sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Haziran 2017 Pazar

Wonder Woman






Vizyon tarihi 2 Haziran 2017 (2s 21dk)
Yönetmen 
Ülke ABD

Filme gitmeye niyetliydim zaten ama araya zaman girip  yeni filmler çıkınca "olmasa da olur" sınıfına sokuverdeim. Lakin (belki siz de yaşadınız sorunu) maximum kart ve iş bankası ile ilgili Türkiye genelinde yaşanan sorun nedeniyle bilet aldım alamadım şifre girdim doğru ama geçmedi dur şubeye gideyim derken ilkseansı kaçırmış oldum. Ama azimliydim sinemaya gitmeye ve hemen sonra gidebileceğim tek filmolan Wonder Woman'a girdim (fırsat sitesinden bilet aldım hemen)

Wonder Woman eğlenceli ve izlerken pek sıkılmayacağınız bir sinema. Filmin kahramanı olan Gal Gadot o kadar hoş bir hatun ki sadece onu izlemeye dahi gidebilir insan. Mantık kısmına çok takılmadan izlemek yapabileceğiniz bir şey ise, patlamış mısırınız elinizde keyifle izleyebilirsiniz bu filmi.

Amazonlar,eski tanrılar,bugünün dünyasının   kesişimlerinde yer alan konuda en fazla amazonların savaş sahnelerini beğendim sanırım. Bir amazonda bulunması gereken nitelikler ise sık sık gülmeme ve neşelenmeme neden oldu. Seks ile ilgili teklif edememe haline yanımda oturan kadın o kadar güldü ki bir ara filmi bırakıp  kadına güldüm keyifle.

Filmde beni rahatsız eden bir şey oldu. Zehir yapan kötü Alman ile ortak olan Osmanlı'ları durdurmak lafı geçti.  


Hadi film eski zamanda geçiyor diye kendimi teselli etmeye uğraşırken "Türkler"  lafı da geçince, son zamanlarda sinema filmlerinde bunun tek tük ama rastlantı denilmeyecek kadar düzenli geçtiğini düşündüm.
Bizi hala fesli ve kötü  görmek neden herkesi bu kadar mutlu ediyor anlamak mümkün değil.

18 Şubat 2017 Cumartesi

John Wick-2


Merhaba pestilimi çıkartan haftanın hemen ardındaki sevgili Cumartesi.
Yalan yok , bu sefer iple çektim gelişini.
Hayallerim vardı
Elinden tuttum sana geldim.

Bu hafta deli  çalıştım. Cuma akşamı 22 gibi  işten çıkıp eve yürürken ayaklarım mı beni taşıyordu ben mi ayaklarımı  taşıyordum emin değildim ama içimde üzerime düşenleri bi tamam halletmiş olmanın huzuru vardı ve tüm stresleri arkada bırakmanın sonsuz neşesi ile bir nevi bulutların üzerinde uçuyordum.

Eve gittiğimde çantamda çocuklarıma getirdiğim minik kanepeler vardı özür niteliğinde.
Onları ihmal ediyorum bir süredir ben de farkındayım.
Her ihtimale karşı çiğ köfte de almıştım.

Affedildim netekim.💖

Sabah gözlerimi açtığımda bacaklarım kilometrelerce yol yürümüşüm gibi ağrıyordu.
Sürünerek çıktım yataktan.
Makyaj yapmama hakkımı kullanıp sinemaya yollandım.

Salonların neredeyse hepsinde recep İvedik vardı
İĞĞREENNÇÇÇÇÇ
Öğrk!



John Wick'e biletimi aldım ve çubuk krakerimle suyumu almak üzere Carrefour'a indim.

John Wick'e gitmemem için çocuklarım bana yalvardı aslında. Senin hapşırıp bizim çok yaşa dediğimiz sürede adam bir vagon insan öldürüyor neden gidesin dediler.
Keanu Reeves benim için yeterli dedim. Gittim
Çok iyi bişi yaptığım kanaatindeyim.


John Wick , ölmezler grubundan biri aslında. Hani  mantık arayarak bu filmi izlemek, lüks bir restaurantta yemek yerken "ben bu parayla 3 kilo kıyma alır hepinize köfte yapardım" demek gibi bişi. Keyif alacaksınız,İzleyin.

John Wick karakteri hoşuma gidiyor. Bu filmde de deformasyon ya da geri adım yok. Efektler kesinlikle muhteşem. Dublör kullanmıyorsa Keanu Reeves'e kullanıyorsa dublöre had safhada acıdım. Mr Wick'in evinin renklerine hasta olup ileride bir gün zengin olursam aynısını yaptırayım hayali kurarken evi havaya uçurduklarında harbi öfkelendim. Katiller kulübünün nezaket kurallarına bayıldım. Ölüme ve dostluğa saygı prensipleri  hoşuma gitti. Kelime israfından kaçınmaları beni  dört köşe etti. Lakin konuşma yokken çocuklarımın hakkını vereyim aksiyon pek bi  boldu.


Az konuşulan, aşk ilişkileri ile yoğrulmamış filmleri daha çok seviyorum artık bunu  fark ettim. Aşk, Mr Darcy ile Mis Bennet seviyesinde anlatılmadıktan sonra çekilir dert değil abicim.

Sinema, vaad ile bitti. Devamı gelecek besbelli ve devamı buna beş basacak onu  da görüyorsunuz. İddia hayli yükseltildi çünkü.👍



Bir de Tayfun Pirselimoğlu ile Zeynep Özbatur söyleşine gittim. Güzelim konu ve konuklara karşın katılım 35 kişi kadardı.

Sinir oluyorum sana ey toplum

Teşekkürlerrrrrr

16 Şubat 2017 Perşembe

GEZERSEM ÖYLE BÖYLE DEĞİL FENA GEZERİM



Yazamadım çünküüü koş koş  koş koş...bakınız nerelere takıldım bir haftada:

SİNEMA:







Vizyona girdiği gün  gitmeyi çok istedim ama toplantıya katılmam gerekiyordu gidemedim. Geçen sene kapıları kırıp içeri girenler aklımdaydı ama  bu sene sakin bir toplulukla girdim sinemaya çok şükür.








Film bu sefer kitaba daha uygundu. Daha cüretkardı. Renklerin büyüsü, görsel bütünlük kesinlikle beni etkiledi:çok doğru kullanılmıştı.Daha evvel de dedim : 20 ya da 30'lu yaşlarda izlesem farklı  algılardım  ama bu yaşta, Türkiye gündemi ile yoğrulmuş ve yorulmuş beynim ile sadece çekimlerin güzelliği beni heyecanlandırdı ve keyif aldım.

Mr Grey beni güldürdü. Filmi izlerken karısının kıskanç olduğu ile ilgili okuduğum şeyler aklıma geldi ve gerçekten gülmekten kendimi alamadım. Anastasia ilk filmden daha iyiydi. makyaj uzmanlarını mı değiştirdiler bilmiyorum ama ne yaptılarsa bu sefer kız gözüme güzel göründü. Kim Bassinger'i görünce de "zalımsın zaman" demekten kendimi alamadım.

Gidin, izleyin;keyif alacağınız bir film, güzel zaman geçireceksiniz.

TİYATRO:


Tiyatro Martı'nın "Demir" oyununa gittim. Güzin Özyağcılar oyunu alıp götüren kişi.Seyirciyi de sahneye bağlayan ipler onun elinde.Eski jenerasyon ile yeni jenerasyon arasındaki farkı bariz izliyorsunuz. Oyun güzel ama ağır denilebilecek nitelikte. Kalitesine yaraşır dolulukta değildi salon..üzüldüm.



KONSER:


"Aşka Adanmış Şarkılar" KKM 14 Şubat etkinliği idi. Yeğen (Mert) bende ya, oğluşumla  gittik konsere. Şems Trio ve bir konuk sanatçı  vardı sahnede. Yeşilçam filmleri konsept alınmış, ekip süper, salon tıklım tıklımdı. Her parçayı çok büyük bir beğeni ile  dinledim. Konser bittiğinde neden bu kadar kısa diye hayıflansam da saate baktığımda tam bir saat sürdüğünü hayretle gördüm. Salonun merdivenleri bile doluydu. Tebrikler Kozyatağı Kültür Merkezi.

FESTİVAL:



Kadıköy Kış Sanat Festivali'ne katıldım. Bilet yerine kitap isteyen Türkiye Gençlik Akademisi  bir grup pırıl pırıl genç insandan oluşuyor. Şahane de bir program düzenlemişler.

İLK GÜN:


  • Yalnızlık Senfonisi –Perdesiz Sanat

• Madox ile 3 gece tiyatro gösterimi
• Dans
• Müzik Performans)

İKİNCİ GÜN:

• Seramik workshop
•     Beckett tiyatto
• Folklor Gösterisi - Karadeniz
• Tango

Ayrıca bakımevlerinde kalan çocukların resimlerinden de sergi açmışlar.
Açılış konuşmasında  da gözlerim doldu (basında yer almış alıntı oradan)

"Kısa vadede hepiniz Türkiye Gençlik Akademisi’nin faaliyetlerini yakinen göreceğinize ben yürekten inanıyorum. Bizim buraya çıkma amacımız bu festivali gerçekleştiriyor olma amacımız bize çok eskilerden gelen bir emanet, bir vazife hatta Türk gençliğin birinci vazifesini yerine getirmek için Kış Sanat Festivali organizasyonu yapılmıştır. Bu vazife bize 1923 yılından kalan bir emanettir. Bazı zamanlar vardır. Elinizi taşın altına sokmanız gerekir. Bazen küçük ya da büyük olmanız çok da önemli değildir. Ve bazen Hz. İbrahim’e karınca olmak gerekir o suyu taşıyan. Ve o günler geldiği zaman ne yanmaktan korkmamız gerekiyor ne de ezilmekten. Türkiye Gençlik Akademisi’nin bundan sonra herhangi bir üyesi ve herhangi bir gönüllüsü hiçbir zaman korkmayacaktır. Birinci vazifesini yerine getirmekten yılmadan usanmadan kaçmaya devam edecektir"

SERGİ:




"Ahşaba Dokunmak" sergisinin açılışına katıldım. Sergi çok güzel ve ahşabın insana huzur veren büyüsü estetikle birleştiği için benim bi ayrıca hoşuma gitti. 

 

1 Şubat 2017 Çarşamba

YAŞAMAK VAR YA...



Haberlerde belli surat ve belli seslerden arındırdım kendimi.
Ohhhhhh..Heidi'nin büyükbabasının  çatıkatında uyanıyorum sabahları..öyle bi kendime geldim.

Sabahları  peynir kızartanım da olsa horon tepe tepe geleceğim iş yerime.


Tiyatro , konser, anma,sinema..sanata dair ne varsa (Kadıköy'de yaşamak  avantaj ve ayrıcalığı ile) kucaklıyorum hepiciğini. 

KADIKÖY BELEDİYESİ MURAL İLE ŞENLENMİŞ BİR DEVLET KURUMU..BAYILIYORUM

Misal, bu akşam CKM'de yapılacak olan Barış Manço Anma'sına gideceğim kıvırcığımı alıp ;andolsun ki durmayacağım yaşamaktan ve yaşadıklarımdan keyif almaktan.


Bir kere denizin ortasında motorlar çarpıştı Yunan misali denize dökülüyorduk Üsküdar-Beşiktaş hattında
İki kere zehirlendim.
Çocukken annem elinde saat sabaha çıkarmıyım diye başımda beklemiş günlerce..menenjit hariç çocuk felci dahil  her bir halt beni bulmuş

Vukuat çok efendim..kaç kere araba çarptı saymaya bile tenezzül etmiyorum artık.

Yani diyeceğim o ki: Bunca bunca kere top direkten dönmüş;KURTULUŞ SAVAŞI ve ÇANAKKALE SAVAŞI'nda şehir düşenlerin torunuyum ben.

Yemez dostum yemez böyle manyak gündemler bombalar şunlar bunlar: ömür Allah'ın verdiği kadar. ne korkacam? Kimi bir terör saldırısında ölür kimi gülmekten ölür, kiminin yanında bomba patlar kiminin boğazına makarna kaçar..sebep değişse de belirleyen değişmez:ömür Allah'ın verdiği kadar.



Bu akşam Barış Manço anmasındayım,
Yarın sinemaya gideceğim.
Cuma akşamı tiyatro biletim var,
Cumartesi sabahı muhtemeldir ki yine sinemaya giderim.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış..şaşarım !


Çiçek ektim..filizlendi
Kar ayazı kışı, kış ardındaki baharı müjdeliyor..


Her şey  çok güzel olacak.


28 Ocak 2017 Cumartesi

Çalgı Çengi İkimiz (Çalgı Çengi 2)



 Yine bir cinemaximum'da maximum kartla ilk seans 7 TL  teşviki ile yollara düştüm.

Bu kez yanımda Selin de vardı.

Nehir'i sömestrde kutsal topraklarıma yani Trabzon'a yolladığım için Selin ile başbaşa  geçiriyoruz bugünleri. 


Lakin iş beni benden alıp bir ben var bende benden içeri denen beni bile çalıştırdığı için kızımla zaman geçiremedim ne yazık ki.

Onu telafi etmek için sabah kalktık erkenden sinemaya gittik.

6 Ocak 2017
2017 - Türkiye
Komedi ,  Macera

Vizyondaki filmler arasında ikimizin de gönül birliği ile hadi gidelim dediği film Çalgı Çengi 2 oldu.

                                    
Sanırsam Ahmet Kural'ın bunda ciddi payı var :-p

                            

Eyvah Eyvah'ta da yakaladığım bir şey var : küfrün veya adi ciselliğin  dibine vurmadan da mizah yapılabiliyor, eğlenceli saatler geçirilebiliyor. 

                         
Ahmet Kural ve bu  ekip  bunu yakaladı bence. İzlerken keyif alıyorum. Bu filmde de eğlendik bir hayli netekim.
                           

Ekip  artık kemikleşmiş kadrodan oluşuyor. Bu hoşuma gidiyor.

                         


 Tipler ve kimliklerde değişiklik de yapılsa benimsiyorsunuz çünkü seçilen tiplemeler ve ağızlar fena halde bizden:halk tipinin hafif karikatürize edilmiş hali.
                      

Zaman zaman konuyu ve esprileri çok iyi yakalasalar da zaman zaman elden kaçırdıklarını düşündüm. Filmin sonunu da eksik bırakmışlar hissi oluştu bende. 

Hani, o kadar iyi tempo-örüntü sonunda hafif bir hüzün, vurgusu düşük bir son.

                              

Kötü mü?

Aslaaaa :-)
Ama genel kanı ilki kadar iyi olmadığı yönünde.

İyi seyirler ve sevgiler


18 Aralık 2016 Pazar

Star Wars - Rogue One

 
Her gün kendimle ilgili yeni bir şey keşfediyor gibiyim
Zira 40 yaş sonrası "fevkalade" değişiyor insan.
Yağmurdan sonra netleşen görüntü gibi
Toz zerrecikleri yer yüzüne iniyor ve tüm görüntüler daha parlak , daha net.
 
Cumartesi filme gitmeye zaten niyetliydim ama Cuma akşamı balık ekmek sebebi ile gayet güzel zehirlendiğim için sabaha kadar öğğ ve saymak istemediğim pek çok beter vaziyet sonrası Cumartesi tek istediğim şey yer çekimine boyun eğip çakılı kalmaktı. Lakin o gün Ayşegül, yani tüm masallarda adı geçen iyilik ve temizlik meleği geleceğinden sabah erkenden evi boşaltmak zorundaydık. O iş yapıp koştururken bir kenarda oturmak ayıp geliyor bana. Bu nedenle "hastayım" bile diyemeden Nehir'i kursa bıraktım ve ağrıdan körelmiş gözlerim,  çatlayan başım, boşalmış mafsallarım,lime lime olmuş etlerim diye söylenerek Natilus'a  gittim.
 
Kendimle ilgili keşfettiğim şey ise ölmek üzere bile olsam ayrıntıların önemini yitirmediği ve beni mutlu ettiği oldu. Gittim, Star Wars'a bilet aldım ve gerçekten ama gerçekten sürünerek Carreforu'a inip çubuk kraker ile su aldım.
 
Her zamanki gibi D-12'yi aldım. Maximum karta ilk seans 7 TL uygulamasına minnettarım. Lakin gittiğimde seyretmek yerine öpüşmek taraflısı olduğu  pek belli bir çiftin koltuğumda oturduğunu fark ettim ve konuşmak zorunda kaldığım için durumdan nefret ede ede biletimi gösterip onları kaldırdım. Koca D sırası boştu, "insanlık ölmüş" diyerek beni protesto ettikten sonra yerimden kalktılar. Tam oturup zonklayan başıma " artık yapma" diyeceğim esnada gözlüğümü bulamadım. Oysa şimdi açıp yanıma koymuştum diyerek bakındım ama çaresiz gidip bir tane daha aldım.
 
Ve sonra her şeyi unutup uzayın derinliklerinde geçen o muhteşem yaratıcılık deryasına kendimi teslim ettim.

Film ile ilgili ilk izlenim için tık
 
YönetmenGareth Edwards
Yapımcı
SenaristChris Weitz
Hikâye
UyarlamaGeorge Lucas tarafından üretilenKarakterler adlı eser
Oyuncular
Görüntü yönetmeniGreig Fraser
KurguJabez Olssen
StüdyoLucasfilm Ltd.
DağıtıcıWalt Disney Studios
Motion Pictures
Çıkış tarih(ler)i16 Aralık 2016
ÜlkeABD
Dilİngilizce
 
Sıkı bir Star Wars izleyicisi değilim ama an itibarı ile pişmanım. Önceki tüm bölümleri tek tek tek tek izleyeceğim, kesin kararlıyım.
 
Film, evvelini bilenlere daha çok haz verse de ilk kez izleyenleri de alıp götürecek bir kurguyla sunulmuş. Ben arada yer alanlardan olduğum için büyük bir keyifle izlediğimi söyleyebilirim.
 
Bir kült haline gelmiş Star Wars hakkında entelektüel ay da akademik yazı yazmak değil benim işim. Kendi gözlemlerim, izlenimlerin ve yaşadığımı  aktarabilirim sizlere sadece.


 
Öncelikle bir var oluş mücadelesinde ön planda bir kadının olması  dikkatimi çekti. Bu, hep erkek kahramanlarla dolu dünyamızda özellikle sevdiğim bir şey. Filmde iki kez tekrarlaran "isyan umutla başlar" cümlesi ise gözyaşı kanallarımı  doldurdu ve umut, özlemle bir kez daha içime doldu.
 
 
Karakterler elbette özgün, kostüm ve yaratıcılığa ise edecek tek söz bulamadım. Kurgu dünyasında alıntılar olduğu ise gözden kaçmıyor tabii. Yüzüklerin Efendisi'deki Fül'leri burada mekanik olarak görmek ya da Açlık Oyunları'daki sistemin askerlerinin kostümlerinin de Star Wars'tan alıntılandığını  görmek gibi. Beyaz (ak)  pompalananın aksine iyiliği temsil etmiyor bu filmlerde . Sistemi ve kötülüğü temsil ediyor.E ne diyeyim, kör göze parmak girsin.
  
 

Türlerin bir arada oluşu mümkün ama  kurallar, bütünlük,"ben" değil "biz" oluş. İnanmak her şeyin ötesinde bir güç ve var oluş  sağlar mesajı da kuvvetle verilen mesajlardan . Filmde sürekli yinelenen 
 
 
 

Gözleri görmeyen ama kör olmaktan çok uzak bir savaşçıyı canlandıran chirrut imwe'in (Donnie Yen)  sürekli dile getirdiği  "güç benimle, güce inanıyorum" yinelemesi, inanmanın verdiği güce vurguydu benim için. Filmde en çok onu sevdim diyebilirim(gerçek hayatta profesyonel piyanist olması da etken mi acaba ). Savaş alanına giderken "yalnız başına orada hiç bir şey yapamazsın" diyen arkadaşına sonsuz bir güvenle gülümseyip " yalnız değilim ki sen varsın" deyişi uzun bir tartışmanın sonunu getirdiği gibi sonu belirleyen akışta da pek çok  şeyi belirledi.


 
Bilim Adamı ve kızını deli gibi seven, son ana kadar  vatanseverlik diyebileceğimiz duygudan vazgeçmeyen: duyguyu akıl ile yücelten Galen  Erso ( Mads Mikkelsen) ise her izlediğim rolde bir kez daha önünde şapka çıkardıklarımdan. Onu tanıyor olmayı dilerdim gerçekten.



Komutan Krennic tüm zamanlara hitap eden bir karakter. Kötülük  ve hırsla beslenen her şey,sahibini yakar ve yok eder. Bugünlerde  herkesin gözlerini aça aça izlemesi gereken bir karakter.

 
Pilot'a hiç kıyamam ben yaa..tüm film boyunca o pilot gözlüğü tepesinde. İnanarak ve iyi niyetle yol a çıksa da çetin bir imtihan verdiği muhakkak olan karakter filmin adını  bana filmin ortasında o baş ağrısına rağmen kahkaha attıran bir şekilde belirliyor. Bu ayrıntıyı kesinlikle kaçırmayacağınızdan eminim.




E K2SO 'dan bahsetmeden olur mu? Bizim oralı kimi teyzeleri anımsatan K2SO, yüzbaşının deyimiyle "devrelerinden geçen her şeyi  söylemek eğiliminde". Ama onu sevmemek de mümkün değil doğrusu.



Yüzbaşı'dan çok bahsetmedim. Hem bu kadar baş rolde hem bu kadar kenarda olan başka tipleme gördüğümü hatırlamıyorum.


Ve tüm her şeye sahip olan Dark Lord...evrene sahip olursun ama bir kapı aralığından dışarı sızar da umut tüm dünyanı yıkar geçer,kazanan vazgeçmeyiş oluru simgelemiş.

Tüm isyanlar umut üzerinedir. Filmde iki kere yinelenmiş ben de iki kere yineleyeyim.

Bu aralar Star Wars, Açlık Oyunları vs tüm filmlerde verilen mesaj aynı mı ben mi dellendim bilemiyorum.



Kesinlikle izlenesi film , iyi ki gitmişim dedim. Artık beni kör etme noktasına gelen baş ağrımı da , majeziki evde unutan yarım aklımı da çantama koyup ertesi sabaha kadar uyanmamak üzere evime geldim.