bahar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bahar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Aralık 2016 Pazartesi

Gün Tam da Bugündür




BUGÜN

ANLADIM Kİ

Anladım ki susmak bir cüsse işi.
Derin denizlerin işi.
Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor.
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar.
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor.
Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.


MCR





SİLKELEN

YENİLİĞE DOĞRU

Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait…
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…
MCR


ÇÜNKÜ

BİR BAŞKA BAHAR İÇİN

Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük;

Bir başka bahar için, sadece yaprak döktük…

21 Nisan 2016 Perşembe

Zaman Kımıldamıyor


Nihayet derin bir nefes alarak geriye bakma cesareti bulacağım kadar durmaksızın koştuğum zamanlar içerisinden bir sabahta günaydın hepinize.

Nisan 21
Bahar

Truman Show'u aratmayacak  günler yaşıyorum doğrusu. her sabah farklı sokaktan geçsem de aşağı yukarı aynı saatte işe geliyorum. Neredeyse aynı tümcelerle ama sahici sıcak ve güzel duygularla birbirimizi selamlıyoruz. Sonra ben, neredeyse bir sene geçmesine karşın hiç eksilmeyen bir neşeyle odamın kapısını kapatıp tek başına olabilmenin huzuruyla içime derin bir nefes çekiyorum. Sanki o ana kadar nefes almamışım gibi derin,temiz,özlenmiş . Sonra yineleme moduna aldığım playerda aynı müziği bıkmadan dinliyorum. 

Çiçeklerimi suluyorum. Acil işlerimi hemen halletme derdine düşüyorum. İş yerime gelen yolu izliyorum. Oğlanın boyu rahat 1.95 kız 1.55'lerde elele geçiyorlar. Aklımdan kendimden utanmamı gerektiren ama kendimden utanmamı bir türlü sağlayamayan bir sürü  şey geçiyor.İçimin eğitilmiş bir yanı başka hayatlar üstüne yaptığım bu ucuz ve gereksiz yorumlar için beni kınarken içimin Vezneciler Kız Yurdunda harmanlanmış kısmı kahkahalarla  saçma sapan fıkralara ve yorumlara devam ediyor.

09:30 olunca o kumru geliyor penceremin önündeki bayrak direğine tünüyor. "Geldim geldim" diye sesleniyorum ona ve el sallıyorum. Beni , benim onu sevdiğim kadar sevdiğini ve iyi olup olmadığımı kontrole geldiğini varsaymak hoşuma gidiyor.


Geride kalan zamana bakmak hala içimi acıtıyor. Suskunluğumdan çek al sözcüklerimi Allah'ım diyorum. Yaşadıklarımı yaşamama sebep olan o insanları affetmiyorum.Ama öfke artık yüreğimde taşıdığım bir şey değil . Bunca baharın içinde  kurumuş yaprakları cebimde taşımak niye..taşımayacağım. 

Zorunluluklar sorumluluklar pranga vursa da bileklere,bahara kavuşmayı ertelememek lazım. Çevresine parmaklıklar çekilse de bahar engel tanımaz.





Aliye'm dürtmese onca özlememe rağmen bir süre daha dönemeyecektim bloğuma. Oysa yazmak, okumak ve sizlerle olmak bana ne iyi geliyor 

Sevgiyle...


A THOUSAND YEARS

Kalp atışları hızlı
Renkler ve sözler
Nasıl cesur olabilirim
Düşmekten korkarken nasıl sevebilirim
Ama seni tek başına dururken izliyorum
Bütün şüphem birden başka bir yere gitmek
Bir adım kadar yakın
Hergün senin için beklerken öldüm
Aşkım korkma seni bin yıl sevdim
Bin yıl daha seveceğim
Zaman kımıldamıyor
Bütün güzelliğiyle içinde
Cesur olacağım
Hiçbir şeyin önümde duranı alıp götürmesine izin vermeyeceğim
Her nefes,her saat buna ulaştı
Bir adım kadar yakın
Hergün senin için beklerken öldüm
Aşkım korkma seni bin yıldır sevdim
Bin yıl daha seveceğim
Ve büyün bu zaman boyunca seni bulacağıma inandım
Zaman kalbini bana getirdi
Seni bin yıl sevdim
Bin yıl daha seveceğim
Bir adım kadar yakın
Bir adım kadar yakın
Hergün senin için beklerken öldüm
Aşkım korkma seni bin yıldır sevdim
Bin yıl daha seveceğim

29 Mart 2016 Salı

Yangın Vaaaaarrr!!!

Yangın var  sabahın köründe ürkütücü bir nida olsa da sevecen bir anıya dönüşmesi muhtemel. bugün anlatacaklarım tam da buna uygun bir yaşanmışı içeriyor.

Selin,Mersin'de okul grubuyla


Selin,Mersin'de Avrupa Gençlik Parlemantosunun Tarsus'ta düzenlediği 2016 Eğitim Forumu'nda idi 4 gündür. Gece geç geldi, uçağı rötar yapmış. Geç yattık, uyku artık iki çocuğum da kanadımın altında olduğundan huzurlu ve tatlıydı.

Sonrası  komik.

Önce telaşlı koşturmalar ve patırtılar duydum. Birileri bizim zile bastı. tek gözümü açıp "ya deprem oldu ya yangın var " diye düşündüm. Diğer doğal afetleri hatırlamaya çalıştım çünkü olasılıkları sağlıklı değerlendirip biraz daha uyuma şansım var mı onu  anlamaya çalışıyordum. Sel..olmaz, 4. kattayız.Uyurum yani. Hortum..cıks.Başka? Derken ayıldım ve yataktan fırladım. Eşim kapı değiliğinden bakıp sabahın esselatında kapıyı kimin çaldığını  anlamaya çalışıyor(uyku sersemi ve panik anı insanlar inanılmaz komik olabiliyor yemin ediyorum). Alt komşumun panik içindeki sesi herkesleri sokaa  döktü pijamasıyla. Ben çocuklar tuvalete gidin dedim, paltomu giydim, cep telefonumu ve el çantamı alıp çıktım. Merdivenler yoğun ve ağır bir duman ile kaplıydı.Nefes alınacak hal yoktu ve elektrikler kesilmişti. Cep telefonunun fener özelliğini açıp aşağı indim.Tüm komşular çoluk çocuk pijama ile sokaktaydık. 

Apartman girişindeki elektrik panosu tutuşmuş. Sokak dar, itfaiye giremiyor.

Sabah namazına kalktığı için yangını fark edip büyümeden müdahaleyi sağlayan kahraman komşumun 12 yaşındaki oğlu itfaiyeyi aramış hemen.Eğitimin önemini düşündüm dalgın dalgın Gökdeniz'i süzerken. Dikkatle itfaiye görevlisini izliyordu. Memleket, eğitimle kurtulacak, önemli anlarda google açıp bakılamayacak. Şu Allah'ın cezaları bi gitse de işimize, yolumuza baksak dedim sıkıntıyla. Eğitimli, aydın beyinlerin önemini düşündüm hala gözlerim Gökdeniz'de. Çölü anlamak için kum tanesini anlamak yeterli değil mi? Bize Atatürk ilke ve inkılapları ile aydınlanmış çocuklar lazım.



Neyse, sonra komşulara baktım. Alt kata birileri taşınmıştı 1-2 ay önce. Onların yanına gittim tanıştık filan. Nehir'e "ilk defa beş dakka daha anne" demeden kalktın, bundan sonra seni hep böyle uyandıracağım " dedim , o da panikle "sakın ha" diye feryat etti. Sonra birden olaya yeni vakıf olmuş gibi "yangın çıktı okul yok bugün ha?" dedi umutla. ben bastım kahkahayı tabii. Ben kahkaha atınca Selin "beni buraya kim hangi ara indirdi" diye sordu  uykulu uykulu. E doğallığı ile Nehir  ve ben bu sefer de ona gülmeye başladık. Nehir'in iki omuzu bir araya geldi sabah serini üşüdü. Aldım onları sokağın başındaki börekçiye götürdüm. Sabah sabah beklenmedik ziyafetle coştuk biz ama börekçi pijamaları ile gelen  bu erken ziyaretçilere biraz hayretle bakmadı diyemem.

vallahi bizim sokak başındaki börekçinin fotosunu buldum :-)

Aile olmak güzel şey. Çocuklarım birer anı kazandı yıllar sonra "yavv sahiden unutmuşum, bi gün var ya..." diye anlatacakları. Annelerinin kahkahalarla güldüğü, babalarının  darmadağınık saçları ile sokak ortasında onlara şefkatle gülümsediği bir yangın sabahı. Komşularını hatırlayacaklar çığlık kıyamet  kapı çalışındaki sevgi , benimseme ve sorumluluğu. Börekçiyi hatırlayacaklar pijamalara bakmamaya çalışarak çay verişini. Sonra, diğer her şey gibi bunların da çabucak ardımızda kalışını...

Yaşamak güzel şey, önden haber vermiyor hayat yaşanacakları. eviniz huzurunuz yuvanız güveniniz birden gidebiliyor elinizden. Sabah balkona çıkıp çiçeklerimi sulayayım gibi sıradan bir cümle bile aslında ne çok şeye sahip olduğunuzun özeti olan bir anlatıma sahip. kaybetmeden kıymet bilmeyi hatırlıyor insan. Eve dönüp akşam yine yorganıma sarılıp yumuşacık uyuyabileceğimi bilmek beni mutlu kılıyor. Sevdiklerimin zarar görmemiş olması, mutluluğumun ve şükrümün başkalarının da mutluluğu ile paralel gidebilmesi beni  daha mutlu ediyor.

Şükrü bilmek güzel şey. Sabahın köründe çığlık kıyamet sokağa döküldük ama erken müdahale bir sürü yaşamı kurtardı. Mevsim kara kış değil bahardı.Tanıdığımız bildiğimiz insanlarla, şehrin merkezinde her şeye yakınken sokaktaydık. Döndük evimize girdik.Yangın çıktı ama havaya uçmadık. 

Sadakaya inanırım ben. Az sadaka çok bela savar, şaşmaz inançlarımdandır. Şu "askıda ekmek" olayı var ya. Kolay kolay es geçmem. sabah onu düşündüm. O ekmeklerden en az bir tanesi "Allah razı olsun" diyene gitmiş olmalı.

Sevgiye inanırım ben.
Sizlerle olmak güzel...Bu satırları okuyan güzel insan: mutlu baharların olsun...sevgiyle yaşanan.
Çakılsız , uzun yolların olsun sonu aydınlığa ulaşan..



22 Mart 2016 Salı

Anahtar



Ben başkası olsam bana ne tavsiyede bulunurdum.

İçimdeki onlarca ben'in sızılarını sevinçlerini özlemlerini beklentilerini bilirken  ne kadar tarafsız olabilirdim acaba.

Başkalarına hayatlarını değiştiren tavsiyelerde bulunmuşum.
İsimlerini vermem olası değil.
Burada isim yok biliyorsunuz.

Üniversitede biri vardı, ay nasıl tipsiz, ay nasıl itici, ay nasıl odun.
Sanırım O'na kızıp ,sırf o gıcık olsun diye B ile arkadaş oldum. Hayır başka türlü mümkün değil yani benim mizacımda ,benim aiemde yetişmiş birinin B'ye selam vermesi dahi olası değil. Bir süre beraber takıldık. Hani çıkmak filan değil ama okul sonrası birlikte bir yerlere filan gidiyorduk, sohbet ediyorduk. Ne var bunda demeyin;halini tavrını hele kara suratında parıl parıl parlayan beyaz kazma dişlerini gösterip böğüre böğüre gülüşünü bir görseniz nasıl bir olağanüstülük var bu işte anlarsınız. O, sinir oldu. Bunu hakkıyla başardım en azından. B, iyi kötü değişti benimle dostluğu esnasında. Bana öğle yemeği ısmarlamalara patlayan rüşvetlerle yurttaki kızların bizimle arada bir takılmasını sağladım. Benden başka kızlarla konuşabiliyor olmak, böğürgen gülüşünde zıplamalarını fark edebilse daha da düzeltirdi onu ya..olmadı işte. Artık ütülü pantolon giyiyor, gömleklerinin yakasının  beyaz olmasına dikkat ediyordu.  Okul bitimine yakın yıldı zaten. Okul bitince n'apacam ben diye sordu bana üzgün. Memleketinde hayat yoktu, o ise hırslı ve zekiydi. Memleketine dön yüksek lisans yap, burada sen gibi çok ama orada yok. Etiketini alınca döner kaldığın yerden devam edersin dedim. Bi doktora iyi gider sana... Uzun uzun baktı yüzüme. Bu  aklına yatmıştı , üzerinde düşünüyordu belli. Sonraları "banyoda sırtına bi kese atayım mı" moduna girince  hassss..... binallah deyip defettim onu cıvarımdan. Kırmızı  çizgilerim var, geçmeye teşebbüs eden dahi olursa ömür billah siler atarım. Onu da sildim netekim.Geri dönüşü olmayan defedişler benim için bunlar.Neyse, seneler sonra üzerine kustuğum nefret bir partinin o-hoooo yöneticilerinden biri olarak karşıma çıktı  Dr B.Nasıl muhafazakar, nasıl adam. Böğürmüyor artık gördüğüm kadarıyla gülümsüyor.Pantolon bi yana dursun gömlekleri bile ütülü.Ne üst makamlar ona bağlı şaşar kalırsınız. Bakımlı,makam sahibi dost elini uzattı reddedilmezliğinden emin. Bir koca hasssssss.....binallah daha aldı benden sadece. 


Üniversiteden sonraki işlerimden biri bir büyük Yahudi firmasındaydı. İsim vermeyelim ,bizim okuldan M geldi kapıyı açtı ürkek. Güzellik yarışması vardı, ona kaydolmak istiyordu. Benden alt sınıfta da olsa onu tanıyordum. Dikkat çekici fiziksel özellikleri vardı ki sadece birini bile söylesem kim olduğunu anlarsınız . Neyse , güzellik yarışması  kayıtlarını boşvermesini , şu şu özelliklerini ve diplomasını değerlendirmesi gerektiğine inandığımı söyleyip onu  başka bir yere yönlendirdim.Ardından telefon açtım mı hatırlamıyorum, hani normal davranışım o şekildedir ama bu olayda net hatırlamadığım için bişi demiyorum. O zaten yeterince becerikliydi. Şimdi herkesin tanıdığı bir TV yıldızı,saygın bir kişi ve muazzam bir evliliği var. 


Ben başkası olsam bana ne tavsiyede bulunurdum.
İçimdeki onlarca ben'in sızılarını sevinçlerini özlemlerini beklentilerini bilirken  ne kadar tarafsız olabilirdim acaba.
Bendeki kilitlere her anahtar uymuyor..öyle zor ki bana tavsiye.
İçimdeki her zerre git,kaç,maide bir nokta ol diye haykırırken

Babamı ve annemi bu kadar özlemişken
Yetişkinmişken

Ah..bahar


1 Mart 2016 Salı

Kabul

Ay yok saklayamayacağım artık!
Bir dakika daha içimde tutamam..
Çok denedim, çok uğraştım, çok emek verdim ama olmadı.
Saklamanın da bir faydası yok görünen o ki...
Bahar geldi!



Allah'ım bahar geldi!!! Baharın hepsi içimde.Cemreler kafama düştü,çiçekler gönlümde açtı , rüzgarlar nefesimde ılıdı.
Baktım MAİ daha parlak, yeşilde hala bir mahçupluk var belli belirsiz,sarı deseniz keyfine diyecek yok, kırmızı harlamaya başlamış patladı patlayacak..bahar gelmiş hepsi içimde bahar gönlüme gelmiş dilime gelmiş elime gelmiş bahar gelmiş...

Bi sürü aksilik var hala biliyorum, dünya hala pek de iyi bir yer sayılmaz biliyorum ,ben kocaman bir kadınım yaş aldı başını gidiyor biliyorum,yarın yine her şey .oktan olacak belki bunu da biliyorum ama elimde değil bahar geldi  çiçekler açtı kuşlar başka neşeli ötüyor gök daha parlak güneş daha erkenci havada bir koku var engel olamıyorum sırıta sırıta içime çekme isteğime...

Sakarlıkta son nokta;sandalyeye geçirdiğim o sağlam tekme nedeni ile topal ördek gibi geziyorum sokaklarda. Köşe başlarında kaçamak veya aleni öpüşen çiftler. Ah nasıl seviyorum sizi bir bilseniz.Unutuyorum ayağımın ağrısını,saklayamıyorum tebessümümü.Aşk...sen her şeye kadirsin.Gence de yaşlıya da köre de topala da akıllıya da deliye de yakıyorsun..

Bir duvarı ve parmaklıkları aşarak kendine yol çizmiş asi dal...hayranlığımı sunuyorum sana lütfen kabul et.




Mıy mıy müzikleri de almaz oldu bünye..Hopbidi hopbidi  müzikler ile aşıyorum İstanbul'un caddelerini.Her bir hopbidi'yi ayrı tıklamanızı öneririm :-p

Utandım mutlu olmaya bunca acı-yokluk içinde.
Ama saklayamadım..engel olamadım.
Mutlu olmaya utanır günlerin aslında mazlum esirleriyiz...

Neyse..

Bahara engel olamadı işte yine kötüler...
Umut hep var, her zamankinden güçlü bu sefer
Mutsuz-umutsuz pineklemeyin iyiler
Hepinize sevgilerrrrrrrrrrrrr

30 Mart 2015 Pazartesi

Diyeceğim O ki...


Nehir'i antrenmana götürdüğüm o hafta sonunda moral eksi bakiyede, dünyaya küs bir halde Sağlık Meslek Lisesi'nin salaş kantinine gidip oturdum.Salaş yerleri lüks mekanlardan daha çok severim ben, salaş kıyafetleri pahalı markalardan bin kat fazla sevmem gibi.

Elime Aşk ve Gurur'u aldım, bir masaya "çöktüm" ve zaten tanıdığım olmayan insanlarla göz temasımı kesmek için aceleyle aldığım çayı masanın üzerine koyup gözlerimi kitabıma indirdim. Gözlerim aşina satırlarda gezse de içimde bir hesaplaşma, öfkeli seslerin düşünce koridorlarımda yankılanması ile yaşadığım karmaşa asıl baskın olandı.

İş bulamadım.
Bu berbat bişi.

Hayatta para ile mutluluk olmaz diyenleri bulup parasız da olmuyor demek istiyordum.O gün ve ana ait değildi sıkıntılarım.Gelecek günleri düşünüyordum ve  gittikçe çatılan kaşlarım öfkemin tek dışa vurumu oluyordu.

-Merhaba..dedi bir ses.

Başımı kaldırdım baktım, karşı masamda çay içen iki hanımdan biri seslenmiş. İyice baktım.Yok, tanımıyorum.Kendimi tanımıyorum ki onu tanıyayım. Davet yinelendi.

-Merhaba?
-Merhaba..dedim kararsızca.
-Masamıza gelmek istemez misiniz? Beni hatırlamadınız sanırım.Vakıfbank voleybol okulunda çocuklarımız aynı kurdaydı.
-A..tabii. Hatırlayamadım bir an, çok özür dilerim..diyerek kıvırmaya çalıştım. Kahverengi gözlerdeki anlayış ve dostluk reddedilir gibi değildi.

Yanındaki hanımın yüzünü neden sonra fark ettim. Nazik ve dostça bakışına uygun ince, hem şen hem hüzünlü bir sesle konuşuyordu. Kafamı toplamaya ve ne konuştuklarını anlamaya çalıştım.Tamamı ile otomatik pilotta uçuyordum, iş konusu ve getirdikleri ,üstüste gelen hastalıklar o kadar içine gömüldüğüm bir konuydu ki konuşulan başka her şey anlamsızlaşıyordu.

Sonradan o gün hakkında konuştuğumuzda "o kadar ümitsiz ve üzgün görünüyordunuz ki size seslenip derdinize ortak olmaktan başka bir şey istememiz imkansızdı" diye anlatmıştı "B" Hanım halimi.

Sohbet nerede başladı nasıl devam etti bilmiyorum. "B" Hanım ile aynı yaştaymışız aynı zamanda işsiz kalmışız. Yine de "ben de neler yaşıyorum" "bi tanıdığım var o daha beterini yaşadı" gibi beni deli eden köse sohbetlerden uzak dikkatle, gözlerini hiç kaçırmadan gözlerimin ta içine bakarak gönlüyle dinledi ve anladı beni. "F" ve "B" den yayılan sevecen, pozitif elektrik elle tutulurcasına yoğundu.

O hafta Kadıköy'de bir yerde buluştuk uzun güzel ve rahat bir sohbet için. Üzerime güzel bir şeyler giyip, makyaj yapmayı ne çok özlemişim. "F" ile iş yerinde ne çok benzer şeyler yaşamışız, incinmişliklerimiz benzer , kararlı duruşumuz neredeyse aynı imiş. Sohbetleri ile bir şeylerin değiştiğini, hayatıma anlattıkları ile ayrı dinleyişleri ile ayrı  şeyler kattıklarını görebiliyor ama adlandıramıyordum.


Bir kaç gün sonra yine Kadıköy'de Hilton DoubleTree 'nin en üst katında o eşsiz panaromada çay içtik "B" Hanım ile. Konuştuğumuz konulardan ziyade anlatımındaki içtenlik ve sesinin bir müzik gibi kulaklarımdan akıp gidişi, öfke ile pas tutan-çirkinleşen köşe bucaklarımda bilmeden gezinip beni arındırışı kaldı aklımda.


-Size bir kitap getirdim , bana bir hayli faydası olan bir kitap bu ama eğer kabalık addetmezseniz, benim için önemli olan yerleri size gösterebilmek adına minik post it'ler yapıştırdım...dedi. Sonra endişeyle ekledi "zorlamış gibi olmam değil mi?"

Henüz tanıdığı biri için girdiği bu zahmetin güzelliği ile aydınlandı yüzüm.

-Olur mu öyle şey..çok mutlu oldum. Teşekkür ederim.

Bana verdiği kitap, hayatımda inanmanın ve tesadüflerin yerini hatırlamama neden oldu ve kitapta da denildiği gibi "bu kitabın bana verilişi de tesadüf değildi"

Sonra sözler sözleri, paylaşılan minik kar tanelerinin yarattığı çığlar birbirini izledi.

Onları tanımanın her dönemecinde biraz daha sevdim ve hayatımda oldukları için biraz daha sevindim.

Sonra, izin almadığım için henüz ismini veremediğim biri aradı beni buralardan. şaştım kaldım. Telefonda yapılan, senelerdir tanışıyormuşcasına sıcak, tatlı,içten ve hoş sohbetler ile bir dost ele daha temas etmiş oldum.

Siz kendinizden vazgeçmedikçe hayat da sizden vazgeçmiyor. Hiç beklemediğim anda bana uzatılan bu dost eller, istisnasız hemen her gün  olumlu -sevecen dokunuşlarını benimle paylaştılar.Bu "umudun ve inanmanın" geri gelişi ile hayatın güzel rüzgarlarla seyreden bir gemiye dönüşmesini onlar sağladı.

Diyeceğim o ki, kızgındım küskündüm ama yine de gönlüm umudu çağırmış olmalı, yine de sevmeyi sevişini hatırlamış olmalı ki hayat bana benim kontrolüm dışında gonca güller, bahar neşesi dolu gönüller bahşetti.


Diyeceğim o ki, inanmak yaşamın en temel belirleyicisi ve ben mutluluğa hep inandım.

Diyeceğim o ki...blog dünyasının satırlarında bulduğum ve taşıdıkları her rengi ayrı sevdiğim güzel insanlar;iyi ki varsınız.

Diyeceğim o ki..mai renklerin en güzeli.



1 Mart 2015 Pazar

1 Bahar





























Bugün 1 Bahar değil mi?

Bahar bahar olsun ömürler
Yeni tomurcuklar açsın dallarınız
Taze sularla beslensin kökleriniz
Yeşili parlak olsun yapraklarınızın
Unutulmuş kokularla canlansın hafızalar






Kuş cıvıltıları ile uyanasınız güzel renkli rüyalarınızdan.   Beklemekten şekli değişmiş umutlarınızın gerçekliği ile açasınız gözlerinizi












Sevmeyi, öğretilmiş kalıplardan uzak hatırlayıp sevebilesiniz bugün

Ki öyle sevilebilmek olsun nasibinizde



Geçmişe yaşananlardan canınızı en çok acıtanlardan birini düşünüp, en az bir kere affedin kendinizi

Yüreğinizdeki öfke...kırgınlık zor geçiyor da öfkeyi silmek daha kolay ya;hah işte o öfkelerin yükünü bırakıverin bugün bahar diyerek bir kenara
Hafiflemiş olsun yürekleriniz






Maviler kucaklasın ruhunuzu
Bugün,ömrünüz bahar bahar yaşansın











16 Mayıs 2014 Cuma

Zaman Hükmedilmez Olandır


Ben istemez miydim baharı kucakladığımız serin bir sabahın kuş cıvıltılarıyla süslenmiş neşesini yazmak bugün buraya....

Gözümüze gönlümüze düştü yas..bağrımız kömür karası. Adalet gitmiş, sanat bitmiş, insanlık dibine vurmuş...yarınların endişesinden bugüne hal kalmamış. Küfrü, dayağı kabullenen bir millete ait olmanın utancı ile bakıyorsunuz gökyüzüne."Kızım Olmadan Asla" filminde kurtuluş kapısı olarak görünen ülkemin bayrakları yarıda..yalan, çıkmaz sokaklara kadar sirayet etmiş, olağanlaşmış.

Ben istemez miydim evlatlarımın okul başarılarından , planlarından , eğilimlerinden dem vurup dünyadaki gelişmelere göre yönlendirmekten bahsetmek?

Eğitim bitmiş, tanımdan bile çıkartılmış , andımız kaldırılmış,öğretim boş, pratik hoş...seneye yine sistem değişiyormuş. Göz göre göre katledilen körpe beyinlerin arkasında neşeyle el çırpan beyinsiz veliler güruhu ile aynı çizgide durmak zorunda olan düşünen ve acı çeken veliler güruhu...Hayat gittikçe anlamını yitiriyor.

Ben istemez miydim yeni yaşıma doğru adım adım giderken geçmiş yılların güzelliklerini, getirilerini gelecek yılların hayalleri ile harmanlamak, mai'ye uzanan adımlarımı sıralamak?

Siyasi baskı ile tırpanlanan haklar, kalleşliğin adını değiştirip iş edinenler, erk uğruna insanlığını satanlar ve ardına sığındıkları bahanelerin bulantısı ile 14 yaşımdan beri kurduğum emeklilik hayallerim dişimle tırnağımla kazandığım her şeyimle birlikte yitti gitti.

Hoşgörü, kalite,nitelik özlem duyulan ama vicdanların dahi sustuğu ülkemde bulunmayan şeyler bugün.


Soma'da yas ilan edildi çünkü öldük biz ....


Başbakan birilerini tokatladı, korumaları dövdü,danışmanı dövdü, yüzlerce ceset dahi rant uğruna gizlendi.Ne diriye ne ölüye saygı var bu ülkede artık. ..öldük biz!








Öfkem suskunluğuma ekli, çaresiz hissediyorum kendimi. Zaman hükmedilemez olandır : umut zamanın ellerinde artık.