Efendiler!
Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk...
28 Ekim 2024 Pazartesi
22 Ocak 2022 Cumartesi
Yeşil Koltuk / Ülker Abla'ma
Bir çok anımız var onunla ama ben ne zaman adı geçse, beni kırık kanadının altına aldığı o yıllarda , bayram alışverişine gidip birbirimizi tamamladığımız o günü düşünürüm.
Size ondan Hacıannem 'i anlatırken bahsetmiştim.
O, olmayan evladının yerine beni koymuş tepeden tırnağa bayram kıyafetleri ile donatmıştı.
Başka hiç bir insan evladı için giymeyeceğim lacivert pileli mini etek ile nakışlı beyaz gömleği "onun sevgisi" gibi bayrak misali taşımıştım üstümde.
Ben, İstanbul'un hoyrat yalnızlığını onun gri gözlerindeki sevecen bakışla savurmuş, bayram alışverişinde kendisine bir altın yüzük alması için yaptığım ısrarlar sonucu aldığı zarif ve kendisi gibi sade yüzüğü "bayramı süslü karşılamak bir bana eziyet olmadı gördün mü" neşesi ile zafer ilan etmiştim.
Ölmüş.
Ölmez ki o..ne alaka daha dün konuştum?
Ama ölmüş.
Gerçekten..gitmiş vedalaşmadan.
Daha dün konuştum onunla oysa ki.
İş yoğunluğunda onu aramayı ihmal ettiğimi düşündüğüm için kendime kızıp dün bir nefeslik molada aradım, sesini duydum, kızlarımın ; yani torunlarının karne başarılarını anlatıp güldüm. O da sevecen "daha iyiye gidiyor her şey" dedi.
Dün 12:27'de konuştum. Yoktu bir şeyi.
Ölmüş.
İş yerindeyken aradı haber verdi "öz yeğeni".
Sakin sesle dinledim ama kalbimin çarpıntısından onu duyamaz haldeydim. Sonra , kapatmam lazım ben ağlayacağım dedim.
Sonra, yan odadaki kulisteki sanatçıları dışarı fırlatacak bir boğuk çığlık.
Sonra ağla ağlayabildiğin kadar.
Şimdi 51 yaşın güya durgun aklıyla o günleri bir kez daha düşünüp hatırlıyorum hazin .
Birlikte uyuduğumuz o geceyi ve birlikte uyandığımız o sabahı. Evladı gibi koynunda yatırdığı o geceyi ve sevildiğimi hissederek uyandığım o sabahı.
Evlendiğimde "sen çok üşürsün geceleri" diyerek getirdiği kırmızıyı sevdiğimi unutmadığına vurguyla kırmızı seçilmiş o koca battaniyeyi
Arka bahçelerine atılmış yeşil bir koltuk vardı. Ben gelsem onun üstünde yaşasam duruyor mu o koltuk derdim, "olur, gel " derdi gülerek. Evlendim gittim ama kopamadım senden demekti yeşil koltuğa meylim. Benle hep kalmanı isterdim ama hayat ve doğrular senin gittiğin yolu beziyor demekti o müstehzi "olur,gel"Gençliğimin en güzel anılarından birini, ailem dışında sevgisini en kocaman taşıdığım ikinci insanı kaybettim ben bugün. Bir insan değil yitirdiğim sadece.. tertemiz anılar, tertemiz sevgiler bir daha asla bulamayacağım.
Hiç evlenmedi ve çocuğu yoktu. Ama ben vardım her anneler gününde onu arayan ve " uzakta da olsam canımın ta içindesin " diyen.
Yaşadığımız dünyanın hiç bir gerçeği-kuralı-getirisi o deli yaşlarımda beni kucaklayan o sevgiye duyduğum minneti, onun beyaz saçlarında gri gözlerinde tutuk gülüşünde tamamlanan mutluluğu unutturmadı, yaşanılanların rengi hiç solmadı.
3 saat içinde, nefes alamadığı için..gerçekten melek olmuş.
Benim içimde kocaman bir boşluk var.. savruldum; anlatamıyorum.
23 Kasım 2021 Salı
Dut Ağacı
Ne zaman annem misafir çağırsa..yani ayın hemen hemen yarısından fazla zamanlarda evden uzaklaşır, Trabzon'a mahsus mudur bilmediğim o yargılayıcı-inceleyen bakışlardan , sonu gelmez sorulardan, el öpmelerden - çay koymalardan - ay bu açık olmuş koyusunu getirir misin / ay bu koyu olmuş açığını getirir misin/ çay verirken öyle kazık gibi durma az eğil'lerden -derslerin nasıl sorularından vs vs vs lerden uzaklara kaçardım.
Ablam üstün sabır ödülünü kıl payı kaçırır ama takdirlerin tamamını toplardı. Nice nitelikli ergen cinneti onun özverileri sayesinde ayak basamadı bu dünyaya.
Neyse efendim ben akşamüzeri o dur ağacının en tepesine kadar tırmanır , 6. kata denk gelen evimizin içini büyük bir keyifle dikizler ve evde kim kalmış diye bakınırdım .
Ü Teyze ise sorun yok, o her zamanki nazik ve ölçülü tebessümü dudaklarında kibar bir kadındır. Benle de uğraşmaz. Tuhaflıklarımla sever beni ama yüzgöz olmaz. Annemin ahretliğidir o. Susmasında çok şey saklı teyzelerden.En kızdığı zaman sadece "peki" der. Ezer geçer sizi öyle nazikçe. O hep annemin arkadaşı , haddim görmedim onla didişmeyi. Büyüğümdü, yıllar yılı da öyle kaldı.
C Teyze...ayyyy rontgen mütehassısı o. Bakışları ile ruhumun bile rontgenini çeker, ebemin içliğinde kaç sökük vardı onu bile bilir. Piiii o varsa hiiiç gitmem eve beklerim gece yarısına kadar. En son da hep o kalkar ya..şansımı deneyip bakarım işte.
L Teyze..ayyy çok bilmişin en önde gideni. Herbokologların atası. Annem neyini sever bu kadının bilmem ama o da annemi çok sever.O ablamı da çok sever. Beni mi..birbirimizi görünce annemi delirtmeden birbirimize ne kadar laf sokabiliriz diye şöööyle bir tartarız ortamı.
Ş Teyze. Kısık gözlerinin bakışları ile asla uyumlu olmayan bir şirin tebessüm var hep dudaklarında. Bir sidik yarışı duayenidir ki sormayın gitsin. Burdan Fizan'a sürdürür. "Kolundaki bileklik ne güzelmiş kızım çok yakışmış ama sahte galiba değil mi?" Sevecen tonlamalar...doymak bilmeyen bir hırs. Annem nesini sever bu kadının hiç anlamam.
F Teyze. Hihihi onun da kusurları var ama beni sever bilirim. E o zaman ben de onu sevebilirim. Öğretmen olduğundan mıdır nedir hep o aynı tonlama ile azarlar beni: "Bak şimdi bana çay getirirken gülümsüyorsun C Teyzenin yanına bırakıp kaçıyorsun ..olmaz di mi Gadiş. N'aapmıyoruz, misafirleri üzmüyor büyüklerimize saygılı davranıyoruz" . He he tabii manasında başımı sallardım kıpkırmızı ojelerinden gözümü almadan. Bir kere bana da sürmüştü; annem bişiler pişirip tabak yollamıştı benimle, o zaman sürmüştü.Gönül almak ne kolay şey aslında. İçimden gelen "C Teyze'ye arazöz bağlasak anca kesecek yuh" sözcüklerini yutar usulca başımı sallardım. Sevdiklerimi üzmeyi sevmiyorum ben. Çok nazik bir kızım :-)
Z Teyze de kurulmuş her zamanki gibi dimdik oturuyor koltuğunda. Saray sorundan mısın mübarek..başı da öyle yukarda. Ama hakkını vereyim nazik bir kadın o. Annem çok sever onu . O da annemi. Korktuğunda çok komik tepkiler verir Z Teyze, bir kere yolda yürürken köşeden tabut taşıyan bir kafile çıkmıştı da saçlarımı eline dolayıp beni kaldırımın üstüne çekmişti ( tabut geçerken yüksek yere çıkmazsan ömrün erir sen de gidersin paniği) Ona kızmam da çok sevmem de.Sadece ani reflekslerine karşı hep tetikteyimdir..
F Teyze var bi de. Annem tabağına ne koysa bitirir. Bunu annemi çok sevdiği için yapar. O tabağındakileri bitirince annemin yanacıkları kızarır sevgili arkadaşı beğendi diye. F Teyze'ye çay verirken yerlere kadar eğilirim makbul olsun diye. Onun gözlerinde hep bir hüzün var, nedenini bilmiyorum. Lafı da peşin öyle canımlı cicimli konuşmaz ama lazım olmayan lafa da ağzını açmaz. Onun etrafında olmayı çok sevmem, ola ki üzersem annem üzülür biliyorum ve ben onun da çok onayladığı bir tip değilim. Benden çok hazzetmediğini biliyorum ama gözlerindeki o hüzün ona karşı nazik olmaya zorluyor beni.
Haahh..S Teyze de orda. Maça papazını bulduk..ağzımla kuş tutsam kirpiğimle tüyünü yolsam o kadın bende yine kusur bulur. Bu da baston yutmuş gibi oturanlardan. Müzik duyunca ortada döktürür ve güzel de oynar Allah'ı var. Kalçaların özgür salınımına o kollar nasılbir edeple eşlik eder o nsaıl bir dengedir anlaşılmaz. Ama onun haricinde buzzzzzzzzzzzzzz kadın buzzzzzzzz. Annem benim huysuzluk ettiğimi, onun kalbinin çok temiz olduğunu söylüyor. E haklıdır. O kadar soğukta mikrop barınmaz ki :-P
H Abla da gelmiş. Pabucum kadar ağzı var. Gülümsediğinde elimde olmadan ben de gülümsüyorum. O kibar bir kadın aslında. Kocası öküzgillerden. H Abla'nın kibarlığı mı kocasının öküzlüğü mü baskın toplumda bilmiyorum. Yanında ödevimi yaparken "3" rakamını yazışımı görüp "sessiz sedasız kenarda duruyorsun ama çok cevher var sende sen çok değişik ve güzel bir çocuksun" demişti. Onu ve pabucum kadar ağzına sürdüğü mercan rengi rujuyla gülmesini seviyorum. Annem onu da çok sever çok takdir eder.
ANNE HAYATIN SONSUZLUĞUDUR(E.ZOLA) |
Neyse, dut ağacının tepesinden yapılan değerli gözlemler sonucu eve gitme vakti gelir ve ben de giderdim. Özgürlüğün ballı bir bedeli idi dut ağacının tepesinde pineklemek. Şikayet etmek mi..asla. Bildiğiniz mutluluktu orada yaşadığım.
Bazen bu kadar şanslı olmaz, tüm bu teyzelerin çocuklarını ağırlama-onlarla ilgilenme işiyle görevlendirilirdim.
Yıllar sonra bir gün dünya devi bir markanın Türkiye temsilcisi olan G ile rastlaştık da , "Kadriye Abla, beni onca saat tuvalete kilitlediğine hala inanamıyorum" dedi. "Unutulmaz anılardan olmak ne güzel dedim" ona ben de. Üzüntüyle içini çekti. Ters düşmeye hala korkuyor olmalı..Budayıcıoğlu da yok ki etrafta çocukluk korkusunu yensin zavallı.
Çocukluğum ... ne uzakta kaldın şimdi.
14 Nisan 2021 Çarşamba
AĞAÇ EV SOHBETLERİ 86
Deep yine neşe ve düşünce saçmaya devam ediyor. Hayatının rutinine "sana pabuç bırakmam" diyen nazik ama kararlı dokunuşları var, seviyorum onu okumayı.
Ağaç Ev Sohbetleri'nde bu hafta "Çocukken size aile ve akrabalar tarafından yalanlar söylendi mi, kandırıldınız mı, inandırıldınız mı? Veya, siz yalanlar söyler miydiniz, hayali olaylar uydurur muydunuz? Masum yalanlar tabii ki, seni leylekler getirdi gibi" diye belirlemiş konuyu.
Alalım sazı elimize :-)
Çocukken ben çok salaktım. Saf filan demiyorum , farkındalığı benim kadar düşük, benim kadar hayal aleminde yaşayan başka çocuk görmedim halen. Çocukluktan erişkin yaşıma bir çok şeyi taşımayı başardım..salaklığım da buna dahil.Ama şimdi "temiz kalpli " diyorlar nazikçe. Memnuniyetle kabulümdür 😜
Biz, o devre (yani 70 ve 80'lerden bahsediyorum) göre eşsiz ebeveynlere sahiptik. Halen benimanne - babamdan daha iyi diyebileceğim bir anne-baba görmedim. Sevecen, saygılı, korumacı ama aynı zamanda özgür bırakabilen ebeveynlerdi. Öyle leylek getirdi ya da seni çingenelerden aldık türü kandırmacaları bilmem hiç. Çocukluğum dediğimde evdeki kocaman kütüphane , ablam ve abimle evde oynadığımız oyunlar ve sınırsız hayal dünyasındaki neşeli öyküler gelir aklıma.
Ama insanların iyi olduğu, adaletin var olduğu konusunda kandırıldım diyebilirim. Trabzon şivesi kapmayalım ve/veya ahlak bozulmasın diye içinde büyütüldüğümüz fanustan gerçek hayata intikal ettiğimde aşkın acıtan, insanın kandıran, hayatın adaletten uzak olduğunu öğrendim. Sevgiyi elde etmek için nazik ve iyi değil sert ve acıtan olmak gerektiğini öğrendim. Böyledüşününce evet, biraz da olsa kandırılmıştım sanırım.
Kardeşin, karındaşın hayatta en vazgeçilmez olduğunu söylemişlerdi, öyle yetiştik biz ama öz abimin kendine söylediği saçma bahaneleri-yalanları tartışmaya bile gerek görmeden kabullenip bizi , anılarımızı, çocukluğumuzu, kardeşliğimizi, sevgimizi ardına bile bakmadan bırakıp gittiğini gördüğümde hissettiğim kandırılmışlık duygusu taptaze duruyor yıllar geçse de.
Fotoğrafa bakıyorum..bir bakış bir gülüş anlatmış aslında anlatması gerekeni de ...Kandıran kandırana işte ..inanasım varmış demek.
4 Kasım 2020 Çarşamba
Bir Koca Derin,Taze,Lazımlı Nefes
Öyle çok öyle çok acı haber aldım ve yüreğim öyle çok öyle çok ezildi ki acıyı yaşayanların acısıyla, bir gece uyandım ve nefes alamadığımı fark ettim.
Unuttuğumu sandığım ne kadar canımı yakan anı ve isim varsa hepsi yatak odamda karşımda duruyorlardı karanlığın içinde.
Ağlamak aklımdan bile geçmedi. Gözlerim yüreğim kavruluyor, hem geçmişin hem bugünün "sevdiklerim" başlığı altındaki her şeyine uzanıp dokunmak ve korumak isteği benliğimi sağlıksız şekilde sarıyordu.
Bundan sonrasında hepimizi yaralayan ya da sarsan gelişmelerin benim hayatımdaki detaylı yansımasından bahsedecek değilim.
Bunu , yeterince yapıyor herkes ve basın.
Koruyucu meleğim ortaya çıktı ve kocaman mavi kanatları ile beni sarmaladı. Yani içimdeki yaşama sevinci , içimdeki çocuk, mutluluğu bilen ve saygıyla koruyan yanım..artık ne derseniz deyin adına o koruyucu melek benim için. Mucize beklemenin manası yok, mucize zaten biziz.
İçine sürüklendiğim bu sarmaldan silkinerek çıktım. Haberleri ne sosyal medyadan ne ana medyadan ana başlıklar ve onların da bazıları şeklinde ayıklamadan izlememeye başladım ve Tanrı'dan mutluluk diledim.
Sonra farkına varmadığımı fark ettim. Dünyada hala güzel şeyler de olmaya devam ediyordu ve olmuş olan güzellikleri de unutmaya yeminli gibi göz ardı etmiştim.
Ve aşk halen hükmünü sürüyordu her şeyin üzerinde.
Severken arka planda endişeleri tutmayı, bir nevi dondurmayı pul bibere batırıp yemeyi öğretti son yıllar bize. Artık hani neredeyse sevmiyorum teknolojiyi deme noktasına geldik: hayatıma getirdikleri götürdüklerinin yanında ne ki?
Gökdelenin tepesinden atlayıp yanında bombalar patladıktan sonra saçının tek teli bile dağılmadan inen saçma kahramanlar yerine
hayvanlarla da dost olabilen, gözlerindeki anlamın derinliğinde kaybolup ön dişlerinin ayrık olduğunu göremediğiniz gerçek kahramanlar vardı. Reklam ve algı ile değil emek ve yetenek ile öne çıkmış "sanatçılar" ...
Müdahil olup düzeltemeyeceğiniz şeyler için endişelenmek yerine..gülümseyin. Ayrıntılar için bir daha izleyin, daha çok gülümsemek için bir daha bir daha
Zengin bir adam olasaydım
If I Were a Rich Man
All day long I'd biddy biddy bum.
If I were a wealthy man.
I wouldn't have to work hard.
Ya ha deedle deedle, bubba bubba deedle deedle dum.
If I were a biddy biddy rich,
Idle-diddle-daidle-daidle man.
Right in the middle of the town.
A fine tin roof with real wooden floors below.
There would be one long staircase just going up,
And one even longer coming down,
And one more leading nowhere, just for show.
For the town to see and hear.
(Insert)Squawking just as noisily as they can. (End Insert)
With each loud "cheep" "swaqwk" "honk" "quack"
Would land like a trumpet on the ear,
As…
31 Aralık 2018 Pazartesi
Oh Şükürrrr Gitti 2018
14 Temmuz 2018 Cumartesi
Yenge
17 Mayıs 2018 Perşembe
Cinayetin Bin Şekli
6 Ocak 2018 Cumartesi
Seni Tanıdığımda
Seni tanıdığımda adın Özer'di sadece..
10 Kasım 2017 Cuma
Atatürk'ü Gördüm
Ben de Atatürk'ü gördüm
Göstermeye de devam edeceğim.
Eskiden gözyaşlarım özlem ve saygıdandı.
Şimdi öfkeden...özlemlerimi,sevgimi, bağlılığımı köreltmelerine de kirletmelerine de izin vermeyeceğim!
1 Kasım 2017 Çarşamba
Secret Superstar - Bir Aamir Khan Filmi
Bunu yazmakta geciktiğimi biliyorum.
Ve tabii filmin ana mesajlarından biri Victor Hugo'nun "Kadınlar zayıftır ama analar kuvvetlidir." sözü ile özetlenebilir. Sevinci, merakı,umudu çocukları ile paylaşan, acıyı,korkuyu,yılgınlığı tek başına yaşayan anne gerçek bir kahraman değil de nedir?
Aamir Khan filmde çok ön planda değil. 52 yaşında birinin hala o sadece çocuklarda bulunan inanmış, pırıl pırıl bakışlara sahip olabilmesi kıskanılası bir şey. Onu izlemek bana keyif veriyor.
ALIŞMAYIN! |