Farklı ama neden farklı olduğunu bilemeyen bir genç hanım bir ayağı başka kıtada öteki ayağı başka kıtada bir masal şehrine göç etmiş gelmiş. Aşkı da yaşamışa ayrılığı da, iyiyi de görmüş kötüyü de. Kendisine ait olanı kaftanı için kah örtüsünü kah ruhunu değiştirip durmuş.E tabii büyümüş de o arada.
Derken evlenmiş.
Derken anne olmuş.
Ne yapacağı artık daha belirginmiş onun için çünkü ne yapamayacağı diye bir kategori oluşmuş. Annelik, insanın intihar etme özgürlüğü bile olmadığı bir mutlu hapishaneymiş aslında. Daha da güzeli için özgürlüğü feda etmekmiş kısmen de olsa.
İş hayatı da buna göre şekillenmiş. Çalışma saatleri düzenli, insanlara iyilik etmek üzere düzeni kurulu, herkes ona yabancı bir diyarda eteğini beline toplayıp canla başla var olmaya ,ruhuna en yeni mintanı oluşturmaya başlamış.
Bu, onun anne olmaktan sonraki en büyük mutluluğu olmuş.Oraya ait günler,anılarında hep mai kalmış.Aklı ve yüreği senkronize çalışan hızlı ve güçlü ekibin bir parçası olmak onu doyurmuş. Aldıkça vermiş,verdikçe almış.Bir damla iken başladığı seyahati ummana dönmüş. Farklılığı nedeniyle dahil olamadığı sosyal yaşam,bulamadığı dostluklar,edemediği sohbetler..insan yahu insan..hepsi oradaymış. O kadar mutluymuş ki yıllık izne dahi ayrılsa dönüp işe gidiyor ve her şeyin daha da iyiolması için çabalayıp duruyormuş.
Sonra kara bulutlar birikmeye başlamış ülkenin üzerindeki gibi İddiaları aydınlatmak da olsa adım attıkları her yeri karartıyorlarmış.Bu şapşal genç hanım ve arkadaşları mücadele etmişler. Çok zeki ve çok başarılıymışlar, var olmayı sürdürmeleri-onca yılın emeğine ve kurdukları kusursuz sisteme sahip çıkmaları olasıymış ama içlerinden biri ihanet etmiş onlara. Kara bulutların getirdiği kara prense bilgileri vermiş..sistemi açmış ve bu hem kurdukları o muhteşem sistemin,hem ekiplerinin,hem kendilerinin sonu olmuş.
Masalın sonrası hazin.
Genç hanım , güzel insanların katıldığı beklenmedik bir Gezi'ye dahil olmuş. Bu , onun felaketini hızlandırsa da hep mutlu ve gururlu andığı zamanlarmış. Sen dizimizin dibinde oturmadın da Gezi'lere mi katıldın diyerek önce rüzgarın önünde yaprak gibi savurmuş onu kara prens ve avanesi. Sonra elinde ne varsa almışlar. Önceleri dibi yok sanmış atıldığı kuyunun..düşmüş düşmüş düşmüş..savrularak haykırarak düşmüş. ..ama kuyunun dibi varmış.
Her kötü şeyin sonu vardır.
Döngü.
Yıllar içinde birbirlerini bulup ,canlarını acıtan mutlu anıları anmamaya çalışarak görüşmeye devam etmiş kalan dostlar. Artık her biri can yangısı cebinde mecburen başlatıldıkları yeni hayatların içinde var ve mutlu olmaya çalışıyorlarmış. Gülmeye, yardımlaşmaya devam etmişler. Hüzünlü tebessümleri zamanla kahkahaya çevirmeyi bile başarmışlar. Ama can yangılarının acısı kırmızı imiş ve rengi hiç solmamış.
Bir gün...bugün...kendilerinden ayrılıp öteki ekibe kapıyı açanın veda ettiğini duymuşlar.Hayallerine,hayal kırıklıklarına, dostlarına, düşmanlarına, evlatlarına, geçmişine ve geleceğine...
Onların hepsi iyi insanlarmış. Haklarını helal edip eski arkadaşlarının yasını tutmuşlar.
Masal mora bürünmüş.