annelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
annelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2021 Perşembe

Duygular Renk Renk

Kendi bloğumdan intihal yapacağım bugün.

Belki şöyle baba bi üniversiteye beni de rektör-dekan bişi atarlar :-)



En sevmediğim duygu çaresizlik. Rengi bulanık safran sarısı, çirkin bir kırmızının üzerine dökülmüş. Ne yapsam atamıyorum üzerimden, ne varsa bende kalan alıp götürüyor hepsini tereddütsüz...Zamanın getirdiklerini zamansız alıyor benden.Soğuk!




En aldırmadığım duygu öfke. Rengi palyaço pembesi.Nadir gelir, ben geliş sebebini sormadan alır şapkasını gider ardında iz bırakmadan.Kanımı ateşleyişini, bende yarattığı adrenalini severim ama en çok geç gelip tez gidişidir sevdiğim.Bir de , sadece öfkelendiğimde aldığı bir renk var gözlerimin; çakmak çakmak bir yeşil.Onu da severim.
  
                                                        

En vazgeçilmez duygu huzur. Sevgi maisi ile şefkat maisinin uyumla kucaklaştığı bir mai rengi. O kadar serin bir sıcaklık ki o, incinmesin,kırılmasın , benden kimse alamasın diye kalbimin ve beynimin ennnnn içerilerine yerleştirip duvar ördüm çevresine. Aldırmazlığı içime veren Allah'ıma şükürler olsun.Bazen köy yanar kel bakar modunda yaşamak o kadar güzel ki :-))
En şiddetli duygu aşk. Rengi değişken ama asla pastel değil ve asla beyaz değil. Genelde damarlarımda kanın Şibumi kıvamında dolaşmasına neden oluyor.


En kuvvetli duygu annelik. Rengi mercan yeşili ile turuncu karışımı. Uç duygu ve kavramların uyum içinde tek potada erimesine neden olan karmaşık bir düzen getiriyor dimağınıza.İlk defa ölümden korkuyor insan...onları bırakmak korkusu ölümden baskın.
                                                           
En ferahlatıcı duygu özgürlük.Dünyanın tüm rüzgarlarını ciğerlerinize doldurmak demek özgürlük. Göğün maisi ile bulutun beyazı birbirine karışmış,Dalgaların köpüğü gibi kıpır kıpır ve vazgeçmeye hazır. özgürlük sıcak havada alınan serin ve taze bir nefes gibi...
                                                                               
En nitelikli duygu merhamet. Allah almasın kalbimden onu..başka iyi bir niteliğim yok çünkü. Merhamet kahverengi yeşil, merhamet sakınımlı mahçup. Merhamet suskun dilsiz ,tevazu içinde ama başı hep dik. Maşkerhamet anne kurabiyesi tadında..
En bedel ödeten ama en arı kalan duygu adalet. İnsan kendi adaletini uygulamalı, adaleti el'den beklememeli bazen. Adalet kömür karası kararlı.Adalet çelik kadar soğuk ama elden bırakmazsan senin vücut ısında.
                                                                

En salak duygu korku. Rengi çiğ sarı..uçup kaçacak gibi.Bir Allah'tan bir nefsimden bir de sarhoştan korktum şimdiye kadar. Öteki renklerimi zedelemesin diye gelse de görmem, seslense de duymam duygularımdan bu. Soğuk çorba içmek gibi...


En çabuk kaybolabilen duygu vefa. Lila rengi, utangaç. Az insanda bulunur, çoğaltılması resimlerle-kokularla-şarkılarla mümkündür. Kırılgandır,beslenmesi gerekir. Lazım yerde vefasızlık eden de..Allah'a havale edilip silinir.

15 Kasım 2020 Pazar

Sen İki Ters Bir Düz Kırgınlıklar Örerken Beş Numara Şişle..Anne

 




Anneliği yeni tattığım dönemlerde internet de yeni başlıyordu ve dünya ile dünyam eşdeğer sayılabilecek bir hızda değişiyordu.


Anneliği, "7 üniversite bitir, ilk annelik deneyiminde cahilsin" diyerek tanımladım hep. İstanbul'da yapayalnız olmam, bilgi ve deneyimleri internette aramayı, bu da internetten edindiğim dostlukları getirdi.

20 senedir dost kaldığım güzel anneler, o güzel insanlar yaşantımın vazgeçilmezi. Bazılarının yüzünü halen hiç görmedim. Bazılarını 1-2 kez. Bazıları ise görmezsem ölürüm sıklığında. Ama hepsi can..canan. Çocuklarımız bir büyüdü...

Neyse, o yıllarda güzel öğretileri olan öyküler pek modaydı. Bir "kabak kafanın da sahibi vardır" ı çok severdim , hatıramda da o kaldı bir de benle ilgilen diyen çocuğunun ders verdiği  şu anne.  Anne işten gelir çocuk anne benle ilgilen der o da tamam der. Sonra yemeği yapar şunu yapar bunu yapar ve döner gelir ki yavrusu uyumuş üstü açık anne ilgisinden mahrum..anne ağlar. Özeti bu.

Neredeyse bütün arkadaşlarım suçluluk ve üzüntüyle hikayeyi paylaşırken "bunun babası nerde" dedim öfkeyle. Anne perişan  çocuk perişan ama baba ortada yok. Yav anneyi suçlayana kadar babayı gömsenize azcık? 

Bugün bir şiir okudum.Şiir, Romanya’da düzenlenen Uluslararası Edebiyat Festivali’nde 2019 Avrupa Şiir Yarışmasında en iyi Türk şiiri seçilmiş.

Bence okuyun...hayat aynı sorunun cevabını her evrede farklı veriyor ve hepsi ayrı doğru.


Karşı Evin Annesi


Sen iki ters bir düz kırgınlıklar örerken beş numara şişle

Yumuşacık kakaolu kekler yapardı karşı evin annesi

İmrenirdim

Mutfağındaki eksik malzemeden bihaber

Tepeleme dolu kızgınlıklar yüklerdim dişlerimin arasına

Bilmezdim anne

Karşı evin babasında bitermiş iş

Bunu görmezdim

Hep başın ağrırdı

Başın, hep ağrırdı

Sırf bu yüzden bile bazı zamanlar

Seni sevmezdim

Küçüktüm anne

Bilseydim evinde su faturası ödenmemiş

Çeşmeden akmayan suya

İsyan etmezdim

 

Sen iki kere ikinin dört ettiğini ekmek hesabından bilirken

Mis kokulu çamaşırlar asardı karşı evin annesi

Özenirdim

Ellerindeki çamaşır suyu kokusundan rahatsız

Çocukça bir küskünlük eklerdim gecelerime

Oysa ellerin ruhuma akarmış saçlarımdan

Ömrümü tararmış titreyen parmakların

Bilmezdim anne

Büyümek denen illet dayanıncaya dek kapıma

Ellerinin ne muhteşem olduğunu bilmezdim

Küçüktüm anne

Yoksa

Gün aşırı patlayan sarı ampulü

Mumla yamayacak yüce gönlünü

Ezecek kadar ezilmezdim

 

Sen çalı süpürgesiyle süpürürken dış kapının ağzını

Taze boyalı saçlarını savurarak süzülürdü karşı evin annesi

Ayağında yüksek topuklu bir isyan

Düşündüm de şimdi

Ne iğreti dururdu o topukların üstünde dursan

Senin çatlamış ayakların vardı anne

Hacı şakir kokardın en beyazından

İncecik bir yemeniyle gizlerdin

Ölünce her bir teli yılan olacak sandığın sırma saçlarını

Çok yeni anladım anne

Ağaran her saç telinden üstüme düşen payımı

Çocuktum anne

Bir bisikletim olsa bütün mutluluklar benimdi

Babam eve sarhoş gelmiş geç gelmiş

Hepsi sabah sokağa çıktığımda biterdi

 

Bilmezdim anne

Karşı evden arta kalan çantalar dolusu giysi

Üstümüze cuk otururken

Ruhuna azap olur akarmış

Bilmezdim benim annem gözünün yaşıyla her bayram

arifesi

Vitrinlere bakarmış

Sen ilkokul fişlerimi kardeşimle hecelerken

Telefonu keşfetmiş karşı evin annesi

Bilsen ne cahildin ne görgüsüzdün gözümde

Yak deseler yakacağım o dakika dünyayı

Yık deseler

Ne şu eski divan kalacak

Ne çiçekli perdeler

Şimdiki aklımla ah bir sorsalar bana

Desem

O tertemiz günlerim

Hani şimdi neredeler

 

Ben ay sonunu nasıl getireceğim diye

Hesaplar yaparken bir gün

Oğlum nefes nefese yararak ortalığı girdi içeri

Yumuşacık kakaolu kekler yapmış dedi karşı evin annesi

Çok geç anlıyor insan anne

İlle de kendi annesi

İlle de kendi annesi

                           

Deniz İnan

31 Mayıs 2015 Pazar

Cahil ve Mutlu


7 üniversite bitirsin:herkes cahildir ilk çocuğunda!

İlk annelik-babalık anıları anlatılırken söylemler romantik -duygusal -ayıklanmış endişeli sözlerle dolu olsa da herkesin yalnızken sadece aynaya bakıp anlatabileceği "ilginç" anıları olduğunu düşünmüşümdür hep.

Evlendikten sonraki senelerde herkesin bebek haberini beklediğini biliyordum.
Lakin Türk toplum yapısının sorgulayıcılıkta sınır tanımayan ,müdahil yapısının boyutunu kestirememiştim.
"bebek ne zaman" gibi özel hayata müdahale kabul ettiğim bir soruya tahammülüm yokken "e hadi!"ler giriverdi günlük yaşantıma."Gecikme" diyordu insanlar Tabakhane'de bir randevum varmışcasına.Bebek doğduğunda yanımda olup yardım edeceklermiş gibi sorumsuz, umursamaz,bencil....

Gençlik yıllarında daha az hoşgörülü, daha ters bir hatundum ben. Bu,olgunlaşmış halidir deli laz kanımın.

Tersliyordum insanları çekinmeden ama onların:yani iş yerindeki insanların-komşuların amansız ısrarını beklemiyordum gerçekten. Oysa çizgilerin silik olduğu, hatta bazen olmadığı bir toplumda herkesin herkese karışmasının  reel bir gereklilikmiş gibi yaşandığı hayata dahildim.




Rahmet olsun ruhuna,iyi bir kadıncağızdı:alt komşum olan yaşlı teyze bir gün balkonda başını yukarı çevirip "türkler bebeksiz gelin sevmez" diye kızgınca seslendi bana.

O kadar tatlı ve sevecen bir yalnız ihtiyardı ki tersleyemedim..ama öfke, lavdan bir sıva ile içime yayılmıştı. Gittim patatesli börek yaptım..aklımı ve elimi meşgul edip yatıştım.

İş yerinde servis arkadaşım olan hanım hepsinden beterdi.Sadece sabah bir akşam bir asat görüyor olmama rağmen iş edinmişti neden bebeğimizin olmadığını öğrenmeyi.En sonunda bir sabah öfkeyle "Olmuyormuş bebeğim" dedim . İrkildi, "doktora git canım her şeyin bi çaresi var" dedi. Sinirden deli olduğumu hatırlıyorum. Döndüm yüzüne baktım ve "rahmimi aldırdım be anam..." dedim. İnce kaşları havaya kalktı "taşıyıcı anneler var şimdi" dedi,. Azmi dehşet vericiydi. Tam eşime de çamur atmak ve korkunç öyküde "bakayım buna ne çare bulacak" noktasına gelmiştim ki Allah acıdı indik servisten. O sabahı hiç unutmam.

Neyse, hasbelkader 5. senenin sonunda "sizi çağıracağınız yok ben geleyim" diyen kızımın müjdesi olan çift çizgili hamilelik testi ile dumur olduğum o günü de gayet net hatırlıyorum .Anne olacaktım."Anne olunca anlarsın" denilen yüzlerce şeyi anlayacaktım.Aman Allah'ımdı! Gerçek miydi tüm bu yaşadıklarım?









İşte saçma sapanlıklar tam da o zamanlarda başladı.

Özer gitti bebeğe diş fırçası aldı.
Hani bebek beklemiyorduk ,sürpriz olmuştu da yine de daha akliselim saçmalıklar yapabilirdik di mi?
Yelek aldık hemen ardından...cam göbeği.

İleri görüşlülüğümüz sınır tanımıyordu.
Muhteşem anne/baba idik biz.



Gittik yazlığa ranza aldık....
Kışlıkta beşik yokken!

Yahu hatun (bendeniz) birincisini hayırlısı ile bir getir dünyaya büyüt ikincisi doğsun ..di mi ya?
Yooo..ranza en elzem şey.
Bebek doğunca yeleğini giyer, üst katında oturup dişlerini fırçalar.




Geçmişime bakınca kendi aptallıklarımla o kadar eğleniyorum ki başka eğlence aramaz oluyorum çok zaman.

Hamilelik dönemi ile ilgili en net hatırladığım şeylerden biri , şeker hastalığı nedeni ile yaptığım o ağır diyetten bıktığım ve hastaneye kontrole giderken, "şekerim düşük çıkarsa vallahi billahi pizza yiyeceğim" diye Pizza Hut promosyon afişine bakıp yalana yutkuna yeminler ettiğim;doktor beni apar topar doğuma almaya kalkınca sırf aklım pizzada kaldığı için oradan kaçmanın yollarını aradığımdır.

Bir gün size Selin ile tanıştığımız o ilk günü anlatayım.
Komedi dünyası idi doğumun her anı.
Detaya girmeden 3-5 minik yaşanmışlığı paylaşayım yine de şimdilik:


Selin buz pateni ile tanıştığında :))



Doktor neşteri vuracağı sırada çığlığı basıp "durun" diye haykırmak cehaletin yüksek lisans görmüş hali değil de nedir?
Adam telaştan neşteri daldırıvereydi ciğerime kadar onu kim suçlayabilirdi?

-"Ne oldu "..dedi doktor korkuyla
-"Saati görmüyorum, yükselen burcunu hesaplayamam sonra.Biriniz bana saat verebilir mi" dedim o an dünyanın en doğal ve mantıklı şeyinin bu olduğuna inanarak.

13:09:07'de Selin doğdu.
Yükseleni Boğa imiş :))


İkinci çocukta öyle mi oldu ya?Haaayıııır tecrübeli bir anne idim ben artık.
Doktor 23 Ocak dedi Nehir'in doğum tarihine
Abim var ya hani şu kıvırcık olan..anlatmıştım Bora diye
O'nun doğumgünü 12 Şubat
Aynı güne denk gelsin diye gitmedim doğuma..12 Şubat'a kadar oturdum bekledim
Deli ettim doktorumu deli ettim.

Bi de abime telefon açtım "herkes çeyrek altın takar sen cumhuriyet takacaksın" diye.
Şimdi dayı-yeğen doğumgünlerini birlikte kutluyorlar.


Doğum için ameliyata gireceğim.
Hemşire hijyen diye yırtınıyor ama yok..beni ikna edemiyor
Dudağımda nar çiçeği rujum, gözlerimde far...çocuk çıktığında anasını güzel görsün böyle gireceğim doğuma diye tutturmuşum.
Hemşireyi de deli ettim.
Ama tecrübeee;saati bu sefer yakınıma aldım evvelden.
En az benim kadar çatlak doktorum "bunu hissediyor musun Kadriye" dedi.
"Neyi?" dedim.
"En sevdiğim cevaptır " diye kahkahayı bastı ve neşteri vurdu
Bir yerlerde Yaşar çalıyordu.
11:34:15'te Nehir doğru.
Yükseleni ikizler...



Dünyanın en saçma sapan ve en güzel şeyi annelik.

İlk andan itibaren hiç bir şey eskisi gibi olmuyor..hayatı en baştan öğrenip, kölesi olacağınız bir krallığın inşaasında mantığı hiçe sayıp delicesine çalışıyor ve yeniden var oluyorsunuz. 




:

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Duyguların Renkleri Var

En sevmediğim duygu çaresizlik. Rengi bulanık safran sarısı, çirkin bir kırmızının üzerine dökülmüş. Ne yapsam atamıyorum üzerimden, ne varsa bende kalan alıp götürüyor hepsini tereddütsüz...Zamanın getirdiklerini zamansız alıyor benden.Soğuk!

En aldırmadığım duygu öfke. Rengi palyaço pembesi.Nadir gelir, ben geliş sebebini sormadan alır şapkasını gider ardında iz bırakmadan.Kanımı ateşleyişini, bende yarattığı adrenalini severim ama en çok geç gelip tez gidişidir sevdiğim.Bir de , sadece öfkelendiğimde aldığı bir renk var gözlerimin; çakmak çakmak bir yeşil.Onu da severim.

En vazgeçilmez duygu huzur. Sevgi maisi ile şefkat maisinin uyumla kucaklaştığı bir mai rengi. O kadar serin bir sıcaklık ki o, incinmesin,kırılmasın , benden kimse alamasın diye kalbimin ve beynimin ennnnn içerilerine yerleştirip duvar ördüm çevresine. Aldırmazlığı içime veren Allah'ıma şükürler olsun.Bazen köy yanar kel bakar modunda yaşamak o kadar güzel ki :-))

En şiddetli duygu aşk. Rengi değişken ama asla pastel değil ve asla beyaz değil. Genelde damarlarımda kanın Şibumi kıvamında dolaşmasına neden oluyor.

En kuvvetli duygu annelik. Rengi mercan yeşili ile turuncu karışımı. Uç duygu ve kavranmların uyum içinde tek potada erimesine neden olan karmaşık bir düzen getiriyor dimağınıza.İlk defa ölümden korkuyor insan...onları bırakmak korkusu ölümden baskın.

En ferahlatıcı duygu özgürlük.Dünyanın tüm rüzgarlarını ciğerlerinize doldurmak demek özgürlük. Göğün maisi ile bulutun beyazı birbirine karışmış,Dalgaların köpüğü gibi kıpır kıpır ve vazgeçmeye hazır. özgürlük sıcak havada alınan serin ve taze bir nefes gibi...

En nitelikli duygu merhamet. Allah almasın kalbimden onu..başka iyi bir niteliğim yok çünkü. Merhamet kahverengi yeşil, merhamet sakınımlı mahçup. Merhamet suskun dilsiz ,tevazu içinde ama başı hep dik. Merhamet anne kurabiyesi tadında..

En bedel ödeten ama en arı kalan duygu adalet. İnsan kendi adaletini uygulamalı, adaleti el'den beklememeli bazen. Adalet kömür karası kararlı.Adalet çelik kadar soğuk ama elden bırakmazsan senin vücut ısında.

En salak duygu korku. Rengi çiğ sarı..uçup kaçacak gibi.Bir Allah'tan bir nefsimden bir de sarhoştan korktum şimdiye kadar. Öteki renklerimi zedelemesin diye gelse de görmem, seslense de duymam duygularımdan bu. Soğuk çorba içmek gibi...

En çabuk kaybolabilen duygu vefa. Lila rengi, utangaç. Az insanda bulunur, çoğaltılması resimlerle-kokularla-şarkılarla mümkündür. Kırılgandır.beslenmesi gerekir.