kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ocak 2015 Perşembe

Mavi Bilye



Mesleki eğitim seminerlerinden birinde, yine aynı şeyleri dinlemekten yılmış biri olarak oturuyordum.Değişiklik olsun diye bazen, ukalalık edeyim, çıkayım adamın lafını ben tamamlayayım istiyordum.

Mesleğim Tanıtım ve Halkla İlişkiler Uzmanı. İş yeri belli. Alan belli..e ama senelerdir aynı konuda seminer verecek adam çağırılmaz ki. Biraz da farklı destekler, farklı bakış açıları,farklı bilgilerle tamamlanmak lazım di mi?

Neyse, kadere isyan yaşlarım geçmiş, "he he" diyerek bildiğimi okuma yaşlarındaydım. Seminerde arkalarda bir koltuk buldum,bacak bacak üstüne attım ve heybemden kitabımı çıkarttım. Kitabımla haşır neşir olacağım en az bir saatin keyfine yoğunlaştım.

Arada bir gülüşmelerin neden olduğu kulak kabartmalarım haricinde farkında bile değildim bir seminerde olduğumu. 

Öyle okuyorum ben;bu dünyadan kopuk, kitabın içinde yaşayarak.

Sonra sessizlik kulağımı tırmaladı. Salonda alışkın olmadığım bir suskunluk vardı.Toparlanarak diğeldim. Konuşmacı didaktiklikten uzak tonlama ile bir şey anlatıyordu.

Off nasılsa biliyorumdur ön yargısına yenik düşmediğim için şükrettiğim anlardan biri o işte. Anlattığı şey, ömür boyu hayata ve olaylara bakış açımı değiştirdi ; çünkü haklı olduğunu biliyordum ve ona inandım.


Anlattığı şey, yarınlarda vazgeçmeyişimdi, umudun matematiksel tanımıydı.

"Her şeyi bildiğinizi düşünebilirsiniz,en basit sorularda en büyük yanılgılar gizlidir aslında" diyordu hoca."Şimdi size bir soru soracağım."

-Bir torbada bilyeler var.20 tane. 3 beyaz,3 siyah,5 pembe,4 yeşil,2 sarı,2 turuncu,1 mavi. Elinizi daldırıyorsunuz ve çekiyorsunuz. Maviyi bulma ihtimaliniz nedir.


Salonda mırıltılar yükseldi ve bir saniye önce bir saniye sonrasında aynı cevabı yüksek sesle söyleyenlerin sesi ortamı doldurdu:

- yirmide bir hocam
-yüzde on hocam
-hiç şansınız yok hocam


Hoca, tebessümü sakin salona bakıyordu.

-Bilemediniz..dedi. Şansım %50

-Nasıl yaaa diye isyankar sesler yükseldi.


Hoca yine gülümsüyordu

-O bilye ya mavidir , ya değildir. Şansınız her zaman %50 'dir. şansınızı zihninizde azaltan, umutsuzluğu yaratan her zaman sadece sizsiniz.


Ne elimi torbaya daldırmaktan korkarım, ne ya olmazsalar dert olur gönlüme.
Ne zaman umutsuzluğa kapılacak olsam, mavi bilyenin sıcaklığı vurur elime



30 Kasım 2014 Pazar

Yalnızca Bir Kaç Damla..

Bugün, okuduğum bazı kitaplardan bende iz bırakan cümleleri , paragrafları paylaşmak istedim sadece...

Dickens/Büyük Umutlar:
24/10/2000


  • Bu dünyada hiç birimiz göz yaşlarımızdan utanmamalıyız ; çünkü, katı kalplerimizi çölleştiren kumların üzerine dökülen yağmurlar gibidir göz yaşları.

  • Yeryüzündeki bütün dolandırıcıların içinde en azılıları kendi kendini dolandıranlardır.

  • Mutlu olmayan yuvaların çocukları bir an evvel evlenmeye kalkarlar.





Alexandre Dumas Fils/Kamelyalı Kadın
06/12/2006


  • Gerçekten de günahın yaşlılığı kadar hüzün veren bir şey mi vardır?

  • Eskiler, tüccarlarla hırsızları bir tutmakta ne kadarda haklıymışlar.

  • Ben bir ilkeye inanıyorum yalnız, bu ilke de şu; İyiliği eğitim yoluyla öğrenememiş bir kadının önünde iyiliğe giden iki yol açar Tanrı; hem her zaman böyledir; biri acı biri aşktır bu yolların.

  • Magdadalı Meryem , "Çok şey geçecek eline , çünkü çok sevdin" , diyordu , yüce bir inanç uyandıracak yüce bağışlamaydı işte bu.

  • Kötülük bir hiçten öte bir şey değil , iyiliğin gururunu taşıyalım , her şeyden önce umudumuzu yitirmeyelim.

  • Her şeyin azda olduğuna inananlardanım. Çocuk küçüktür ama büyük adam onun içindedir; beyin daracıktır ama düşüneyi içine alır ; göz bir noktadan öte bir şey değildir ama fersah fersah uzakları kucaklar

  • Onu bağışlamak bana düşer sanıyordum , bugünse bağışlanmayı hak etmediğimi düşünüyorum.


Cengiz Aytmatov/Toprak Ana
21/01/2013


  • Bence gerçek mutluluk bir yaz yağmuru gibi apansız geliyor insana. Farkına varılmadan, yaşadıkça, başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerde yavaş yavaş birikiyor, sonra bir yerde toplanıyor.Biz buna mutluluk diyoruz.

  • Düşündüm, bir dal nasıl bir ağacın parçasıysa, bir ananın mutluluğu da halkın mutluluğundan bir parçadır.

  • Savaş olmasaydı karıncalara imrenir miydim acaba?

  • "Halk deniz gibidir" derler. Doğru, derin yerleri de var sığ yerleri de.

  • İnsan ölmeyince umut da ölmezmiş.

  • Genç insana her şey yakışıyor.Kar bile.

  • Anladım ki savaşta tek bir yol var: Savaşmak ve yenmek. Gerisi ölüm.

  • Yeryüzünde yalnız soylu ülküler kalıyor, gerisi silinip gidiyor.

  • İyilik sokakta bulunmaz.İnsanlardan öğrenilir.

  • Mutluluk bir dağ yolu gibidir. Bakarsın tepelere tırmanır, sonra bakarsın aşağıya iner.

  • Söz sıcak demir gibidir. Zamanında söyleyemedin mi soğur taş olur.

  • Benim en azılı düşmanlarım savaşı başlatanlardır.





26 Kasım 2014 Çarşamba

Bir Tuhaf Film Eleştirisi - Alaycı Kuş -1


Üniversitedeyken keşfettim ki ben sinemaya yalnız gitmeyi seviyorum. Hani tereddütsüz, hakikatten , çok net tercihim sinemaya yalnız gitmek. Bunu Selin'e anlattığımda başta yadırgar gibi görünse de 1-2 deneme sonrasında , belli özel filmlere kankisi Doğa ile gitmek haricinde onun da tercihi sinemaya yalnız gitmek oldu. Artık o da öyle yapıyor.

Dün, Nehir'i okula bıraktıktan sonra sabah çay keyfimi Deniz ile tamamladım ve hevesle Capitol'e doğru yola koyuldum. Oranın Spectrum Card'ı var ve her 10 film izlediğinizde bir bilet bedava oluyor. Bu da Selin'i çok mutlu ediyor tabii ki.

Neyse, Cumartesi Nehir Deliha'ya gitmişti, Selin ise Açlık Oyunları serisinin devamı olan Alaycı Kuş'a.

Büyük bir heves ve keyifle Alaycı Kuş biletimi aldım. Boyum kadar bir kova patlamış mısır aldım ve günün o saatinde sadece 3 izleyicinin bulunduğu sinema salonuna daldım. Reklamları bile keyifle izliyorum, öyle çok seviyorum sinemayı.

Film beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı. O süre nasıl geçti, filmin sonu nasıl geldi anlamadım. Katniss'i canlandıran Jennifer Lawrence'e hayran oldum. Oynamıyor yaşıyor sanki gerçekten. Mimikler tamam,hareketler de ayarlanabilir ama gözlerine o duyguları o kadar yoğun yansıtabilmesi karşısında koca mısır kovamı bir yana koyup saygıyla şapkamı çıkarttım. Beğenenleri beni affetsin ama Peeta çok tipsiz demek istiyorum bir de.

Bu tür kurguların bizi geleceğe hazırladıklarını düşünmüşümdür her zaman. Bir dönem tüm filmlerde Amerikan Başkanı zenciydi, Obama amca geldi sonra. Önce Denizler Altında 20,000 fersah yazılmıştı sonra denizaltı yapıldı. Bölünmüş, ayrılmış toplumlar ile ilgili filmler de , etnik vurgulamaların çok olduğu filmler de revaçtaydı bir dönem.Eh, tabloya bakıyoruz ve "netekim" diyoruz. Revolution, Göçebe, Açlık Oyunları gibi oldukça beğeni kazanan filmler ve hatta daha öncesinde Amerika'da yaşanan büyük felaket sonrası yaşamın ilk başa döndüğü filmler hatta Yüzüklerin Efendisi bile hep bir büyük son ve "insan" kalmayı başarıp kendi mücadelesini verenlerin umudu kaybetmeden başardıkları yeni başlangıçları anlatıyor.

Eh, sakince mısırlarımı yerken bile bu beni düşündürüyor ve ürkütüyor doğrusu.

Alaycı Kuş filminde kahramanlar belli ama kenarda durup en büyük düğümleri açan aslında Haymitch Abernathy diyeceğim. Onun ayyaş suratındaki gülümsemeye ve sorunlarda kişi değil olay odaklı insancıl çözümlerine bayılıyorum. Hayatlarımızda birer Haymitch  olsa hiç fena olmazdı doğrusu.

Film, tıpkı kendi senaryosunda olduğu gibi dünyada da bastırılmış öfkenin, haksızlığa baş kaldırının filtilini ateşlemiş. Bu da dünya realitesinden haberlere dahil.

Bir çok yerinde göz yaşlarımı tutamayıp ağlamam benim duygusal yapımdan kaynaklanabilir ancak gözü açık rüya görmeyen ya da bakmayıp gören herkesin yüreğini saran  sıkıntılı ülke gündemi ile yoğurup izleyebiliyor insan kimi sahneleri.




"Biz yanarsak, siz de yanarsınız" ... Yalan ve zulüm ile bastırılmış mıntıkalar adına tüm gücü elinde tutan Başkan Snow'a söylenmiş bu söz çınladı durdu kulaklarımda.

Özellikle Katniss'in şarkısını söylediği yerde salonda 3 kişi olduğumuz için kaderime minnettar halde hüngür hüngür ağladım ben. Eve gelirgelmez de cebime indirdim bol bol dinleyebilmek için.

Herkesin şarkısını söyleyebildiği bir frekans var. Katniss haksızlığa karşı öfkelendiğinde, sevdiklerini ve değerlerini koruma güdüsü ile içindeki yangın alevlendiğinde  aklı karışık çekingen genç kız gömleğinden sıyrılıp kendi menkıbesini oluşturuyor. Görsel efektler, mekanlar, simgelerin vuruculuğu ve sadeliği, kostümler ..kısaca filmin görsel her anı harikulade geldi bana. Senaryoya zaten vurgundum, deforme etmedikleri için ayrı mutlu oldum. 
(Yüzüklerin Efendisi gibi her satırına hayran olduğum güzelim kitabı 3 'er saatlik filme alıp Tom Bombadil'i ya da filmin finalini belirleyen hediyeleri atladılardı ya..deli olmuştum. Ya da tiplemelerin seçiminde Frodo'yu iki kaşı havada çatılı "Sezercik Fedakar Çocuk" ..modunda biri görünce "ayyy" diye basmıştım çığlığı ya..o korku kaldı içimde demek.)

Film bittiğinde buna hazır olmuyorsunuz. 

Selin'i alıp bir daha gideceğim filme, ikimiz de ikinci kez o ortamda filmi izlemeyi çok istiyoruz. Selin, "herkes orada bir kahraman görüyor ama kimse büyük baskılar altında kişiliği travmalarla şekillenen bir "daha genç kız bile sayılmaz"ın çektiklerini, yaşadıklarını görmüyor.İnsanlar çok bencil" diyerek eleştiri okunu sapladı ama filme değil izleyicilere.

Bu akşam da çocuklarım ve onların arkadaşı ile Üsküdar Musahipzade'de  Shakespeare 'e gideceğiz.

"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" diyerek zamanın çok öncesinden bugüne ışık tutabilen o büyük insana selam olsun.

6 Haziran 2014 Cuma

Hoşgeldiiiiiinnnnnnnn

Sabah uyanınca "günaydın" değil "hoşgeldin" diyorum çocuklarıma gözbebeklerime işlemiş tebessümümle
Onlar da gülümsüyor ve "merhaba" diyor
Gün öyle ayıyor bizim evde, sevdaların buluşması ve yaşama yeniden başlamanın habercisi sabahlarda.
*





Gece gözüm akreple yelkovanda. Saat geceyarısını geçmek üzere..ha buluştular ha buluşacaklar. Bir kalp çarpıntısı tuttu amansız, nasıl heyecan sanki  pencereden içeri minik kanatlı periler doluşacak sanki tüm unutanlar mahçup gülümsemeleri ile kapımdan girecek sanki kalbim tüm kırılmışlıklarını unutma gücünü bulacak o an...sanki bir mucize olacak bana ait olan.

Gün devrini tamamladı.Artık 06.06.2014. Ne dilerdim gerçek olacağını bilsem diye düşündüm. Önce telaşa sevdiklerime sağlık, ülkeme iyilik, ihtiyacı olanlara yardım,hastalara şifa diye geçit yaptı sorumluluklu temenniler. Bu da haksızlık ha. Gönlünün özgür çılgın düşünceleri önce sorumluluk ve korku dolu garantici dileklerin ardında geliyor. Kötü yetiştirildik bir bakıma. Sormak lazım , bencillik insanın kendisine haksızlık etmemesi mi diye.

Yer mavi gök mavi bir kumsalda ama dağlardan uzak olmayan bir arada kitaplarımla olmak isterdim. Kocaman yolcu vapurlarında uyandığımda  mavinde bir nokta olmuş herkesin mutlu ve iyi olduğunu bilerek özgür ve hafif bir yürekle şarkı söylemek isterdim. Mutluluğumun, ancak tüm sevdiklerimin iyi ve esen olması ile tamamlanabileceğini bilir tüm sevdiklerimin mutlu ve esen olmalarını dilerdim.

Eskiden, çok eskiden dümdüz kumsallardı nefes alamadan baktığım. Oysa şimdi illaki bir dağ olsun istiyorum sırtımı dayadığım. Eskiden bana gelen yollar bataklıktan geçsin, kimse yol bulamasın isterdim. Şimdi ise hayallerimde çocuklarım için neşeli patikalar var evime ulaşan . Önceden mevsim hazandı hep kendimi bulduğum o evde, artık her mevsimin tadı var kavuşmak gibi özleminde.

Neyse, rengi mavi tadı karamel boyu boyumca bir yeni yaş diledim kendime.
Dostlarımla
Dostlarımla..ve bir de adını kendime sakladıklarımla.