ekim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ekim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ekim 2024 Perşembe

Devekuşu ve Mutlu

 


Tek bir sayfa haber okumuyorum.


Bana göre bulutları  şen, rüzgarı  duru, renkleri pastel  enfes bir Ekim günü.

Kasım'a da çok hazır değilim açıkçası ama elden ne gelir....


Bir koca kutu akide şekeri aldım. Şekerci Cafer Erol'dan. Daha da ne olsun.
Elimde kitabım.

Çalışıyorum da bir yandan.


                 

Şu , karşıdaki  ağaçta bir yaprak var. "Düşecemm ama bugün değil"  modunda.

 Arada başımı kaldırıp onu izliyorum

Gün yorgun, ben yorgun...ama yaşamak güzel.

Devam ediyoruz öyle işte...

14 Ekim 2019 Pazartesi

Ekim'e Şapka Çıkartaraktan


35 kilo fazlam var.
Yani yaklaşık 5 km yolu  aptal  gibi 35 kiloyu haybeden taşıyarak yürüyorum.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Canım çıkıyor canım!

Ama kulağımda sevdiğim  müzikler,  saçlarımda dolanan eşsiz sonbahar fısıltıları,  güneşin son kaçamakları, gölgeler asil hüzünle bezenmiş... kâh yürüyerek kâh yuvarlanarak  adım adım yaşıyorum  sonbaharı.  

Ama vaz geçmek mümkün değil sabah gün ışımadan başlamak sonbahara.

Ama "Eylül toparlandı gitti işte /Ekim  de gider bu gidişle" demişse şair aceleyle yaşamanın tadını  çıkartmak gerekiyor sindire sindire.

Ve diğerleri mevsim, Eylül sanattır diyen e hak verirlen Ekim'in gökyüzünde her gün yarattığı mucizemsi güzelliklere de şiapka çıkartmak gerekiyor.


Yoksa gelmişim 1150 yaşına. Ne diye her gün 35 kiloyu oflaya poflaya taşıyarak onca yolu yürüsün ki insan?

Sevmek lazım yaşamak için, yaşamak lazım sevmek için.

14 Ekim 2018 Pazar

Venom: Zehirli Öfke



Yayın tarihi: 4 Ekim 2018 (Portekiz)
Yönetmen: Ruben Fleischer
Film müziğinin bestecisi: Ludwig Goransson
Yapım şirketleri: Sony Pictures Entertainment, Columbia Pictures, Marvel Entertainment, Tencent Pictures, Pascal Pictures
Yapımcılar: Avi Arad, Amy Pascal, Matt Tolmach

Dün "artık sinema sezonunu açmalı" diyerek, güya yapmak zorunda olduğum binlerce işi zorlukla ardımda bırakıp bir "kendime gün ayıracağım" prensibi zorlamasıymışcasına evden çıktım ve sokakta iki adım attıktan sonra kendimi kandırmaktan vazgeçip neşeli koşar adımlarla dünyanın alayına "emaaaan" çekip sinemaya yürüdüm.

Aylardan Ekim'di.
Kendimi seviyordum ,kendimi bağışlamıştım hemen her şey için kuşlar gibi hafiftim.
Günü kendime ayırmayı,ziyadesi ile hak etmiştim.

Kulağımda 47 yaşıma rağmen utanmadan keyifle dinlediğim twilight müzikleri, beni üzen ve üzecek her şeyi  net bir şekilde ardımda bırakıp sadece müzik,yürüyebilen canım ayaklarım,sinema , "ah bu eşsiz sonbahar rüzgarı benim için miydi"..şeklinde kendimi Natilus'a attım.

Özlemişim sinemayı. Kalp krizi geçirecektim mutluluktan.

Ve tabii kiiiii sezonu bir Marvel filmi ile açtım: Venom, Zehirli Öfke.


Venom sizi sıkmadan , bunaltmadan hatta üzmeden izleyeceğiniz son derece neşeli bir Marvel filmi.

Başarılı bir gazeteci olan Eddie her anlamda hayatını bütünleyen Anne ile evlenmek üzereyken çalıştığı  firma ondan Dr Carlton ile röportaj yapmasını ister. Çenemi tutamam en doğru olan benim diye ün yapmış olan Eddie tesadüfen elde ettiği bilgileri soft sorular sorması gereken röportajda Dr Carlton'a dayayınca filmlerde ve gerçek hayatta olduğu gibi paranın tüm dinlerin ve vicdanların asıl sahibi olduğunu görür,işsiz kalır sevgilisi onu terk eder ama taaa gönlünün içinde (bunu yazarken güldüm) bir dost edindiğini sonradan fark edecektir. Ve sonra beni sıkça güldüren diyalogların geçtiği bir panik dönemi, ardından da maceranın en şahanesi onundur.

Filmde, Marvel filmlerinde bence en başarılı olan şeylerden birinin ennnnnnn bi korkunç canavarları o hale sokuyorlar ki bağrınıza basıp ayağınızda sallayasınız geliyor dedirtmesi olduğunu düşünüyorum.

Venom, insanların kafasını  kopartıp yiyen ve herhangi bir diş doktorunu 7 kuşak zengin edecek kadar çok dişe sahip korkunç bir canavar aslında. Ama siz onu seviyorsunuz.


Şekil önemli değil aslında, bir yerde insan iyiliği ve neşeyi seviyor her zaman.


Şekil önemli değil dedim ama Tom Hardy dehşetli müthişli inanılmaz yakışıklı bir oyuncu , onu da söylemeden geçemeyeceğim. Ego ego  diye kendini kasıp kalıplara sokmadığı ve çocuk gülüşünü saklayıp  , bizim ora deyimiyle zaman zaman "it bakışları" olduğu için olabilir. Bilemedim.

Sinema filmlerinin ve öykülerin toplumu yarınlara hazırladığını düşündüğümü, buna kalpten inandığımı  hep söylemişimdir. Venom'de de üzülerek daha evvel bir çok filmde gördüğüm "dünya nüfusu  çok arttı ve artmaya devam ediyor, ya kitleler halinde ölmeliler ya uzayda yer bakalım kendimize" üzerine bir kurgu olduğunu gördüm. Kötü adam ise bariz bir şekilde müslümanlara benziyor. Nitekim Dr Carlton'u canlandıran başarılı aktör Riz Ahmed Pakistan kökenli İngiliz.

Üzüyor bunlar beni üzüyorrr.............

Başarılı gazetecinin soğukkanlı,seksi,aklıbaşında sevgilisini canlandıran Michelle Williams ise maça kenardan girip  final golünü atan  ve beni hayli güldüren bir karakteri canlandırıyor. " Güzel " olarak o seçilmiş ancak ben hakikatten bu hep bakımlı,kusursuz saçlar,eksiksiz makyaj,nefis kalçalar,tam da ona göre kıyafetler ile donanmış Amerikan güzellik kavramının donmuş krema tadı verdiğini düşünüyorum. Nice zamandır hafif asimetri ya da kusursuz soğuk görünümler yerine ışıltılı kocaman gülüşlere sahip  "kadınsı" hatların özlemini çekmekteyim ekranlarda. İçim bayıldı güzel kavramı dayatmalarından.


Filmin mesajlarından baskın olan bir tanesi de , iyinin ve iyiliğin her zaman kazandığı, iyinin ve iyiliğin tüm akışı en olmaz denilen zamanda değiştirebileceği idi. Bir insanı sevmek bazen bir evreni kurtarmaya yetiyor. Sevmekten,iyiliğe inanmaktan hiç vazgeçmemek lazım. Kötünün en kuvvetli olduğu dönemde bir tebessüm,iyilik,karma etkisini yaratıveriyor. En tepedekini, sokaktaki evsizin, kendisine iyilik yapana duyduğu minnet ile beslenen sevgisi deviriveriyor. Vazgeçmemek lazım iyi olmaktan,uymamak lazım zamana tüm zorluklara karşın. 

Filmin sonu mutluluk verici. Tüm filmde en çok güldüğüm replik "o bizim,onu geri alacağız" oldu. Niye komik..izleyince anlayacaksınız.

Film bittiğinde sıradan seyirci hemen salondan çıktı tabii. Ortalama fikri olan Marvel izleyicisi ise sakince oturup jeneriğin akmasını bekledi.  Filmin final sahnesi jeneriğin ortasında yayınlandı. Sonra bir kısım seyirci daha gitti ama hakiki Marvel izleyicisi olan 5 kişi oturduk bekledik.Yaklaşık 4-5 dakika daha jenerik aktı (ki o jenerikte bir kaç Türk ismi görüp gözyaşlarına boğuldum bennn) ve bir kısa bölüm daha yayınlandı. Sonra hepimiz çıktık.

Siz de yapın bunu. Ekim'den bir gün hediye edin kendinize, uzun zamandır dinlemediğiniz ve melodisi sizi özlemle kendine çeken müzikler dinleyin ve sinemaya gidin...konsere gidin...tiyatroya gidin.

Sanat henüz bizden alamadıkları tek güzellik olarak kaldı.

Yaşamı ve sanatı sevin...

Güzel yarınlarda görüşmek üzere


1 Ekim 2018 Pazartesi

Ekim




Neyse ki biz Ekim'dik. 




Bitmezdik resimlerde. 







Sırasız, dengesiz, yapraksız öyle. 




Hem vardık, hem de yoktuk.









Biz sahi nereliydik? 




Edip Cansever 

17 Ekim 2017 Salı

Ekim



Sen hazırsan ben de hazırım Ekim dedim.




Sen bana bir adım gel ben sana koşarım Ekim dedim.



Tüm güzellikleri ile kalktı geldi.




Her akşam iş çıkışı ve her sabah işe gelirken havada uçuşan toz zerreciğinden artık solmakta olan yeşillerde saklı mai'yevuran yumuşacık ışığına;


eşsiz güzellikteki yolcu bulutlarından sadece Ekim'de saklı deniz maisine kadar aşık oldum yaşadığım her güne.



Bir adımlık yerde ne mutluluklar, güzellikler saklı bilseniz...

Her fotoğrafta sizin için müzik saklı..hangisini dilerseniz..