13 Aralık 2014 Cumartesi

Kuzgun-POE


KUZGUN

Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
                      Başka kim gelir bu zaman?"

Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi,
Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
Işısın istedim şafak çaresini arayarak
Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore'dan,
Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore'dan,
                      Adı artık anılmayan.

İpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
Korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
Yatışsın diye yüreğim  ayağa kalkarak dedim:
"Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
                      Başka kim olur bu zaman?"

Kan geldi yüzüme birden  daha fazla çekinmeden
"Özür diliyorum" dedim, "kimseniz, Bay ya da Bayan
Dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki,
Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan."
Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
                      Kapıyı açtığım zaman.

Gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
Şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
Sessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada,
Fısıltıyla bir kelime, "Lenore" geldi uzaklardan,
Sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
                      Yalnız bu sözdü duyulan.

Duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
İçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
İrkilip dedim: "Muhakkak pancurda bir şey olacak;
Gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
Yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran; Başkası değil rüzgârdan..." Çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden Bugüne kalmış bir Kuzgun pancuru açtığım zaman. Bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle Süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan, Kondu Pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan, Kaldı orda oynamadan. Gururlu, sert havasına kara kuşun alışınca Hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan; "Gerçi yolunmuş sorgucun" dedim, "ama korkmuyorsun Gelmekten, kocamış Kuzgun, Gecelerin kıyısından; Söyle, nasıl çağırırlar seni Ölüm kıyısından?" Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." Sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama Hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan, İlgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki Kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan, Böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan; Adı "Hiçbir zaman" olan. Durgun büstte otururken içini dökmüştü birden O kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan. Sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı, Sustu, sonra ben konuştum: "Dostlarım kaçtı yanımdan Umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan." Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." Birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte "Anlaşılıyor ki" dedim, "bu sözler aklında kalan; İnsaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin Sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan. Umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan: Hiç -ama hiç- hiçbir zaman." Çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün; Bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan, Sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere, Sonra Kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan Ne demek istediğini böyle kulağımda kalan. Çatlak çatlak: "Hiçbir zaman." Oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile Ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan Durup o Kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım, Kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran, Elleri Lenore'un artık mor mindere, ışık vuran, Değmeyecek hiçbir zaman! Sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla Melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan. "Aptal," dedim, "dön hayata; Tanrın sana acımış da Meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan; İç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan." Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." "Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa? Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan! Bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin, Korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan Acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan..." Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." "Şu yukarda dönen gökle Tanrı'yı seversen söyle; Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan! Azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi Buluşacak o Lenore'la, adı meleklerce konan, O sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan?" Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." Kalkıp haykırdım: "Getirsin ayrılışı bu sözlerin! Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan! Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın! Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan! Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!" Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." Oda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan; Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan, O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan Kalkmayacak - hiçbir zaman!
Edgar Allan  POE

Çeviri : Ülkü TAMER

5 Aralık 2014 Cuma

Işık



Şemsiyesiyle dürttü bulutları. 

Boşuna mıydı tüm o hazırlanmalar, beklentiler, el açmalar. 

Ne kadar fidan varsa büktü boynunu bulutların umursamazlığından... kurudu hepsi.

"Gidersem darılma" dedi..son bulut da gitti. 

Herkes kendi öyküsünü yazmaktayken, her pencerede yanan ışığın sıcaklığına öykünerek giden karanlık yolların seyyahları gibi buruk bir yalnızlık var şimdi. Elinde kırmızı şemsiye..belki yağar, belki damla damla çoğaltır güzellikleri diye dürtmekte gelip geçen bulutları.

Bir fırtına ..belki felaketi olacak ama temizleyecek havada asılı kalmış tüm tozlu zerreleri. 

Bir yangın,bir sel,bir çığ...bir ışık;çağırdığı, her şeyi yeniden başlatacak o ışık...



4 Aralık 2014 Perşembe

Gördüm...


Uzun ince bir yoldayım
Yürüyorum gündüz  ve çok uzun zaman.

Yüreğim dar mekan geniş olsun dedim, tavanı en yüksek yeri sokak buldum. Günlerdir, haftalardır yürüyorum yürüyorum yürüyorum. Kulaklığımdan  sevdiğim ezgiler adımlarıma eşlik ediyor. Düşünüyorum, hatırlıyorum. Yürümeye devam ediyorum, yokuşlar ,düz yollar ...dşünüyorum, unutuyorum.  Özlediklerim gelip geçiyor  dimağımdan, kızgınlıklarım her adımda ayaklarımın altında.

Sonra binlerce kez önünden geçtiğim bir caddenin bir kez daha önünden geçerken milyonlarca yıldır o caddenin üzerine doğmuş güneş, bulutlarla hüzmeler yaratıp bana sesleniyor: boşver...yaşamak güzel şey.

Elimden alamayacakları güzellikler gök yüzünde . Gülümsüyorum..




Yürüyorum, ayaklarım benim emrimde ben ayaklarımın. Kulaklarımda Vivaldi Rain ... yağmur damlaları gibi kendi düzeninde akıp giden notalar ruhumu arındırıyor. Yapmam gereken o kadar hiç var ki...unutsam rahatlarım.  Gönlümü ısıtan güzellikleri ile ağaçlara bakınıyorum. Çocukluktan kalma alışkanlık, avuç içlerimi gövdelerine dayayıp onları dinliyorum. Onlarca değil yüzlerce kez seyrine daldığım ağaçta bir detay fark ediyorum şaşkınlıkla. Deli bu insanlar, sevdanın kendisi deli. Ağaç kızıyor mudur buna;kim ister ki sevda ile de olsa kelepçelenmek diyorum...sonra hatırlıyorum. Aşk hoşgörülendir!


Yürüyorum. Girmiyor o nefesler göğsüme girmiyor. Adımlarım ardıardına, kulaklarımda kelebeklerin dansı. Aklım yağmur sonrası beklenmedik anda geliveren güneş misali gönlümdeki kara bulutları dağıtıyor anılarla. Bakıyorum, aklım gönlümle barışık..görüyorum. Nerede okumuştum ben bunu: ne tarlalar vardır üzerinde ot bitmez ne kayalar vardır üzerinde bereketli incir ağaçları yetişir. Adımlarım yavaşlıyor ve duruyorum. Umut dalga dalga yayılıyor  benliğime. Üzerinde ağaçlar bitmiş kayalara bakakalıyorum. Allah'ım, kendi aptallığımdan beni koru..Ne insanlardan ne hayattan umudu kesmek mi?

 Mai'nin en kurşuni tonunda bile aşkı, sevgiyi, güzellikleri görememek mi?








 

3 Aralık 2014 Çarşamba

Döndüm Şöyle Bir Baktım da...

Aklımda nereden estiyse , seneler önce bebek.com da yazışmalarımıza bakmak istedim bu sabah. Ne mutluydum, ne eğlenirdim o zamanlar.

Bir tanesini paylaşayım mı sizinle?



Kırmızılısı Selin,öteki sarı şeker ise çok sevdiğim birisinin çok sevdiğim kızı..

28,02,2006



GÜNAYDIN, 
  
BU SENE İPİN UCUNA ASILACAĞIM VE ELİMDEN KAÇIP GİTMESİNE İZİN VERMEYECEĞİM DEDİM AMA İP BİR YANA DURSUN KENDİMİ KAYBEDECEĞİM HALE GELDİM..AMA BU BİR ŞİKAYET CÜMLESİ DEĞİL DİKKATİNİZİ ÇEKERİM. 
  
SADECE ÇOK ALANA ÇOK YERE DAĞILDIM VE YETİŞMEKTE GÜÇLÜK ÇEKİYORUM O ARADA YAZAMADIĞIM ZAMANLAR OLUYOR AMA İŞİM NE OLURSA OLSUN BURAYA YAZMAYI VE OKUMAYI ÖZLÜYORUM...DİYE KİŞİSEL İLETİMİ YAZDIKTAN SONRA ÇOCUKLARIMI ANLATMAYA GEÇEBİLİRİM...

BU CÜMLEDEKİ "LAR" EKİNİ NE ÇOK SEVDİĞİMİ HİÇ SÖYLEMİŞMİYDİM? 
  
SELİN ERKEN ERGENLİK Mİ YAŞIYOR NEDİR KIRACAĞIM BACAKLARINIHER DENİLENE İTİRAZ EDİYOR AY... ÖMRÜMÜ ÇÜRÜTTÜ RESMEN .HER KONUDA KENDİ FİKRİ VAR HER KONUDA BİR OLMAZ İLERİ SÜRÜYOR Kİ FİKRİNİDE BEYAN ETSİN(BABASI AZ GELMİŞ GİBİ )AKŞAM DESENLİ DANTELLİ FANİLASINI GİYMİŞ ALTINADA ŞORTUNU GİYMİŞ(ZÜRAFANIN DÜŞKÜNÜ MİSALİ),SONRA O FANİLANIN ETEK KISMINI BURUP BURUP GÖĞÜS "DEKOLTESİNİN" İÇİNE SOKARAK GÖBEĞİNİ AÇMIŞ,SAÇLARINI ISLATIP TOPLAMIŞ SONRA GEÇMİŞ KARŞIMA DANS EDİYOR.İÇMEKTE OLDUĞUM ÇAYI İTİNAYLA PÜSKÜRTTÜM TABİİ.KIZIM NE OLUYOR?ANNE BU AKŞAM HEM MODACIYIM HEM MANKENİM DİYOR.E AMADA BEN HALA ANNEYİM SENİN VASFINA TÜKÜREYİM DONACAN KIZIM ALLAH'IN KIŞ GÜNÜ HEM HER YERİNİ AÇMIŞSIN HEM AZ GELMİŞ BİRDE BAŞINI ISLATMIŞSIN.BANA MERHABA BAŞÇAVUŞUN EŞEĞİ BAKIŞINI FIRLATTI DANSINA DEVAM ETTİ ANNEANNESİNE GİDİP YALTAKLANDI,FOTOĞRAF MAKİNESİNİ GETİRDİ Bİ FOTOĞRAFIMI ÇEK FALANCA İLE FİLANCAYI ÇATLATAYIM(KIŞIN GÖBEĞİNİ AÇTI DİYE SELİN'İ KISKANIP ÇATLAYACAK ARKADAŞI DA VARMIŞ EŞHEDÜ) 
  
HANİ HEP DERİM YA BENDE OTOTRİTE YOK ALLAH BENDEN ALMIŞ KİME VERMİŞ BİLMİYORUM.İŞTE BİR KANITI DAHA.KALKTIM FOTOĞRAFINI ÇEKTİM.GİTTİ KENDİNE SÜTLÜ KAHVE HAZIRLAMAYA PARMAK UÇLARINDA AYARI BOZUK HÜLYA KOÇYİĞİT MODELİ YÜRÜYEREK, ÖZER CAMDA KAÇAK SİGARA ÇİYORDU YİNE SELİNİN SESİNİ DUYUNCA DUMANI YUTTU KORKUDAN.BENDE DİNLİYORUM. 

S:-"BABACIM, BAK BANA" 
Ö:-ÖHHÖ ÖHHHHH BÖH KIZIM NE O HALİN ÇABUK GİT GİYİN KÖH BÖH 
S:-BABACIM SAÇMALAMAGİYİNECEĞİM ZAMANI GELİNCE SADECE BENİ GÜZEL BULDUNMU DİYE SORACAKTIM. 
Ö:-KEMİKLERİNİ KIRSAM DAHA GÜZEL DURACAK SANKİ??? 
S:-BANA ŞİMDİ DEDİĞİNİ ZORLA YAPTIRABİLİRSİN BABACIM AMA BÜYÜDÜĞÜMDE GİYİM "STİLİMİ" KENDİM SEÇECEĞİM VE BÖLE GİYİNECEĞİM SENDE BANA KARIŞAMAYACAKSIN BABACIĞIM(LAFIN SONUNA -CIĞIM EKLEYİNCE HAYATINI KURTARABİLECEK SANIYOR BENİM SAF KIZIM) 
Ö:- 
S:-TAMAM TAMAM BABACIM HAHAHAH(MANASIZ SOSYETE GÜLÜŞ TON BUNU DA YENİ EDİNDİ) GÖRÜŞÜRÜZ BİRAZDAN SİNİRLENME 
  
SELİN SALONA GERİ DÖNDÜ.BAKIŞIMI GÖRDÜ(BABASI İLE KONUŞMA "STİLİNİ" BEĞENMEDİĞİM İÇİN KIZMIŞTIM SAHİDEN" GİTTİ PİJAMALARINI GİYDİ AMA MANASIZ HÜLYA KOÇYİĞİT KELEBEK YÜRÜYÜŞÜ KALDI DÜN GECE. 
  
TABİİ O ARTIK 6 YAŞINI BİTİRDİ BENİM BEKLENTİLERİM NASIL BÜYÜDÜYSE SELİNDE ÖYLE BÜYÜDÜ BENDE BİLİYORUM AMA BU BEN BİLDİĞİMİ YAPARIMLAR, SONU GELMEYEN İTİRAZLAR BİRAZ ERKEN BAŞLADI GİBİ GELİYOR BANA. 
  
ÖFKEMİN SON RADDESİ NERESİ ÖĞRENMİŞ,ORAYA KADAR OYNUYOR BENİMLE.... 




NEHİR ZATEN BİR ALEM,ŞAHSINA MÜNHASIR BİR ÇOCUK O SELİN İLE ALAKASI YOK.TAMAM BENDE BİLİYORUM KARDEŞ DİYE KİMSE İMSEYE BENZEMEK ZORUNDA DEĞİL.TAM ÜÇ KARDEŞİZ BİZ BİLMEZMİYİM KARAKTER VE FİZİK OLARAK BENZEMEZLERİ...AMADA ABİCİM BİR GIDIM BENZER DEĞİL Mİ?O DA YOK KEÇİ DE....SELİN'DEN ÇOK FARKLI AMA SELİN GİBİ ÇOK SEVİLESİ ÇOK TATI VE ÇOK ÖZEL BİR PİNÇİK O.O BENİM HACIYATMAZ GİBİ TAM YERE SERİLDİM DERKEN AYAĞA KALKMAMA NEDEN OLAN NEŞE KAYNAĞIM....O BENİM GÖKKUŞAĞIMIN EN KEYİFLİ RENGİ...O BİR ADI GİBİ ÇAĞIL ÇAĞIL NEHİR 
  
AMA O DA BİRYER CÜCESİ SONUÇTA VE CANIMA OKUYOR...AMA BU DA BİR ŞİKAYET CÜMLESİ DEĞİL. 
  
SELİNNE KADAR BAĞIMSIZ İSE BU O KADAR BAĞIMLI BİR ÇOCUK.EMMMMİ EMMMMİİİDİYE DOLANIR DURUR BİR YANDAN KOPMA KOPPMA(KORKMA KORKMA) DİYEREK HER DUYDUĞU SESTE KUCAĞIMA ATLAR VE SONRA ASLINDA KORKMADIĞI ANLARDA(ÇÜNKÜ GERÇEKTEN KORKAK BİR VELET BENİM KIZIM) BU YAPTIĞI KÜÇÜK MUZIRLIK İÇİN SAÇLARIMI KOKLAYIP ÖPEREK BENDEN ÖZÜR DİLER.DUDAĞININ BİR KENARINDA HEP TEBESSÜM VAR NEHİR'İN.YUMUŞAK HUYLU BİR ÇOCUK AMA KESİNLİKLE ANNESİNDE BULUNMAYAN KARARLILIĞA SAHİP. 
  
NEHİR DÜN UYUMAMIŞ.E İYİ ERKEN YATAR DEDİK AMA AKŞAM 19:30 İLE 20:00 ARASI UYUMASI HARİÇ YİNE UYUMADI.HEM VALLAHİ HEM BİLLAHİ ÇOCUK YATAKTA OTURDU SABAHA KADR UYUMADI.SAAT 05.30'DA ANNEM KALKTI BAKTI BİZ EDİ İLE BÜDÜ OTURMUŞUZ YATAKTA BÖN BÖN ETRAFA BAKIYORUZ.KIZIM NE OLDU DEDİ ANNEM.UYUMADI DEDİM.HEMEN EMZİĞİ ÇIKARTTI "ANNEANNE GURBAN GÜNAYDIN NASILSIN" DEDİ TABİİ KENDİ SÖYLEMİNDEKİ TATLI  VURGULARLA.ANNEM BİR SÜRE AĞZI AÇIK BİZİ İZLEDİKTEN SONRA BAŞÖRTÜ BULDU BİR TANE NEHİR'İ OKUMAYA BAŞLADI.HASTA DEĞİLMIZMIZLIK YOK SADCE UYUMUYOR ÇOCUK.O ARADA MÜEZZİN AMCA EZAN OKUMAYA BAŞLADI.NEHİR ÇOK KIZIYOR SABAH EZANINA, SABAHIN O SESSİZLİĞİNDE ANİDEN GELEN SESLE İRKİLİYOR.YİNE ÇIKARTTI EMZİĞİ AĞZINDAN İŞARET PARMAĞINI KIZGIN KIZGIN CAMA DOĞRU SALLAYARAK HER SABAHKİ RUTİN FIRÇASINI ATTI" BAAAARMA!!!BAAAARMA" 
  
AMA MÜEZZİN YİNE HER SABAH OLDUĞU GİBİ NEHİR'İ DUYMAKSIZIN GÖREVİNİ YERİNE GETİRDİ VE SONRA SUSTU. 
  
ANNEMİN OKUMASI BİTİNCE NEHİR İPLERİ BIRAKILMIŞ BİR KUKLA MİSALİ BAŞINI YASTIĞA DÜŞÜRDÜ ..UYUDU. 
BEN Mİ? 
BUGÜN MÖNÜDE TAVULU BAMYA VAR BEKLERİZ EFENDİM 

1 Aralık 2014 Pazartesi

Mai'ydi ...

Asfalt dökülmüş yollarda ağır aksak yürüdüğüm yoktur hiç.

Çakıllı yokuşlarda zamana karşı koşmak nasibimde olan hep.

İş görüşmesinde ön elemeyi geçip mülakata çağrıldığım gün , henüz 5 aylık olan Selin'imi bırakabileceğim kimse yoktu . Doğum sonrası ayın dolunay haline geçmiş olmamdan kaynaklanan stres ve sıkıntı yetmezmiş gibi ek sıkıntılar gelmiyor muydu..deli olacaktım. 38 bedenden 46 bedene fırlamayı başarmak her kula nasip değil.Ne giyeceğimi bilmiyordum, gideceğim görüşme yeni bir iş alanı idi ne diyeceğimi bilmiyordum ve hala emzirdiğim bebeğimi kime bırakacaktım:bilmiyordum.

Moral vermek istercesine sarı sıcak bir gündü. Ne etsen yaşayacaksın bu günü, kaçış yok dedim. Annemin çiçekli ipek gömleği ile düğmesini ilikleyip fermuarını çekemediğim o melun eteğimi giyindim. Selin'i yıkadım, giydirdim, kucağıma aldım;bezleri , suyu, yedek kıyafetleri içeren çantasını da omzuma taktım ve iş görüşmesi için Üsküdar'dan Fatih'e doğru yola koyuldum. 

Oldukça sıcak bir Haziran günüydü.

Görüşme yapacağım binaya varınca, ortasında havuz bulunan kocaman giriş yolundaki banklardan birine oturdum. Kalbim küt küt çarpıyordu ve hala ne yapacağımı bilmiyordum. Selin ile konuşup oynuyor, fındık burnuna öpücükler konduruyor , görüşme saatinin gelmesini bekliyordum. 

Derken yanıma bir genç kız oturdu. Benim halime bakıp rakip olmayacağıma kani gelince de oraya geliş sebebini açıkladı. O da aynı iş için görüşmeye gelmiş. Ama içi hayli rahatmış çünkü filanca yerden torpili varmış, onun için telefon açmışlar ve benim gözünün içine baktığım o "evet"i çoktaaaan almışlar.

Selin'in kahve gözlerinin içine baktım çaresizlikle
-Dammm ..dedi bana
-Damm bebeğim, dedim.

Siz ne için gelmiştiniz dedi yanıma oturan genç kız.

-"Aramaya" dedim. "Ya mevlamı bulacam ya belamı"

Yüzündeki gülüş dondu, tersledi mi bu kadın beni bakışı yerleşti gözlerine.Sonra sustuk koyu lacivert. 

Saat gelince ikimiz de görüşme yapılacak büroya doğru yola koyulduk.O neşeyle içeri girdi, ben merakla.

Sıramı beklerken vatandaşların beklemek için oturdukları koltuklara oturdum.

Sonradan çalışma arkadaşım olan görevlileri incelemeye koyuldum.Gariptir, her gün yüzlerce kişinin gelip geçtiği o salonda hepsi beni hatırladı sonraki konuşmalarımızda dile geldiği üzre.

Biri "bakın ben ne kadar yardımseverim, ne kadar iyi niyetliyim" diye kendini paralarcasına hepsine yardıma koşuyordu. "Eline güç geçerse kimseyi tanımaz bu" dedim.

Biri, ince alınmış kaşlarının üzerine kırmızı türbanını çekmiş ağır makyajı ile telefondakini, önüne gelen vatandaşı tersliyordu. "kendini sevmiyor olmalı.. yoksa bu kadar aksi olmasının imkanı yok " dedim.

Biri, mavi-yeşil bir türban takmıştı güzel yeşil gözlerini vurgularcasına. Dudaklarındaki dalgın ve içten tebessümü görünce ben de gülümsedim ister istemez." Ne yazık..sen kimseye kötülük yapamazsın" dedim.

Biri koyu lacivert türbanının altına koyu lacivert blüz giymiş, soluk beyaz yüzünü kağıtlara eğmiş harıl harıl çalışıyordu. "Sınıfta hep kurallara uyan çocuklar gibisin sen" dedim "başkası kurallara uymadığında isyan eden , hep düzgün kalanlardan hani"

Selin "damm" dedi
"Damm bebeğim" dedim.

Beni çağırdılar.

Görüşme alanına bebekle girince orada belirgin bir sessizlik oldu. Yüzüm o kadar kızarmıştı ki, öylesine perişan hissediyordum ki "yaşayayım ve bitsin" den başka hiç bir duyguyu yoktu benliğimde.

Görüşme yaptığım yetkili yani koordinatör, gençten güler yüzlü bir beydi. Ikına sıkına özür diledim ve kızımı bırakacak yerim olmadığı için bu durumda kaldığımı açıkladım. Sorun değil dercesine başını salladı ve CV bilgilerime göz gezdirmeye başladı. İnsanların bana baktığını biliyor, gözümü görüşme yaptığım kişiden ayırmıyordum. 

Koordinatör, bir sigara yaktı...içimdeki anne, içimdeki iş isteyen sıkkın kadının tepesine bir tane vurup ayağa fırladı:

-Ne yapıyorsunuz?Görmüyor musunuz kucağımda bebek var?! Hiç bebeğin yanında sigara içilir mi? diye öfkeyle söylendim.

Sigarasını panikle söndüren koordinatör "kızmayın tamam, benim de bebeğim var Kadriye Hanım" dedi.

-E maşallah..özrü kabahatinden büyük ..dedim.

Bana uzun uzun baktı ve kocaman güldü.

-Kurul var yarın, son mülakat.Yarın oraya gelin ama kızınız olmasın olur mu?

İnanamayarak baktım yüzüne,minnetle "olur" dedim.

-Bir dakika..dedi.
Bir yerlere telefon açtı. "Bir araç çıkartın, küçük bebeği olan bir hanım var, uzaktan gelmiş.Bu sıcakta en azından iskeleye bırakın"

Boynum iyice bükük elini sıktım ve reddedemeyeceğim bu yardımı minnetle kabul ettim.

Ertesi gün görüşmeye gittiğimde Selin'i kısa süreliğine bırakacak bir yer bulmuştum ama her dakika değerliydi.Görüşme salonunun olduğu kata çıktığımda bekleyen 5-6 kişi daha olduğunu gördüm. Ne yapsam da izin istesem önce ben girsem derken hepsi kendi bahanesini sıraladı.

Biri öğrenciydi.Sınava yetişmesi lazımdı."Sen ilk gir" dedim. Sonra ben sonra diğeri..öncelik sıralaması yaptık ve birbirimize şans diledik. Güzel bir ortamdı.

Kurula girenin çıkması beklerken bir kızla bir delikanlı geldi.Çekinceleri yoktu.Delikanlı  "sen .....'in adı ile geliyorsun, zaten bu formalite.Sıra mıra da bekleme gir içeri" diyerek içerideki çıkar çıkmaz kızı salona iteledi ve kapıyı kapattı.

Öfke ve nefretten,çaresizlikten resmen morardım.Kimsenin sesi çıkmıyordu.Hepimizin morali bozulmuştu. Derken olan oldu ve içimdeki karadenizli isyan çıkarttı..

Görüşme salonunun kapısını açarak içeri girdim. Koordinatör de oradaydı, bir kaç adam daha vardı.hepsi şaşkınlıkla bana baktı.

-Görüşme yapıyoruz, sizi de alacağız çıkar mısınız? Dedi sonradan danışman amcalardan olduğunu öğrendiğim bıyıklı.

-Ben sıramı beklerim de hanımefendi beklemedi.Biz dışarıda sorumluluk önceliğine göre sıralama yaptık, ......'in tanıdığıyım diye önden girmek de nesi? Rica ederim kural varsa ya herkes uysun ya hiç birimiz uymayalım.

Ortam buz gibi oldu.
Kız başını eğdi ve dışarı çıktı.
"Buyrun..sizi alalım" dediler.
"Yok" dedim suratım yine pancar gibi olmuş halimle "bir öğrenci vardı..o sınava yetişecek,sonra ben"
Ağzımın içinde bir şeyler mırıldanarak dışarı çıktım. Zaptedemediğim öfkem için kendime köpürüyordum.

"Tebrik ederim bayan Jan Dark..bir akıllı sen çıktın yine herkes sustu sen atladın"

Sonra görüşmeye girdiğimde beni hayli rahatsız eden sorular olsa da görüşmeyi bitirdim ve Selin'i emzir diye bağrınan biyolojik saatim ile Selin'i özledim diye çığlık atan ruhumun rüzgarında savrula savrula eve gittim.


Şu, aklıma geldikçe dualarımda atlamadıklarımdandır o hep. Siyasi görüşlerin henüz ağır basmadığı ama yine de belirleyiciliği olduğu o yıllarda işe alınma sebebim oldu o Koordinatör Bey. Beni pek de istememiş oradakiler ama o çok ısrar etmiş. "Beyler amaç kalite ve iş ise o tam da aradığımız kişi" demiş.

Yüzünü hiç kara çıkarmadım . Herkes bir çalıştıysa ben beş çalıştım. İşim, aşkımdı. İşimi hep çok sevdim.Her terfi dişim-tırnağımla aldığımdı:benim hiç torpilim olmadı.

Asfalt dökülmüş yollarda ağır aksak yürüdüğüm yoktur hiç.
Çakıllı yokuşlarda zamana karşı koşmak nasibimde olan hep dedim ya..14 sene sonra bir günde iş akdim feshedilerek atıldığım işime sevgi ve özlemle uzaktan el salladığım ve anıların güzel sıcaklığı ile yaralandığım bir günde yazacak başka bir şey bulamadım.























Sanki, en güzel gülüşlerim o yıllarda kaldı...

Şimdi mi?

Deveye demişler yokuş aşağı inmeyi mi seversin yokuş yukarı çıkmayı mı?

Düzde dursam zorunuza mı gidiyor demiş...



30 Kasım 2014 Pazar

Yalnızca Bir Kaç Damla..

Bugün, okuduğum bazı kitaplardan bende iz bırakan cümleleri , paragrafları paylaşmak istedim sadece...

Dickens/Büyük Umutlar:
24/10/2000


  • Bu dünyada hiç birimiz göz yaşlarımızdan utanmamalıyız ; çünkü, katı kalplerimizi çölleştiren kumların üzerine dökülen yağmurlar gibidir göz yaşları.

  • Yeryüzündeki bütün dolandırıcıların içinde en azılıları kendi kendini dolandıranlardır.

  • Mutlu olmayan yuvaların çocukları bir an evvel evlenmeye kalkarlar.





Alexandre Dumas Fils/Kamelyalı Kadın
06/12/2006


  • Gerçekten de günahın yaşlılığı kadar hüzün veren bir şey mi vardır?

  • Eskiler, tüccarlarla hırsızları bir tutmakta ne kadarda haklıymışlar.

  • Ben bir ilkeye inanıyorum yalnız, bu ilke de şu; İyiliği eğitim yoluyla öğrenememiş bir kadının önünde iyiliğe giden iki yol açar Tanrı; hem her zaman böyledir; biri acı biri aşktır bu yolların.

  • Magdadalı Meryem , "Çok şey geçecek eline , çünkü çok sevdin" , diyordu , yüce bir inanç uyandıracak yüce bağışlamaydı işte bu.

  • Kötülük bir hiçten öte bir şey değil , iyiliğin gururunu taşıyalım , her şeyden önce umudumuzu yitirmeyelim.

  • Her şeyin azda olduğuna inananlardanım. Çocuk küçüktür ama büyük adam onun içindedir; beyin daracıktır ama düşüneyi içine alır ; göz bir noktadan öte bir şey değildir ama fersah fersah uzakları kucaklar

  • Onu bağışlamak bana düşer sanıyordum , bugünse bağışlanmayı hak etmediğimi düşünüyorum.


Cengiz Aytmatov/Toprak Ana
21/01/2013


  • Bence gerçek mutluluk bir yaz yağmuru gibi apansız geliyor insana. Farkına varılmadan, yaşadıkça, başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerde yavaş yavaş birikiyor, sonra bir yerde toplanıyor.Biz buna mutluluk diyoruz.

  • Düşündüm, bir dal nasıl bir ağacın parçasıysa, bir ananın mutluluğu da halkın mutluluğundan bir parçadır.

  • Savaş olmasaydı karıncalara imrenir miydim acaba?

  • "Halk deniz gibidir" derler. Doğru, derin yerleri de var sığ yerleri de.

  • İnsan ölmeyince umut da ölmezmiş.

  • Genç insana her şey yakışıyor.Kar bile.

  • Anladım ki savaşta tek bir yol var: Savaşmak ve yenmek. Gerisi ölüm.

  • Yeryüzünde yalnız soylu ülküler kalıyor, gerisi silinip gidiyor.

  • İyilik sokakta bulunmaz.İnsanlardan öğrenilir.

  • Mutluluk bir dağ yolu gibidir. Bakarsın tepelere tırmanır, sonra bakarsın aşağıya iner.

  • Söz sıcak demir gibidir. Zamanında söyleyemedin mi soğur taş olur.

  • Benim en azılı düşmanlarım savaşı başlatanlardır.





29 Kasım 2014 Cumartesi

A Rh+




Cuma akşamı olmasının keyfi ile Nehir'i okuldan alıp Ceza'nın şarkısında da bahsettiği üzere her bir yeri yokuş olan Üsküdar'da balıkçılar çarşısına doğru yürümeye başladım. Balıkçılar Çarşısı'nın girişinde Kuğu isimli bir yer var, ekmeği Trabzon ekmeğine çok benziyor. Ben de ekmek alacaksam illa oraya gidip alıyorum. Oralarda oturan varsa bir deneyin heee.

Neyse, Nehir'in sırtında kemanı, benim sırtımda çantam omuzumda Nehir'in okul çantası , yürümekle yuvarlanmak arası ilerlerken yolun kenarında Kızılay'ın kan verme aracını gördük .

Nehir , benim düzenli olarak kan verdiğimi biliyor ama kan verirken hiç görmemiş. Bir zamandır bu konudaki merakını dile getiriyordu zaten. İçeri girdik ve ben kocamaaaaaaaaaaan kan verme formunu doldurup araçta uyuklamakta olan doktoru da uyandırarak kan verebilir kaşesini aldım.

Buraya kadar her şey normal.
Kalbim deli gibi çarpmaya başladı. Hani az sussalar duyacaklar sesini.
İğneden deli gibi korkarım ben..kanım çekiliyor iğne görünce. Bir de hücreler parçalanmadan alınabilsin diye bu kan alma iğnesi soba borusu gibi bir şey ayyyyyyy..öleceğim korkumdan.




Nehir ne İstanbul ile ne de "bugünün gerekleri" ile şekillenmemiş, paleti elinde çocukluğunun renklerini kendi belirleyebilmiş  Heidi tarzı bir çocuk. Tüm canlıları seviyor. Öyle solucandan tiksinmekmiş, bir hayvandan korkmakmış bilmez benim kızım. Hele kedilere ayrı bir sevgisi var. Tiksinmek ve korkmak öğretilen bir şey. İki kızım da bilmez canlıları sevmekten ve yaşam haklarına saygı duymaktan başkasını.Neyse, Nehir gözleri fincan fincan beni izliyor. Herkesin kabul ettiği bir doğru, anlat anlatabildiğin kadar; çocuk gördüğünü yapacaktır. Ben, bu sefer onun yanında kan vererek ona güzel ve doğru olduğuna inandığım bir şeyleri aşılamak istiyorum. Karanlığa küfretmek yerine mum yakmayı bilsin, kumsaldaki deniz yıldızlarını vaz geçmeden denize atanlardan olsun istiyorum.

İğne koluma girdiğinde Nehir'e tüm paniğimi örtecek şekilde gülümsedim. çevresindeki her şeyi, çalışanları, kan vermeye gelenleri, araca aldırmadan yoldan geçip gidenleri, benim yüzümü, doldurulan formaları..her şeyi ama her şeyi izliyordu Nehir. Sonra bir ona bir bana Çokoprens verdiler.Nehir tereddütle yüzüme baktı. 

-Anne?Ülker bu?

Gülümsedim. 

Biz Ülker vb ürümleri almıyoruz. Hem de "ne yapayım"ların hiç bir bahanesine sığınmadan asla ve kat'a almıyoruz. 

Hemşire yapılan işlemler hakkında açıklama yaptı Nehir'e:

-Annen şimdi 3 kişinin hayatını kurtardı. Kan, zamanla katılaşır, yoğurt kıvamına gelir.Kalp bunu pompalamakta zorlanır. Annen kan verince kemik illikleri de devreye girecek , vücut yeni ve taze kan üretecek. Bu onun sağlıklı olmasına sebep olacak.

Nehir neşeyle gülümsedi.

Mart ayında yeniden kan vereceğim bir aksilik olmazsa.

Çıkışta eve geldik, kısır yaptım çay yaptım ve kızlarımla birlikte keyif içinde bir akşama hazırlandık.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, 
        
   hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
        
   ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
                         
             yaşamak yanı ağır bastığından. ...

28 Kasım 2014 Cuma

Gülümseyinnn...SMİLEY MİMİ

Sevgili Sertaç komik bir mimlenmeyi anlatmış bloğunda.
Çok hoşuma gidince kendimi mimledim :-p

Konu: Smileyleri kullandığım zaman  neler düşündüğümü anlatmam 


Ne diyon anlamadım ama söylersem kızarsın diye haaaaaala anlamaya çalışıyormuş gibi yapıyorum.

Tamam , sıkıntı yok ..o iş bende.
Ya da ; çok tatlısın sen yaaaaaaaa

Canımsınnn...
Ama sen çok tatlısınnn...
Sözler ve gözler aynı yolda ilerlemekte...çok değer veriyom ben sana valla 

Ahaaaa!!! İşte en fazla kullandığım ifade. Bu benim çünkü.Bu benim ruh halim,ibu hayatı algılayışım, bu olayların bende bıraktığı etki.Köy yanar kel bakar Allaaaaaaaah...çok da umurumdu dünya.Hadi dostlar oturmaya mı geldik yandaaan...sekseen ...doksaaan... yüüüz. Karada yüz ,denizde yüz Allaaaaah.

Hay tek hücreli terliksilerden bile sayılmayasıca nedamet!
Bebekken seni yere düşürdüler bi de duvardan mı sektirdiler?!
Deli etmeyin beni yaaaaaaaaafuuuuuuu!!!!!

Ufffffff..çok üzüldümmmmm.
Batsın bu dünya yavvvv....


Tüm dünya istediğini söylesin
Sen doğru olduğundan emin olanı yap
Ve vazgeçme!
Unutma aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak
Ve asla utanılacak bir şey değildir farklı olmak