pide etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pide etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2024 Çarşamba

Tarihi Saray Lokantası




 Kadıköy sahil tarafında bir Tarihi Saray Lokantası var.

Burger King'in sağındaki sokaktan giriyorsunuz..hemen orada.

Neredeyse 20 yıldır önünden geçerim ,  geçen senelerde merak edip girdim.

Tavanı yüksek,  minik şirin avizeleri olan, temiz, masaları ahşap ve kocaman olan ve daha fazla müşteri alalım diye  tıklım tıklım oturtmayan ferah bir  lokanta.

Ev yemekleri yapıyor, pide -döner-lahmacun vb de var.

Karadenizliler.

Lezzetli yemekleri. Temiz de.

Sevdim  orayı :-)  Sıkça gider oldum.


Ablam İstanbul'a geldiğinde bir sabah , gece henüz güne ışımışken "abla gel çorba içelim" dedim. Sabahın köründe olur muydu olmaz mıydı..girdik çorba içtik ama nasıl hoşumuza gitti  var ya. İçimiz ısındı, keyfimiz yerine geldi, neşelendik. Sohbet ettik. Sabahın taze çayından içtik. İkimiz de o sabah çorbasını unutamadık.

Şimdi ne zaman oraya gitsem sabah çorbasına, karşımdaki boş sandalyeyi de alarak bir fotoğraf çeker ve özlemimi aktarırım  ablama.


Hani denize girersiniz, her taraf yosundur , elinizle itersiniz açık denizin durgun mavisine kavuşmak  ve kendinizi  suya bırakmak için ya.

Ablamla benim tüm güzel anılarımız öyle. Planlı  bir şey yok. Ola ki  bir şehre geldiğimizde, sorumlulukları  elimizle nazikçe öteleyip  kendimize azıcık zaman yaratıp  palas pandaras bir minik  gezinti yapıyoruz. Kâh  sabah çorbası, kâh Gümüşsuyu'ndan Beşiktaş'a inerken  o an keşfedilmiş taze kahve ve kruvasan,  kâh kısacık bir vapur yolculuğunda çay-tost eşliğinde kıkır kıkır sohbetler.

Ve sonra onların yarattığı güzel anıların yıllarca solmayan renklerinin  neşesi...

Ve sonra yine zilyon sorumluk 😏

Neyyyse, bu sabah yine gittim çorba içmeye. Sonra garson yanıma geldi. Garsonları da bin yıldır orda çalışan efendi-eski usül garsonlardan. "Abla sen her geldiğinde kulağında kulaklık ne diniyosun" dedi. Yaşlıca tatlı bi amcabey aslında ama herkes abla ya..ben de ablayım tabii.  Şaşırdım, indirdim kulaklığımı. 


-Ne??  dedim.

-Abla sen her geldiğinde ne diniyosun merak ediyoz biz ..dedi gülerek.

Kulaklığı çıkardım. Müziği hoparlöre verdim. (tıklayınız ve müziği dinleyiniz.)

Durdu dinlediler 10 saniye kadar.

-Haaa ondan..dediler.

Bu sefer ben de güldüm.

-Ne o ondan olan ..dedim.

- Sen her zaman gülümsüyon, sabahları da öyle öğlen de gelsen kulağında kulaklık yine öyle. Bu dinlendiriyo  demek...dedi.

-Öyle sanırım dedim bu sefer kıkırdamamı bastıramayarak. Çok komik geldi bana  merakları  ve içtenlikle sormaları.Sabahın o saatinde kimse de yoktu.  Cebimi masanın üstüne bıraktırdılar. Onlar klasik müzik eşliğinde masaları silip  azalan pul biberleri doldurdular ben de çorbamı içtim.

Şimdi iş yine siyasete dönecek ama toplumun içine öyle edildi ki insanlar yüzü gülen birini görünce  hasretle koşuyor yanına.

Mutlu günler, mutlu yarınlar diliyorum gönlü aydın Cumhuriyet insanlarına.

7 Ocak 2015 Çarşamba

Ocak 25


Ocak ayının 25'i güzeldir.
Severim o günde hayallerimi gerçekle buluşturmayı.
Hayat, o gün bi başka sever beni.

Evlilik yıldönümümüz o gün.
6 sene flört nişan derken sonunda evlenebildik.
Çok da acelemiz yoktu sanırım öyle gezip tozmak hoş gelmişti demek ki :-)


Neyse, bu sene de 25 Ocak'ta Allah'tan bir engel çıkmazsa Trabzon'dayım.
Uffffff nasıl özledim memleketimi nasıl özledim anlatmak mümkün değil. Uçaktan inip başımı çevirdiğimde Karadeniz'in o koyu laci dalgaları ile gözgöze gelip ciğerlerimin özlediği o yeşil mavi temiz rüzgarları içime çekmek yok mu?Hücrelerim kıpraşıyor heyecandan keyiften. Geçen ay dilime dolanan Frank Sinatra şarkısı yerini bizim oralılara bıraktı. Sabah kalkıyorum ,çocuklara Hayde diyorum rahmetli Kazım Koyuncu eşliğinde. Sonra Volkan Konak geliyor Denizde Karartı Var diyor ve ben çocuklara atkı şapka takın diye tutturuyorum filan.


















Hayatımda hiç bu kadar uzak kalmamıştım evimden ocağımdan toprağımdan.İyileşmeyen yara gibi,büyüdükçe büyüdü özlem içimde. En çok bizim evin, içeri girdiğinizde sizi sarmalayan ışık ışık ferahlığını ve tanıdık kokusunu özledim. Demliğimizi,yemek masasını.Biliyorum , sabah olsun da balkonda günün ilk ışıklarını Akçaabat üzerinden gelirken seyredeyim, dağlarıma tepelerime içim alabildiğince bakayım isteyeceğim. Renkler, İstanbul'un zihnimde soldurduğu renkler...onlarla kucaklaşacağım doya doya.


Trabzon simidini bilir misiniz?Neredeyse Türkiye'nin yarısından çoğunu gezdim , daha güzelini görmedim.Bizim ora simidi , 5 tane ye olmadı 10 tane ye diye teşvik eder insanı. Yanında bir de buruk çay varsa, hoş sohbetler de eşlik ediyorsa bu ziyafete, hele babam eski kaşar aldıysa İPA'dan...oyyyyyy. Ölümsüzlük iksiri dedikleri bu işte. Ölmeyecem ki, bana ne.


Sonra döner yiyeceğim öyle 100-150 gram filan değil. 2 senedir uzağım sizden, getirin yarım kilo çatlayana kadar yiyeceğim demezsem ne olayım. Dukanmış Karataymış..peeeh. Ölürsem bi de aç gitti diye ağlamasın kimse ardımdan. Doyasıya yiyeceğim özlediğim ne varsa.








































Ah...memleketim memleketim.Şiiri bile var, şarkısı bile var. Pazar sabah oldu mu evin oradaki fırına gideceğim 8 yaşımda da yaptığım gibi ve 9 ve 10 ve 11.....Annem akşamdan kıymayı hazırlamış olur sabaha soğusun hemen gidebilelim fırına diye. Bir Pazar kıymayı bir Pazar peynirli yaptıracağım.  

Falanca yağ öyle zararlı filanca yağ böyle zararlı ..hikaye! Tereyağı kaşık kaşık doldurmak lazım içine. Karadeniz insanı uzun yaşar, ailemdeki neredeyse herkes araba çarptığı için öldü.Tereyağ kalbi de ruhu da besler. İnanmıyorum uzmanlara.İçlerine bir de yumurtanın sadece kırmızısı ama o da pişmemiş...mmmmm (köy yumurtasının içi kırmızı oluyor sarı değilllll)



 Ablamla abimin işe gittikleri bir sabah, annem babam ve mutfağın bana kaldığı o güzel sabah kuymak yiyeceğim.Yaşamak güzel şey mirim diyeceğim...

Sonra ablamın,abimin ve benim çocuklarımız bir arada iken, ortalık desibel desibel çınlamakta iken ablamla kahve içip saçma sapan fal bakacağız birbirimize. Onlarca kere bölünen cümlelerimizde neyi anlattığımızı unutup hep yeniden başladığımızı fark etmeye fark etmeye ama gülümsememiz  kocaman koskocaman konuşacağız. Abim gelecek, boynuna atlayacağım. O yine ciddi takılacak aklısıra ama gözlerinin ta içi ile gülüşü yok mu ya..o yetecek.nnem ve babam..bir de karadenizim deli denizim şarkılarım,anılarım,çocukluğum,çocuklarım...

Ocak ayının 25'i iyi gelir bana hep.

Bir de bakmışsınız..iş bile bulmuşum...kimbilebilir.