tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Eylül 2024 Pazartesi

Vendim Viddim ama Vicemedim (Tatil Dönüşü Azap Yazısı)

 111










TRT'de staja gittiğimde Temmuz ayıydı.
Neden insanlar izne çıkmak için çırpınıyor diye hayretle bakmıştım prodüktörlere.

İş hayatı, çalışmak... o en baştan beri  sevdiğim bir şeydi.

Elebette iş hayatı güllük gülistanlık bir yer değil. 

Hatta tam da " Sana Gül Bahçesi Vaad Etmedim" kitabının anlattığı şey belki de ama ben işi, işimi, çalışmayı, çalışma arkadaşlarımı 3 ila 5 dakikalık sürede sever-benimser-içselleştirir ve işten dertlenerek çıkıp işe koşarak gelirdim.

Tatile filan da gitmezdim çocuklarımı olmadan evvel..


Taaa 1989'dan beri.


Şimdi ise ilk düğme yanlış  iliklendiği için sonrası hepten kayık olan sistemde çalışan bendeniz, ilk defa  olarak  tatil bitsin de işe döneyim istemedim. Devletin bir dili, işleyişi, disiplin ve düzeni vardı.Sizlere ömür...

İstanbul'u severim.

Eylül'ü çok severim.

Çalışmayı  severim.

Yeni başlayan sezonu da severim...merak içinde olurum.

Hepsini bitirdiler yahu.


Hah ..pesimistliğin dibinde kazan kaldırmış halde  o güzelim huzur dolu mavileri  bırak da  gel  burda debelen.

Ömrün anlamı  bu olmasa gerek  :-(

4 Eylül 2019 Çarşamba

48(Kırksekiz)








Ay ay ay...

Utanmayı bilene ayıp vallahi.

İnsan bloğundan , yani bizzati kendisine ait dünyadan koskoca bir ay ayrı kalır mı?

Koşuyordum, duramadım: affola.


Annem ve babam benimleydi. Küçük Kumla'da annem babam  çocuklarım ile 3 hafta tatil yaptım. Öyle sanıyorum ki ömrümün tamamında, tatile en yakın zaman dilimiydi bu. Her günün sakinliğinde yer mavi gök mavi dağ mavi olan sabaha baktım ve İstanbul'u ardımda bırakmak ne kolay ve ne güzel olurdu dedim kendime. 60 metrekare , kibrit kutusu kadar evimin mütevazılığında kibrimden, yorgunluklarımdan,soru ve sorunlarımdan tamamen arınmış;köy ekmeği-keçi peyniri ve taze demlenmiş  çay ile  mutluluğu yakalamış olurdum.


 Yanımda serisini tamamlamaya uğraştığım Hasan Ali Yücel serisi kitaplarım, artık kullandığımda beni mutlu eden yakın gözlüğüm  ve sonrasında bol köpüklü sade Türk kahvesi.


İki şort 3 bluz ile mutlu mesut ben. Zeytinyağlı yeşil sabun elimde, şampuanı  unutmuş ben. İstanbul'daki  bir gardırop  dolusu elbisenin sahibi yabancı geliyor bana Kumla'dayken.


40'ından sonra , imla işaretleri yoruyor insanı belki de. Ne soru işareti ne ünlem kaldırmaz oldu  bünye. Akışkan ve dinlendirici notalar (tık), uzun sessizlikler başımın tacı diyorsunuz. Renklerden en güzeli mavi, mevsimlerin her biri başka şiirsellikte başımın tacı diyorsunuz.


Günde en az 100 telefon görüşmesi yaptığım kanısındayım. Ve her gün en az 50 insanlar görüşüyorum birebir. Mesleki deformasyon sanırım, konuşmak ve konuşulmak zül gelir oldu.

Mutlu suskun maviliklerle açayım sezonu. 
Blog dünyası candır,  dönmüş olabileyim inşallah.

24 Eylül 2017 Pazar

-malı,-meli..ama yokkk


Tatil günü çalışmamalı insan.
İşten çıkıp eve gidince o telefonlar durmalı.
Kendine ait hayalleri, kendine ait sınırları olmalı insanın.
Şükrettiğinde korkudan-elindekileri kaybetmek endişesinden değil mutluluktan şükretmeli.
Vazgeçebilmeli insan.
Bir seçeneği daha olmalı herkesin..b planı değil hani a-1 planı da olsa olur.

Bir şiiri ezbere bilmeli, bir şarkıyı dinlediğinde gözleri dolmalı, bir renk en sevdiği olmalı...


Dost olabilmeli, dost kalabilmeli.
Affetmenin hazzı, karşısındakilerin çiğliği ile zedelenmemeli.
Kızdı mı küfretmeli.
Sevdi mi sarılmalı.

Bugünlerde insan kalabilmek ne zor , ne zor...

28 Ağustos 2017 Pazartesi

46 İyidir - Büyükada


Yaptım sonunda yaptım.

Bir geceliğine de olsa çocuklarımı alıp bir otele gittim
Bir geceliğine de olsa Büyükada'da kaldım
Bir geceliğine de olsa bir adada kaldım.
Bir sabahlığına da olsa bir adada uyandım.
Aklımda ne varsa o bir kaç saate sığdırdım
Yaptım sonunda yaptımmmmm!!!!!!!!!

Dikkat;bu yazı yoğun bir kıvanç ve mutluluk içermektedir!

Eşim kırmazdı beni,  elinden geleni koşullar elverdiğince yapmıştır her zaman. Lakin bu otelde tatil meselesi içimde bir ukde kalıverdi yıllardır. Yaş da 46'lık olunca daha bi hoş oluyor, aklına eseni yapıverdiğin yaşlar 46'lı yaşlar.46 iyidir.


Artık anladım bir sene sonra sağlık -yaşam bu sene izin verdiği bir sürü şeye izin vermeyebilir.
O yüzden palaspandıras bir gecelik yer ayırttım Büyükada'da 9 odalık küçük bir otelde. Yeğen benimle kalıyor bir süredir. Onu da aldım. 3 kızım oldu..otelde onlarla kaldım.







Evden çıkarken son anda hazırlandı herkes. Öyle kararlıydım ki  keyfimi kaçırmamaya, sabah 08:20 vapuruna binelim kararını almışken 11'de kalkan çocuklara kızmadım bile. Zor-şer öğle vapuruna yetiştik. Önüm arkam sağım solum arap..yok böyle bir şey. Koltuklara yatmışlar. Peçeli gözleri ile İstanbul'u ve bizleri süzüyorlar. Kızmamaya öyle kararlıydım ki hiç bir şeye, başka yerlere bakıp asabımı 
bozmamaya gayret ettim. Nereye baksam onlar. Yere baktım mai, göğe baktım mai..ama vapurun içine bakmadım. Gayrı ihtiyari baktığım anlarda yanındaki 3 peçeli az gelmiş gözünü dikip bana bakan pisliğe gözüm takılınca da bir elimle orta parmağımı kaldırıp bir elimle de "ne var ne varrrrrrrrrr" yaptım.Karşısındaki kadının fal taşı gibi açılan gözlerini  görebildim o peçenin altından bile. Ama kararlıyım, bozmicam keyfimi. İki müzisyen gitar ve akordiyon ile şahane şarkılar çalmaya başlayınca da oturduğum yerde oynadım güldüm Nehir'in kınamalarına da şımara şımara. Öyle kararlıydım çocuklarımın varlıklarının her anını ciğerime çeke çeke mutlu olmaya.
Ada'ya indiğimizde yaklaşık 15 dakika yürüdük Nizam Otel'e. Her görüşümde bir kez daha aşık olduğum Büyükada evlerine doya doya bakarak yürüdüm. İyi ki faytona binmemişiz diye diye yürüdüm. Her  yokuşun inişinde masmavi deniz oluşuna bite bite yürüdüm. Faytonlardaki arapları peçeli çarşaflı kadınları görmeye görmeye yürüdüm. Çocuklarımın uysal, uyumlu ve neşeli adımlarını saya saya yürüdüm. Handan'ın bahsettiği anahtarı bulurum diye yerleri kollaya kollaya yürüdüm.

Nizam Otel'e gelince odanızı hazırlayacağız dediler, kısa bir süre bekledik. Sonra odamıza gittik. Kesinlikle en harika odaları değildi. Kesinlikle 4 kişi kalınması için yeterli büyüklüğü yoktu. Ama ben hiç bir şeye kızmamaya ve mutlu olmaya öyle kararlıydım ki takmadım bunu. Klimanın tatlı serinliğine dikkatlerini çektim ve herkes kendini bir yerlere bırakıverdi o an.

Öğle yemeğinden sonra kimi odasına çekildi uyudu, kimi ortada gezindi,kim bahçede benimle oturdu. Kimseye "şunu yap ,bunu yapma " dememeye kararlıydım çünkü bu benim olduğu kadar onların da tatiliydi,zaman kısıtlıydı ve ben herkesin mutlu olmasını istiyordum.

Nizam Otel yol üzerinde ,sakin ve dinlenilesi bir yer. Dil Burnu sahiline yakın, çarşıya da çok uzak denilemez. Plajlara çok yakın. Sükunet ise istediğiniz bulabilirsiniz ama tenhalıktan canınız sıkılmaz çünkü yoldan sürekli geçen faytonlar ve bisikletliler gözünüzü de aklınızı da yeterince ve neşeyle oyalıyor. Oteli işleten 3 kişi gördüm, özenliydiler. Yemekler beklemiş malzemelerden değil özenle hazırlanmış taze malzemelerden yapılıyordu. Ha;köftenin içi çiğ gibi miydi?Öyleydi. Ama patates kızartması  hazır malzemeden değildi ve beklemiş yağda yapılmamıştı,salatası ayrı -mantısı ayrı güzeldi. Hani  kusursuz bir yer değil ama rahatsızlığınızı söylerseniz canla başla yardımcı oluyorlar ki bence bu iyi bişi. Yanlarındaki bakkal da onların, aldıklarınızı hesabınıza ekletebiliyorsunuz. Ortam temiz, odalar temiz,seçtikleri müzikler muhteşem,konuklar da asla rahatsız edici değil.

Akşam üzeri Nehir ile ben "yorgunuz" diyen Selin ile Goncagül'ü odada bırakıp küçük bir yürüyüşe çıktık. Ama yürümeyi ve sohbeti seven iki  akıllı yürüdükçe yürüdük,yol kenarındaki şirin çay bahçelerine , her görüşümde bir daha hayran olduğum o güzel evlere baka baka yürüdük ve yol bizi Aya Yorgi 'nin o unutulmaz yokuşuna getirince de yürüyüşe devam ettik. 


Çıktığımızda Aya Yorgi kapalıydı çünkü akşam olmak üzereydi ama biz o muhteşem yokuşta o kadar eğlenmiş,manzaranın güzelliği ile o kadar büyülenmiş, denizin bu kadar  aşağıda kalışı ile öylesine keyiflenmiştik ki bunu sorun etmedik. 




Zirveye vardığımızda gün batmak üzereydi ve güneş tam karşımızda bütün muhteşemliği ile parlıyordu. Bir düğün sonrası şık tuvaletleri ile kadınlar ve adamlar, ellerinde şarap kadehleri,minik kibar neşeli gülüşleri,her dakika değişen ışıkla daha da masalımsı havaya bürünen manzara..kalakaldık Zuzu ile. Seyrine doyamadık,yaşamanın tadına kanamadık o dakikaların.İkimize unutulmaz bir anı kaldı o gün. Hava kararırken yolun ıssızlığını hatırlatıp zor ayırdım Nehir'i oradan. Geri dönebildiğimizde ağrıyan bacak kaslarımız ve anlatacak bir çok neşeli anımız vardı.

Gece uyuduk. Olumsuz hiç bir şeyi takmadım. Havluda yırtık vardı ama alabildiğine temizdi. Temiz yanını görmeyi tercih ettim. Çocuklarımı koynuma aldım ve sabahleyin iş yapmayacak-kahvaltı hazırlamayacak olmanın keyfi ile uykuya daldım. Bir adada ilk uyuyuşumdu. Uykuya daldığım anda yüzümde bir tebessüm olduğundan eminim.

Sabah uzaktan gelen atların nal sesleri nin karıştığı rüzgar çanı sesi ile uyandım. Önce bir "neredeyim" olduysam da kocaman bir gülümseme kapladı yüzümü nerede olduğumu hatırladığımda. Rüzgar çanının güzel sesini ve nal seslerini dinledim. Öyle hemen kalkmadım yataktan. Çocuklarımıseyrettim. Endişelenecek her şeyi kapının dışında  tuttum. TEOG'muş derslermiş,geçimmiş,işmiş vs vs vs...hepsi kapının dışında. O anda sadece ben ve çocuklarım, gerçekleştirmekte olduğum hayalim ,çocuklarımın masum güzel suratları ve bana her zaman eşsiz gelen tatlı kokuları.

Sonra kahvaltı seramonisi için bir duş aldım, çocukları kaldırdım ve çayın tadına kana kana içtiğim güzel bir sabahı keyifle yaşadım.

Öğlen 12'de çıkış yaptık. Goncagül ile Nehir plaja gidip denize girdiler . Sonra sahile inip balık ekmek -dondurma yedik ve evimize döndük.

Bir hayali hayal kırıklığı yaşamadan gerçeğe dönüştürmek kadar güzel  kaç şey var ki yaşantımızda bize kalan.

Kendimi muzaffer bir komutan gibi hissediyorum, mutlu olmak ve çocuklarına bunu yaşatmak en büyük zafer değil mi aslında?

Daha güzel günler yolumuza çıka....



















































3 Ağustos 2017 Perşembe

U değil O Dönüşü Yapsak Olur mu?
















Tatilden dönünce insan neyi özler neyi özlemez o bile yaşla değişiyor sanırım.

Mai'nin içinde bir soluk aldım uzun tatil günlerimin başlangıcında..mai ve tatil bitene kadar tuttum. Başlangıç ve bitişteki fotoğraflar bendenize ait ve filtresiz filan.

Şimdi iş yerimde odamdayım  ve kendime o soluğu vermeye hazır mısın diye soruyorum.

Sizleri özledim.
Yazmayı-günlüğümü özledim.
Kitaplarımı özledim.
İtiraf edeyim odamı da özlemişim.

Bugün bir yazayım, başlangıç olsun da yarın ya da sonra uzun uzun gönlümce yazarım diye umuyorum. Birikti bir sürü şey.

Sevgiler hepinize