Okullar kapandı, kimi iş yerlerinde akış yön değiştirdi ve anneler göçmen kuşlar gibi her mevsimin şartlarında yeni koşturmacalar içinde kendini kaybetti.
Cuma, yetiştirmem gereken raporlar veriler ve bilumumlar içinde (kliması bozuk olmasına rağmen sevgiyle bağrıma bastığım büromda) debelenip bismillah deyip nefes bile almaksızın gün sonunda Üsküdar'a koşturdum. Nehir'im karne almıştı babası onu okuldan almıştı, karınları tok sırtları pek zamanları ise pek dardı. Çocuklarımı alıp otobüs servisine koşturdum. Üsküdar'dan Dudullu'ya servis ile gittik, oradan da Kumla otobüsünün serin koltuklarında dinlenmeye bıraktık kendimizi.
Ne yapsam ne etsem de çocuklarımın artık ergen-kendi başıma takılacam keyiflerini bozmadan şu yolu geçirsem diye düşündüm ;çünkü ben yaşadığım her anı ve yaşadıkları her anı kutsal bir törenmişcesine yad ederek hatta resimlerle belgeleyerek, ekmekle dibini kazıyarak yaşayan annelerdenim.
Ama şimdi onlar büyüdü. Zamana saygı duymak lazım.
Baktım otobüsteki müzik-oyun-film seçenekli minik ekranlara takılıyorlar ve pek bi önemli iş yapar havalarındalar. Bir süre onları ve yolu seyredip "gidebilmenin" mutluluğu ile oyalandım sonra onlara uydum.
Filmlere baktım,çok beni çeken bişi yok. Oyunlara baktım..sarmadı. Kitap okuyayım dedim..havamda değilim. Yeniden yola baktım.
Selin ve Nehir küçükken valizlerini hazırlardım. Otobüste üşümesinler diye mor çiçekli kocaman bir örtüm vardı sırt çantamda hazır duran. İlk Kumla yolculuğunda karnımda,sonra kucağımda,sonra yanımda olan çocuklarımın benden ayrı kendi koltuklarında yanyana oturuşlarını ve benim onlara hem özlem hem takdirle bakışımı düşündüm.
Başka birinin kölesi olma özgürlüğü öyle kolay anlaşılır bişi değil. Anneler bilir.
Yolları , yeşillikleri seyredip gözlerimin dinlenmesine ve hatırlamasına izin verdim.
Yeniden filmlere göz attım.
Araf diye bir filmi gözüme kestirdim. Hem yönetmen kadın diye hem de Özcan Deniz var diye. Onun ilginç seçimleri oluyor senaryolarda her zaman.
AQ ile başlayan filmi küfür sevmezliğim nedeni ile hemen kapatacakken "dumanlı kentin puslu çocukları" beni içine aldı.
Asla neşeli bir film değil. Kırmızı kamyon ve bulunduğu yerden kurtulma umudu ile kırmızı kamyonu bekleyen suskun kız Selvi Boylum Al Yazmalım'ı düşündürdü bana. Feribota bindik, film kesildi . Çıktık martıları denizi rüzgarı aldık, geleneksel köy ekmeğinden tost limonata sefamızı yaptık,saçlarımızın karmakarışık olmasına izin verip neşelendik ve kıyı görününce yeniden otobüse koşturduk.
Hemen filmi açtım.
Neslihan Atagül acaip hoşuma gitti. Gerçek hayattaki yüz ifadesini merak ettim. Filmi seçtiğime memnun olarak izlemeye devam ettim ama Kumla'ya geldiğimizde film henüz bitmemişti.
Kumla'ya indik, çocuklar serildi ya da siteye arkadaşlarını bulmaya koşturdu ben perdeleri soküp hızla temizliğe başladım. gece yarısına kadar sürdü temizlik. Nevresimler, tabaklar, raflar, dolaplar, kilimler...her şey yeniden yıkandı ve temizlendi.
Sabah nerde yattığım bir yana dursun kim olduğumu bile hatırlamıyordum.
Ama zil çaldığında kalbimin sevinçle çarpmasına neden olacak kadar "bilmesem de yaşayacağım" kadar içime işlemişti sevinç.
Koştum kapıyı açtım ve annemin boynuna atladım.
Oooo benim yosun yeşili gözlü sultanımmış,tatlımmış,kokusu cennetimmişşşş
Ah babişim de gelmiş yüzyılların gelmiş geçmiş en yakışıklı babası, teni ilacım sesi -nefesi şükür sebebimmişşşş
Oy oy oy..ablamın oğulları,abimin kızı gelmiş;kanım kanına kavuştuğu içi coşkun akan dere misali akmış kalbim ne yapacağını şaşırmış.
Bağrıma bastım mutluluğu.
4'ü büyük 6 çocuk ve 3 yetişkin olunca hem yemek pişirmek bir alem ; ne yapsanız bir öğünde gidiyor hem sofralar inanılmaz neşeli . Ev de öyle yayla gibi bir ev değil aslında ama gönlünüze sığdırdığınız herkesi eve de sığdırıyorsunuz kolaylıkla . Alışverişti yemekti dipti köşeydi .. haftasonu geçiverdi.
Pazar akşamı Selin ile ben döndük.
Ben otobüse biner binmez yeniden filmi açtım.
Eve geldiğimin ertesi günü de filmi bölünmeden yeniden izledim.
Öyküsünü anlatmayayım,zaten internette kolayca bulabileceğiniz bir bilgi bu şayet bulmak isterseniz. Ben, oyuncuları,verdiği mesajı,anlatımını çok sevdim.
Azıcık ben vardım,benden bişiler vardı o filmde ama neresinde bilmiyorum.
Temmuz ayında izne çıkma umudum var.
Beklentiler, umut,özlemek ve özlenmek hayatta eften püften sayılmayacak lüksler.
Bugün çok güzel bir gün.
Her anına şükrolsun.