ablası ellerinden tutup onu servise götürdüğünde kıskanırdım başkasının elini tutuşunu. Rahmetli Pembe Teyze' nin evinin kapısında sokaktan geçen araçlardan sakınarak bekleyen pembe kürkünün arasında tatlı yanakları kaybolmuş minicik bir kızdı o. Şimdi ne Pembe Teyze kaldı ne bahçesindeki akasyalar ne de o minicik kız çocuğu.

Selin

Kış güneşi desem değil yaz güneşi desem hiç değil sarı kuvvetli ışığıyla bizi kucaklayan neşeli bir sıcaklık bugünkü. Selin'in ardından bakarken tüm tezat duyguları aynı anda yaşatabilen annelik tıpkı bahar esintisi gibi dolandı kanımda. Büyüdü benim kızım..gururu ile büyüdü benim kızım...korkusu , büyüdü benim kızım hüznüne karıştı.

Ekim 2013



Sonra, Nehir çekiştirdi eteğimden televizyonun kumandası nerede diye..Öyle ya, o da hazırlanıp okula gidecek;kahvaltı keyfini hazırlıyor kendine. Oysa o, az önce bahsettiğim kıvırcık saçlı yumurcağı yolcu ederken kucağımda emziği ile ablasına el sallayan bebekti. "Matematik ödevimi gördün mü anne" yerine"mammm!"(anne) "mamm"(yemek) "mamm" (su) diyen bebeğimdi.


Nehir

Yahu zaman, anladık hızlı geçecek bizleri hep şaşırtmayı başaracaksın...
Anladık sen yapman gerekeni hep yapacaksın
Ama annelere bir ayrıcalık yapsan olmaz mı diyorum
Anneler kendi gönüllerinde tutsak
Annelerin intihar etme özgürlükleri bile yok



19 Ekim 2013 Cumartesi

Zaman bölü zaman...

İstanbul
Saat sabaha karşı 4
Gece karanlık
Aydınlığa,çocuk seslerine,kuşların uyanışlarına ve yalnızlığın özgür suskunluğunun bitişine az kaldı.
Mavi, neredeyse gelecek...

Uyku..heyhat yine uğramadı sokağıma
Düşler uykusuzlukla yoğruldu, düşler sahibine ulaşamadan uyuyakaldı...

En fazla ne kadar öncesini hatırlayabilir insan?
Annemin beni ayaklarında sallayıp ninni söylediğini hatırlayabiliyorum en geride
Gülümseyerek söylediği ninni bittiğinde uyumamak ve onu biraz daha dinleyebilmek için verdiğim mücadeleyi kazanmış olmanın sevinci ama uykuya duyduğum ihtiyacın verdiği yorgunlukla başımı kaldırıp içleri pırıl pırıl sevgiyle aydınlanmış gözlerine bakar ve çocuklara has netlikle "bi daha" derdim. Annem güler, ayaklarımı sıkar hafifçe ve nazlanmadan, sıkılmadan yavrusuna seslenişini sürdürürdü ninnisiyle.

Belki minicik bir çocukla olmanın, onun ileride bu anları hatırlamayacağını düşünmenin, onun farkındalığının olmadığını düşünmenin verdiği bir inançla yüzünün aldığı hali, tavırlarını hatırlıyorum. Saf, yoğun, katışıksız sevgi; sevdiğiyle başbaşa kalmış ama bir odada yalnızmışcasına perdesiz, korunaksız, olduğu gibi!

Bana baktığında hep gülümsemesini severdim. Onu seyrederdim. Bana kıyamamasını , uyandığında dalgın bakışlarında "bizim için" yapacaklarını sıralamasını , giyinirken-yemek yerken-komşuları ile sohbet ederken hayatın tüm akışı içinde bana ait alan ayırışını ve bu bütünleşmenin diğer insanlarca görülememesindeki sihri severdim. Beni , tüm dünyaya tercih etmesini severdim.. çocuk kalbinin sonsuzluğunun tamamı ile ben de onu severdim.

Şimdi ondan 1150 km uzakta İstanbul'un sesleri içinde şafağı beklerken annemi yanıbaşındaymışım ve uykusunda izleyebiliyormuşum kadar canlı gözümün önüne getirebiliyorum. Seneler saçındaki beyazlıkları,daha çabuk yorulan bedeni getirmiş olsa da eli yanağında uyuyuşunun ardından uyandığında yine dalgın gözlerinde "bizim için" yapabilecekleri sıraladığını biliyorum.


Özlem, kavuşma ümidi oldukça insanı olgunlaştıran,pekiştiren bir duygu. Canı yansa da "özleyebileceğim biri var" demenin lüksünü yadsıyamıyor yürek.

Özlenebilecek biri olabilmek için de sadece bugünü yaşamaktan olabildiğince uzaklaşabilmeyi hatırlamak gerektiğini görüyor. Sadece yaşanılan an için yaşanmışları ve yaşanacakları bir kalemde silip atan insan kendisini ne kadar şiddetle yok ettiğini görebilse nefsine ve zamana hakimiyeti biraz daha artardı belki de.

12 Ekim 2013 Cumartesi

Bayan Herşeyi Bilen

Kocaman,koskocaman bir koşturmacaydı İstanbul.

 Nefes almaya zaman bırakmayan temposu yetmezmiş , yüksek iş hayatının koridorlarında koştururken hata yapmaması ve tempoyu düşürmeme stresi az gelmişcesine  bir de olur olmaz insanlarla uğraşması gerekiyordu. Obur insanların çatalını ağzına götürürken tabaktaki  ağzına atacağı bir sonraki lokmayı gözüne kestirmesi gibi aynı anda bir çok işi yürütürken az sonra ne yapacağını da planlaması gerekiyordu insanların. 

Zaman az, yapılacak işler çoktu. Zaman az, hedef çoktu. Zaman az, yollar uzundu. Yollar uzun , yükü ağırdı. Yorulduğunu bile düşünmeden işe odaklanmaya devam etti.

Bunların hepsi ama hepsi, evde kendisini bekleyen bukle bukle saçlarının muhteşem gülüşünü  çevrelediği kızı içindi. Onu binbir emekle büyütmüş, iyi bir okula gitmesini sağlamıştı. Her şeyin en iyisi onun olmalı, güneş kızı için doğmalı ay kızının uyuduğu geceleri aydınlatmalıydı. 

Aynı anda iki telefon görüşmesini yürütmesi gerekti, çıkan sorunu halletti ama karşı tarafı ikna etmek için aynı cümleleri defalarca yinelemek ve gayet açık olan sorunu görmelerini sağlamak için değerli zamanını harcamak onu deli etmişti. Olsun, hallederdi..o her şeyi hallederdi. "Bayan Herşeyi Bilen" işinde gerçekten iyiydi !

Mesai bittiğinde yapılacak işler listesi aklında koşturmaya devam etti. Eksiksiz,kusursuz şekilde hepsini halletti.


Eve geldiğinde kapıyı iki haftalığına Trabzon'dan gelen annesi açtı. Annesi yeşil gözlü ,ufak tefek ; kahkahası gönül dolduran, öfkesi ise kanı donduran türden bir Karadeniz kadınıydı. Baharın en güzel rengi annesinin gözbebeklerinde hep tazecikti. Annesine bakmaya doyamadığını ve asla da doyamayacağını düşündü bir kez daha.



İçeri girdi, elini yüzünü yıkadı ev kıyafetlerini giydi koştu kızına sarıldı. Her zamanki alışkanlıkla o gün kızının neler yaptığını dinlemeyi umuyordu ama kızının kendisine sürekli ters cevaplar verdiğini  
görünce kısa sürede kendisinin de sesi yükseldi ve bu karşılıklı atışmanın sonunda kızına , o güzel badem gözlerinin dolmasına neden olacak kadar ağır bir ceza vererek odasına yolladı.

Birden o ana kadar sessizce oturup elindeki örgüsü ile ilgilenen annesinin kendisine seslendiğini duydu:

-Günün nasıl geçti kızım ?

-Berbattı anne, bugün o kadar yoruldum ve o kadar sorunla uğraştım ki anlatsam inanmazsın.Gerçekten canım çok sıkkın...sorunların bir kısmının hallolması yarına kaldı ve riskli durumlar var.

Annesi anlayışla başını salladı:

-Neden bu kadar sinirli olduğunu anladım, umarım her şey yarın dilediğin gibi ve senin için hayırlı sonuçlanır. 

Sonra gözlüklerinin üzerinden ona gülümseyerek "sen de kızına sormak ister misin aynı soruyu..çocuk da olsa o bir insan ve belki onun da annesine anlatmak istedikleri vardır" dedi.

"Bayan Herşeyi Bilen" utanç ve pişmanlıkla, odasına yolladığı kızının yanına koştu.

seneler seneler seneler sonra 



"Sağlam ruhlar duygulara hayatın kendisinden çok daha fazla değer verirler"... Honore de Balzac