felsefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
felsefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ekim 2020 Perşembe

Séraphîta - Balzac



Evim Üsküdar işim Merter'de idi.

Uzun yollar benim dedim, krizi fırsata çevirdim ve düzinelerce kitabı yollarda bitirdim. Zamanla herkese dağıttığım kitaplar yüzünden servis şoförü "kütüphaneye çevirdim servisi, eskiden iki çift laf ederdik şimdi cenaze arabası gibi sessiz gidip dönüyoruz" diye çatmıştı bana.



Kulakları çınlasın Halil Abi denen huysuz lazın.


Pandemi döneminde de evde kaldığım günler balkonumun eşsiz özgürlüğü-kitap ve film cenneti ile şenlendi. Bir gününden dahi şikayet ettiğimi hatırlamıyorum.


Elbette o günlerde elimden bazı kitapları ve bazı filmleri tekrar geçirdim büyük bir keyifle.



Séraphîta  yani Balzac yine en sevdiğin yemeğin suyuna taze ekmek banar gibi her anını keyifle yaşadığım bir sunumdu benim için. Ve beni doyuran. Ve sonra daha fazlası için çeperleri genişlemiş beynimi acıktıran.

Séraphita benim ustalık eserim olacaktır. Bir Goriot Baba her gün yazılabilir ama Séraphita gibi bir yapıt bir ömürde ancak bir kez ortaya çıkar” demiş Balzac.


Nihayet bunu da okudum bitti. Nihayet diyorum çünkü  sayfaları  ardıardına çevirip okuyabileceğiniz bir roman değil Séraphita . 


Balzac romanlarında alışkın olduğum o  heyecanlı, sizi alıp götüren hızlı  ve zengin akışlı olaylar örgüsü yerini derin araştırmalar,felsefik hatta teolojik  anlatımlarla bezeli. Olayın Norveç'te geçiyor olması (kitabı Balzac'ın yazdığı düşünülürse) hepten ilginç benim için. Tanrı-ses-matematik-astroloji-fizik-bilim-mana-ilahi sevgi ....anlatmış irdelemiş. O dönem için bir hayli hatta fevkaladeninfevkinde iyi bence.


"İnsanlık Komedyası'nın bugüne dek Türkçede eksik kalmış mistik temel taşlarından biri olan bu romanda, bazen Séraphita isimli zarif bir genç kıza, bazense Séraphitus adlı genç bir erkeğe dönüşen meleksi ve göksel kahraman; ruh, Tanrı, inanç, kadın ve erkek ilişkileri hakkındaki fikirleriyle iki yüz yıla yakın bir süredir insanlığı büyülüyor"  denilmiş kitabın tanımında. Bu, sanırım benim uzun uzun anlatacağım bir çok şeyi kısa ve daha net açıklıyor.

Kitaptan , unutmak istemeyip alıntıladığım cümleler şunlar :



Vatan, tıpkı annesinin yüzü gibi bir çocuğu asla korkutmaz.

İnsanın kendisi de tamamlanmış bir  yaratı değildir, zaten öyle olsaydı Tanrı olmazdı.

Bilim maddi alemin,sevgi manevi alemin dilidir. Bu  yüzdendir ki insan açıklamaktan çok tasvir ederken meleksi ruh görür ve anlar. Bilim insanı kedere boğar, sevgiyse meleği coşturur. Bilim arayıştadır,sevgiyse bulmuştur. İnsan doğayı onunla kendi ilişkisi içinde yargılar, meleksi ruh ise gökle ilişkisi içinde

Tanrı erkeğin hayatından güzellik ve zarafeti alıp kadına nakletmiştir. Erkek , hayatının bu güzelliğiyle, bu zarafetiyle tekrar birleşmediği zaman sert huylu, kederli ve insan sevmez olur; birleştiğinde ise mutlu ve sevinçlidir, tamamlanmıştır.


Bu dünyada her şey konuşur , here şey dinler. Söz, dünyaları yerinden oynatır.


Zayıfların erdemi olan vicdan azabı ona erişmiyordu. Vicdan azabı bir güçsüzlüktür. Onu çekenin günahlarını tekrarlamayacağı kesin değildir. Ancak nedamet kuvvetlidir, her şeye son verebilir.


Size doğru alçalmak Tanrı’ya uygun düzer mi? Tersine sizin ona yükselmeniz gerekmez mi?


Kartallar leşlerin olduğu yere, kumrular serin pınarların olduğu yere, yeşil ve sakin gölgeliklere doğru uçarlar. Kartal yerden göğe yükselir, kumru gökten yere iner.


Ulema  için fikir bir olaydır, en büyük olaylar belki fikir bile sayılmaz.

Onu sonsuzluktan ayıran ve son seddi çökertmekte olan mananın ilerleyişine “hastalık” , hayata kavuşma saadetine “ölüm” deniyordu.

 Vicdan azabı bir güçsüzlüktür. Onu çekenin günahlarını tekrarlamayacağı kesin değildir. Ancak nedamet kuvvetlidir, her şeye son verebilir. üzerinde düşündüm epey Vicdan azabının zayıf ve güvenilmez olduğunu fark etmtmişim bunca sene. İnsanı bir kez durduran vicdan azabı, "ama ne yapayım "herkes yaptı" vb gerekçelerle susturabiliniyor bir dahaki sefere. Buna şahit olduğumuz pek sık aslında. Oysa ki nedamet (pişmanlık) hata ya da günah her neyse tekrarlanmasını gerçekten engelliyor.



Bir Balzac daha istiyorum her seferinde. Rus klasiklerinden sonra en çok Balzac'ı seviyorum diyorum, sonra İngiliz klasiklerine haksızlık etmenin azabı midemi ağrıtıyor.


Düşünen ve gören güzel insanlar: zenginliğinizi kelimelere dökerek yüzyıllar sonrasında bile bizim dünyamıza dokunduğunuz için hepinize müteşekkirim. Dininiz ya da milletiniz ne;umurumda değil: Tanrı'nın cennetinde var olasınız....


7 Eylül 2016 Çarşamba

Sümüklü

Başlamadan kendi ellerimle ruhumu kirletme,sabrımı tüketme çalışmalarına girişmeden, hemen öncesinde sabahın tazeliğine,canımın neşesine son bir veda manasında durakladım. Korkunun ecele, beklemenin olacağa faydası yok belki. Yine de Fikrimin İnce Gülü desin Müzeyyen Senar , Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın desin Yaprak Sayın ondan sonra Kadriye şapkasını çıkartıp Kadriye Hanım olayım. Korkularımı , endişelerimi

, öfkelerimi kuşanıp bir rüzgarın yaprakla oynadığı oyunların hazzı ile yüreğini dolduran naif kadını çantama saklayayım.

Hep akıl verirler geçmiş geçmişte kaldı diye. Özlememek eldeymiş, unutmak cepteymiş gibi. Burnunu sümkürünce bile mendile açıp bakıp sümüğü ile vedalaşan insanlar;duyguları anıları nasıl  geride bırakabiliriz ben bilmiyorum.


Dün Kadıköy Belediyesi'nin düzenlediği Uluslararası Felsefe Günleri açılışına katıldım. Çeviriyi sağlayan o aleti kulağımın teee örsüne sokup  konuşulanları öyle dinledim. Başta kendimi veremediğim söylemler sonrasında aldı götürdü beni. Bilgiyi, beynimin çeperlerinde gezinmeyi, sığlığımı hatırlamayı özlemişim hem de nasıl. 




Prof Dr İoanna Kuçuradi kaç yaşında bilmiyorum. Anlam üzerine öyle günceli açıklayan, öyle farkındalık sağlayan basit örneklerle sundu ki  bilgiyi "susmasa-şimdi bitmese"lerle karnım sancıdı dinlerken. İlk yarı bittiğinde kendisi ile tanışma fırsatım oldu. Gözlerini unutabileceğimi sanmıyorum. Bir çift mücevher pırıltısında berrak ve derin,insanın ruhuna işleyen gözleri var. Dudağının  kenarında hep bir tebessüm. Kendime bir iyilik yaptım ve onları , dünyanın kalanını dışarımda bırakarak dinledim. zamanı olana kesinlikle gitmelerini öneriyorum;konuklar gerçekten harika seçilmişler.


Penceremin önünde bir ağaç var arkadaş olmaya çalıştığım. Bu yıl onunla ikinci sonbaharımızı paylaşıyoruz. Ne zaman bir ağacın tüm mevsimlerimi görmüş olup ikinci tura dönerim, o zaman oraya ait hissetmeye başladığım zamandır. O kadar istemeden koparıldım ki daha evvel sevdiğim yerlerden ve kişilerden , bir ürkeklik gelmiş oturmuş yüreğimin minik köşesine. 



"Severek yaşamak hayattaki en büyük meydan okumadır " diyordu yazarın biri kitabında. Şimdi anlıyorum söylemek istediğini. Yaşasın tüm bedenimde arsızca dolaşan laz damarım ;meydan okumaktan daha çok sevdiğim ne var bu dünyada ?

Hadi şimdi iş güç rapor bilmem ne zamanı.
Görüşürüz yine tez vakitte
Sevgiler