şehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2020 Çarşamba

Garson -Gerçek Hayat Öyküleri







Gerçek hayat öykülerinde  anlatılanlar doğru, isimler sahte biliyorsunuz. Bu, gerçek öykülerden biri...

Elba ile uzun zamandır arkadaştık  yani iş ortamında sıkça görüşürdük demek daha doğru belki ancak o gün nerden  estiyse birlikte yemek yiyelim dedik 6 sene üzere. Filanca bilindik restauranta gittik, o ilk kez geliyormuş. Yeni de anne oldu ya, hayattan geçici kopuk olduğu o dönemde tam . Etrafa biraz özlem biraz şaşkınlık biraz aldırmazlıkla bakıyor. Kimi detayları zehir gibi yakalayan kimi ortada olan şeyleri  ile göremeyen şahane bir zekası var. Zeki ve nitelikli bir kadın Elba. Onunla olmaktan ve bebeği ile ilgili  detayları anlatırken ışıldayan yüzüne bakmaktan son derece hoşnutum.


Önce ön bahçeye baktık;kalabalık geldi. Üst kata çıkacaktık;kapatmışlar. Arka bahçeye oturalım dedik; çok gelen geçen oluyor. İç mekanda benim  bakındığım yerin tam aksi bölümde masa gösterdi buraya  oturalım mı diye. İçimden onu mutlu etmek geliyordu. Ne dese "harika" dedim ve oturduk seçtiği bölüme.  Kalabalık ve büyük bir restaurant olduğu için her bölüme bakan garson başkaydı. O bölüme bakan garson geldi ve mönüyü verdi.

Mönü geldi, ansiklopedi gibi. Elba neşeyle ve merakla satırlarda göz gezdirirken ben çoktan "her zamanki" siparişimde karar kıldım ama onun kendini yalnız hissetmemesi adına bakınıyormuş gibi yaptım. Onunla olmak , yeni bir şehri keşfetmek gibi, haritada gördüğünüz ama sokaklarında yeni gezinmeye başladığınız.

Sipariş verdikten sonra sağlıklı bebek mamaları ve hijyen konusunda her yeni anne gibi tatlı bir hevesle bir  şeyler anlatmaya başladı..Sonra bir an, gözleri bize servis açan garsona takıldı.

-Ben sizi nerden hatırlıyorum?

Garson çekingen gülümsedi.

-Ben de sizi tanıdık gördüm ama bilemedim.

- Filanca üniversiteden misiniz?
-Evet
-Şu bölüm mü?
-Evet
-Aaaa tamam işte oradan tanıyorum ben sizi. Aynı bölümde okumuşuz ama sen benden bir alt sınıftaydın sanırım..dedi Elba.

Senelerdir tanıdığı insanlara siz diye hitap edip bir türlü sen'e geçemeyen biri olarak sıkıntıyla içimi çektim.

Siparişler geldi, garson yeniden konuşmaya can atıyor ama biraz da çekiniyor gibiydi.

"E, siz ne yaptınız?" diye sordu Elba'ya tabağı masaya koyarken. Elba komplekssiz, dost bir kız. Neşeyle anlattı. "Bölümü birincilikle bitirdim, yüksek yaptım , şurlarda çalıştım şimdi burda çalışıyorum" dedi. Merakla ekledi "sen ne yaptın?"

"Ben delirdim" dedi garson.

Gözlerimi tabağımdan kaldırmadan kulak kesildim ve Elba'nın tepkisine göz attım.
Donakalmıştı.

-Anlamadım ..dedi.

-Delirdim ben. Bir süre kendimi Atatürk sandım. Sonra tedavi gördüm. Okulu bitirmek üzereyim şimdi.

Durdu bir soluk aldı.

-"Deli günlerim zordu. Aşık oldum çok fena, sonrasında delirdim. Deli gibi aşık oldum"  dedi besbelli alışılagelmiş bir espriyi yineleyerek.

Ben  bir cinayet vakası çözermişcesine ciddiyetle   başımı hiç kaldırmadan yemeğimi yiyordum. Elba da ne diyeceğini ya da ne tavır alması gerektiğini  bilemeyerek duraladı. Neden sonra "okulu bitirdiğine sevindim" dedi.

Garson uzaklaştı.

Tekrar geldiğine mahcup: "Bir çay ikram etmeme izin vermiyorlar..ne cimri yer." 

Elba dostane " ne önemi var canım...aldık içtik sayarız biz sen sıkıntı etme" dedi.

Çiğnemeden yuttuğum son lokmayı da hallettikten sonra "hadi kalkalım " dedim.

Bir süre bahşiş bıraksak mı ayıp olur bırakmasak mı ayıp olur ikilemi yaşadık. Bırakmaya karar verdik.

Garson yanımıza geldi.

"Teşekkür ederim" dedi. "Beni delirip herkesin işaret ettiği ,konuştuğu günlerimden değil de akıllı ama silik günlerimden değer verip hatırladığın için teşekkür ederim."

Elba, anne gülümsemesi ile baktı yüzüne. "Kendine iyi bak, görüştüğümüze sevindim" dedi.

Haritada gördüğüm ama sokaklarını bilmediğim bir şehirde dolamak gibiydi  . Çıkmaz sokakları, saklı bahçeleri, uçurumları ve mevsimleri olan sokaklarla dolu bir şehir.

9 Temmuz 2019 Salı

Ahmet Kaya - Doruklara Sevdalandım



Filiz filiz harelendim dağlara uymak için
Kan gölünde kurulandım hayatı duymak için
Kavgalara kuyulandım sabaha varmak için
Kavgalara kuyulandım sabaha varmak için.
"Kekik kokusu duydum
Kekik kokusu koynunda huysuz gecenin
Uyandım birdenbire
Haydi dedim yüreğim gidelim bu şehirden
Bu şehir koparmak istiyor beni özlemlerimden
Yorgunum
Çünkü yorgunluğumun yaşamak gibi bir anlamı var
Yine de yaşamaktan duyduğum mutluluğun tadına
Düşmanlarım ulaşamazlar…"
Katarlar gelir geçer bir geceden bir geceye
Yüreğim yare yare iz bırakır bin acıya
Gün olur şafaklanır karanlıklar bin parçaya
Gün olur şafaklanır karanlıklar bin parçaya.
Denizlerde dalgalandım taşları oymak için
Doruklara sevdalandım ışığa doymak için
Irmaklarda durulandım dağları duymak için
Irmaklarda

29 Temmuz 2014 Salı

İstanbul Yoktu Sen Olmasaydın

Ben nice İstanbul'lular gördüm sana gelinceye kadar 
Kirli paçavralara benzerdi insanları 
Dostluktan, vefadan yoksun. 
Bölünmüş, dağılmış, parçalanmış 
Ve herbiri kendi ağırlığıyla ezilmiş, yorgun. 
Yüzümde dolaşan birer iğrenç böcekti gözleri 
Bir tutsam 
Yapışır kalırdı ellerime en çirkin yerleri 
Evlerinde bulduğum yalnızlık 
Sokaklarında bulduğum upuzun bir kahırdı. 
Günler boyunca 
Bir başka karanlık gelirdi 
Karanlığın biri kaybolunca 
Güneşler doğardı görmezdim. 
Bir ses durmadan ölüme çağırırdı beni 
Bilmezdim bu şehirde senin yaşadığını. 
Bilmezdim... 

Zindandı bütün meyhaneler 
Duvarlar karaydı 
Köhne bir bizans eskisiydi İstanbul sensiz. 
Semt semt bir ağır yorgunluktu 
Sürekli bir aldanıştı sokak sokak 
Benden en uzak sevgilerde yaşadım yıllarca 
O büyük yalanlarda yaşadım. 
Senden habersiz bir ölü gibi 
Senden uzak zamanlarda yaşadım. 

Mabetler yıkıldı içimde 
Umutlar hayaller yıkıldı 
Bir gün bütün İstanbul yıkıldı. 
Sokaklar kaydı ayaklarımın altında 
Gün oldu kalabalık meydanlarında inançlarım yıkıldı 
Gün oldu 
Gözlerime çiviler çakıldı merhametsiz. 
Toz toz oldum, duman duman oldum 
Aldığını geri vermedi yıllar 
Yitirdim kendimi bu rezil şehirde 
Seni buluncaya kadar. 

Eskiden bir lale hatırlardım 
Yada mavi mavi bir deniz İstanbul denince 
Serin rüzgarlar okşardı saçlarımı 
Rıhtımlar balık balık kokardı. 
Ne zaman 
Yumsam gözlerimi bir gemi kalkardı. 
Vapur düdükleri durmadan öterdi. 
Eskiden bir İstanbul vardı bilmediğim 
Bana yeterdi. 

Sonra kaç yıl yaralı bir hayvan gibi 
Gezdim sokaklarında 
Sonra kaç yıl bir sevgi aradım 
İstanbul'u aradım. 
Belki de seni aradım bilmeden 
Ayaklarımın dibinde den,izler can çekişti 
Şehirler parçalandı 
Bir çağ öldü gözlerimin önünde 
Benim en güzel çağım öldü. 
Bizi topraktan yarattılar 
Gel gör ki... 
Bu şehirde 
Benim toprağım öldü. 

Seni aradım bu şehirde yıllarca 
Yana yakıla seni.. 
Sen kimdin, sen neredeydin kimbilir. 
Hep böyle sensizmiydi bu şehir. 
Bu şehir İstanbul'muydu ? 
Öyleyse sensiz yaşanmazdı bu şehirde 
Gemiler demir almazdı 
Trenler işlemezdi 
Sen olmasaydın 
Bir ömür bitip 
Yepyeni bir ömür başlamazdı içimde 
Bahar gelmezdi 
Ağaçlar çiçek açmazdı 
Seni bulmasaydım 
Ve ben yoktum 
İstanbul yoktu 
Sen olmasaydın... 
Ümit Yaşar Oğuzcan