kirpi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kirpi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Şubat 2024 Cumartesi

gerçek değildiler birer umuttular /eski bir şarkı belki bir şiir

 






Evlendiğimde TRT'de çalışıyordum.


Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi kirpisi ile dost oldum .


Aynı yerde oturuyorduk.


Sabahları servise aynı yerden biniyorduk


Aynı yaşlardaydık.


Kıpkıvır ve havada duran saçları nedeniyle "kirpi"ydi adı.


Çocuklarım olduğunda, hasta olduğumda, çocukları anaokula yazdırırken  formdaki "size ulaşılamadığında  ulaşılabilecek güvenilir isim" kısmını doldurmak lazım olduğunda hep o vardı.

O , hep vardı.

Ben, ben olmaya uğraşırken o tuhaf devinimli yılların şapka çıkartılası debriyajıydı Kirpi.



TRT servisi  Ulus tarafından inerken , Kuruçeşme Parkı'na az kala ikimiz bir atlardık servisten. Güzel bir pastaneden nevalemizi  alır,  o zamanlar salaş bir yer olan Kuruçeşme Parkı'nın eşsiz manzarasında kâh baharı kâh kışı kâh yağmuru kâh rüzgârı içimize çeker , biz onlara karışırdık. 


Yanında uzun suskunlukları paylaşacağınız bir dostunuz  oldu mu hiç bilmem. Kirpi ile konuşadabilirdiniz susadabilirdiniz.



Aileler görüşür oldu.Rahmetli anneciği ile annem sıkı dost oldu.

Yılları yolları sırları paylaştık , hayalleri hatta.. inanarak,severek,güvenerek.

Sonra benim ikinci çocuğum oldu. O evlenmemişti hiç. Annesinin sık sık o  evli çocuklu kadın sözlerini duyardım da aldırmazdım. Aldırsa mıydım, o mu sebep oldu  uzaklaşmamıza bilmem.  Gözden ırak kaldım gönül de gereğini mi yaptı..onu da bilmem.

Ama Başak burcunun sarsılmaz inadıyla suskunca verdi kararı ve ben uzağında kaldım.

İşimdi gücümdü koşturmacam ve yokları kucaklamamdı.. kim bilir benim de körlüğümü besleyen ne hatalarımdı sebep.

Ama o TRT'deki aynı grupla dostluğu  sürdürüp  beni usulca dışarda bırakmıştı asla kırmadan üzmeden.

Bu dışarda bırakılışı  ancak fark ettiysem demek... suçlu o diyemeden.

Anneciği vefat ettiğinde evindekiler yani bizim eski dostlar yani hala görüşenler ama beni eskilerden hatırlayanlar sevecen ( nezih insanlardı onlar) tebessümlerle kucakladılar beni. Onlar , Kirpi'nin artık neyi yiyip neyi yemediğini bilecek kadar iyiydiler. Ben  ıslak hamburger sever derken o vegan olmuştu. Ben konuşur sanmıştım o susar olmuştu. Ben hep orada sanmıştım...o gider olmuştu.


Geçen hafta cesaretimi toplayıp "buluşalım" yazdım.


Urla'ya taşınmış.


İstanbul'a gelince haber ver, geliyorsundur di mi dedim.


Elbette dedi satırlarında bile tebessümü saklı.

Oysa taşındığını gittiğini ama arada geldiğini zaten öğrenmiştim bir başkasından.

Kime ne diyeceğim...suskun ve yalnız kalakaldım  bir anda boş gelen Üsküdar sokaklarında.

O kadar benimdi ki..gelemediysem de bekler sandım.




Sonrasında bir Özdemir Asaf şiirinin  mısralarında öyle kırgın üzgün kendimi gördüm.


Geleceğim, bekle dedi, gitti Ben beklemedim, o da gelmedi. Ölüm gibi bir şey oldu. Ama kimse ölmedi...


19 Ağustos 2015 Çarşamba

Kirpi

Çocukluğumda tatiller "hangi beldeye gitsek, kaç yıldızlı otelde havuza atlasak" şeklinde geçmezdi.

Trabzon, Sotka'da fırının üstündeki evin her köşesinde kendimize mutlu bir dünya yaratabilmemiz için teşvik edilen beyinlerimiz,3 kardeş olmanın tartışılmaz neşesi ile  saatlerin nasıl geçtiğini anlamayacağımız eğlenceli çıkarımlarımız vardı.


En unutulmaz yazlarımdan biriydi.Annemle babamın odasında karyola ile pencere arasındaki minik dar koridora bir çuval kitap götürüp  sorumluluklarım bittiğinde evdeki meyvelerden kendime bir tabak hazırlıyor ve o minnacık alanda, kitap çuvalımın üstüne uzanıp seçtiğim bir kitabı okumaya başlıyordum. Evin genel koşturmacasından muaftım;kimse anne-babanın yatak odasına girmezdi. yere yattığımda gördüğüm sadece gökyüzünün kocaman pırıltılı mai'si olurdu. Rüzgâr denizin  yosun kokusunu taşır, kısacık saçlarımın arasında beni okşarcasına şefkatle dolaşırdı.

O dönem okuduğum hemen hiç bir kitabı unutmadım.
Bu sabah, "ne yapsam"larımın arasında , "hayattan ne beklemeli ne dilemeliyim"in nasıl hassas ve ters tepebilecek bir soru olduğunu bilerek işe gelmek için yürüdüğüm esnada sıyrıldı geldi o öykü anılardan. 

Sorular ve cevaplar...hepsi bir ömürde saklı aslında.

Vadinin birinde tüm hayvanlar bolluk bereket  içinde birlikte yaşarlarmış. Derken, günün birinde gökyüzünden bir melek kanadı kırılarak vadiye düşmüş.Hayvanlar, ona saldırmak yerine şefkatle yaklaşarak kanadını onarmış, onun yeniden eski haline dönmesine yardımcı olmuşlar. Melek tamamen iyileşip gökyüzündeki yerine dönecekken "bana yaptığınız bu iyilik karşılıksız kalamaz.Hepinize bir dilek hakkı veriyorum ama dileklerinizi geri almanız mümkün değil o yüzden iyi düşünün size yarına kadar müsaade.Yarın gelecek ve dileklerinizi gerçek kılacağım" demiş. Hayvanların hepsi sevinç içinde onu uğurlamışlar.Gece, hiç birinin gözüne uyku girmemiş. Hepsi , yarına gerçekleşecek dileği en doğru seçmek çabasındaymış.

Ertesi gün melek dilekleri gerçekleştirmek ve veda etmek için vadiye gelmiş.Tüm hayvanlar önünde sıra olmuşlar.

Tavşan:

- Ben herkesten çok korkuyorum,etim lezzetli hep peşimdeler..demiş.

Melek gülümsemiş ve ona çok hızlı koşabilme yeteneği bahşetmiş.

Zürafa:

-Çok obur biri sayılmam ama hep alçak dallardaki  olgun-sert yaprakları yemekten bıktım...demiş

Melek gülümsemiş ve ona, ağaların en tepesindeki taze yaprakları yiyebilmesi için uzun bacaklar ile uzun bir boyun bahşetmiş.

Sıra kirpiye geldiğinde:

-Ben ölümsüz olmak istiyorum..demiş

Meleğin gülümsemesi yüzünde soluvermiş.

-Kirpi...bu çok tehlikeli ve kötü bir dilek. Şimdi git düşün ve herkesin dileği bittiğinde seni tekrar yanıma çağırdığımda kararını bir kez daha dile getir..demiş.




Kirpi günün ve sıranın sonuna kadar sabretmiş. Herkes hak etmese bile dileğine kavuşurken ve  meleğe en çok yardımcı olan kendisi iken dileğinin yerine getirilmemesine karşı öfke doluymuş. Dileği tekrar sorulduğunda, aradaki zamanı dileğinin doğruluğunu değil uğradığı haksızlığı düşünerek geçirdiğinden "bir tereddüdüm yok..ölümsüz olmak istiyorum" demiş.



Melek üzgün üzgün bakmış yüzüne,cevap vermemiş. Sadece "peki" anlamında başını sallamış, kirpiye ölümsüzlük bahşetmiş ve hepsine veda ederek gökyüzüne yükselmiş.


Aradan yıllar geçmiş.

Kirpi önceleri pek mutluymuş.
Sonra çok sevdiği eşinin ölümüne şahit olmuş.
Arkadaşlarının,akrabalarının hatta evlatlarının  ölümlerine şahit olmuş.
Torunlarının torunlarının torunlarının yaşadığı şeyleri anlatıp paylaşacağı, mutluluğunu katmerleyip üzüntüsünü paylaşacak bir kader ortağının yokluğu yalnızlığın en derinine itmiş onu.
Anlattığı şeyler kimsenin ilgisini çekmez olmuş.
Yazlar aynı,kışlar aynı..hayat kendini tekrarlar ve bir heyecan içermez olmuş.
Üstelik ölümlerine şahit olmaktan bıktığı için birilerini sevmekten iyice korkar olmuş,içine kapanmış.

Yaptığı hatayı anlamış anlamasına ama yapacak çok şey de yokmuş.
Artık tahammül edemediği bir çok şey için vadiyi terk etme kararı almış. Vadiden yukarı tırmanırken ayağı kaymış ve yuvarlanarak tekrar aşağı düşmüş.Normalde ölmüş olması gerekirken bacakları kırık , yara bere kesik içinde kalan kirpi acıyla haykırmaya başlamış.

-Ben hatalıydım, ölüm ,gerektiğinde en güzeli imiş. Ben hatalıydım, yaşama müdahale etmeden anlayarak yaşamak lazımmış..Ne diledim ben..ne yaptım kendime ah...

Melek yüzyılı aşan bu pişmanlığı duymuş...Kirpiye bir kez daha dileğini vermiş.

*****

Ulaşılmaz olan en güzeli değil.
Yaşadığımız, o an için değil.
Dileklerimiz kendi felaketimiz olmasın....
Emerson'un sözü çok önemli ... DUALARINIZA DİKKAT EDİN .. GERÇEKLEŞEBİLİRLER.