Evlendiğimde TRT'de çalışıyordum.
Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi kirpisi ile dost oldum .
Aynı yerde oturuyorduk.
Sabahları servise aynı yerden biniyorduk
Aynı yaşlardaydık.
Kıpkıvır ve havada duran saçları nedeniyle "kirpi"ydi adı.
Çocuklarım olduğunda, hasta olduğumda, çocukları anaokula yazdırırken formdaki "size ulaşılamadığında ulaşılabilecek güvenilir isim" kısmını doldurmak lazım olduğunda hep o vardı.
O , hep vardı.
TRT servisi Ulus tarafından inerken , Kuruçeşme Parkı'na az kala ikimiz bir atlardık servisten. Güzel bir pastaneden nevalemizi alır, o zamanlar salaş bir yer olan Kuruçeşme Parkı'nın eşsiz manzarasında kâh baharı kâh kışı kâh yağmuru kâh rüzgârı içimize çeker , biz onlara karışırdık.
Yanında uzun suskunlukları paylaşacağınız bir dostunuz oldu mu hiç bilmem. Kirpi ile konuşadabilirdiniz susadabilirdiniz.
Aileler görüşür oldu.Rahmetli anneciği ile annem sıkı dost oldu.
Yılları yolları sırları paylaştık , hayalleri hatta.. inanarak,severek,güvenerek.
Sonra benim ikinci çocuğum oldu. O evlenmemişti hiç. Annesinin sık sık o evli çocuklu kadın sözlerini duyardım da aldırmazdım. Aldırsa mıydım, o mu sebep oldu uzaklaşmamıza bilmem. Gözden ırak kaldım gönül de gereğini mi yaptı..onu da bilmem.
Ama Başak burcunun sarsılmaz inadıyla suskunca verdi kararı ve ben uzağında kaldım.
İşimdi gücümdü koşturmacam ve yokları kucaklamamdı.. kim bilir benim de körlüğümü besleyen ne hatalarımdı sebep.
Ama o TRT'deki aynı grupla dostluğu sürdürüp beni usulca dışarda bırakmıştı asla kırmadan üzmeden.
Bu dışarda bırakılışı ancak fark ettiysem demek... suçlu o diyemeden.
Anneciği vefat ettiğinde evindekiler yani bizim eski dostlar yani hala görüşenler ama beni eskilerden hatırlayanlar sevecen ( nezih insanlardı onlar) tebessümlerle kucakladılar beni. Onlar , Kirpi'nin artık neyi yiyip neyi yemediğini bilecek kadar iyiydiler. Ben ıslak hamburger sever derken o vegan olmuştu. Ben konuşur sanmıştım o susar olmuştu. Ben hep orada sanmıştım...o gider olmuştu.
Geçen hafta cesaretimi toplayıp "buluşalım" yazdım.
Urla'ya taşınmış.
İstanbul'a gelince haber ver, geliyorsundur di mi dedim.
Elbette dedi satırlarında bile tebessümü saklı.
Oysa taşındığını gittiğini ama arada geldiğini zaten öğrenmiştim bir başkasından.
Kime ne diyeceğim...suskun ve yalnız kalakaldım bir anda boş gelen Üsküdar sokaklarında.
O kadar benimdi ki..gelemediysem de bekler sandım.
Sonrasında bir Özdemir Asaf şiirinin mısralarında öyle kırgın üzgün kendimi gördüm.
Geleceğim, bekle dedi, gitti
Ben beklemedim, o da gelmedi.
Ölüm gibi bir şey oldu.
Ama kimse ölmedi...