28 Ekim 2025 Salı

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız

İş Bankası yine yapmış yapacağını(bknz video)....

hashtag
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.

Yüce Türk ulusunun Cumhuriyet için savaşmış ve halen savaşı sürdürmekte olan her bir neferini saygı ile ayakta alkışlıyorum.

Cumhuriyet için savaşmaktan, onu korumaktan onur duyuyorum.

Bugün karanlık daha yoğun, bugün yola çıkanlar daha kalabalık.





Bu arada Muğla'da da şöyle rezil bir durum  varmış. Valiliğe ait bir çalışma.

Her türlü yazıklar olsun rezilliğin  böylesine diyorum ağız dolusu!




 

24 Temmuz 2025 Perşembe

Gece

 


Onlar vatanı,onlar sevmeyi,onlar düşünmeyi,onlar anlatmayı bilen insanlardı.

Bunca cahilin duymuyor  - anlamıyor olması, sözün değerini  düşürmüyor.

Taraf belli olmak zorunda..ki belli.

Gece bitmek zorunda...ki bitti.


11 Temmuz 2025 Cuma

Kayıp İlanı

 



Dün Naşide Hala'mı kaybettik.

"Öldü" demek yerine "kaybettik" demenin ne özel bir yaklaşım ve sır olduğunu düşündüm cenazeye giderkenki  yüzlerce yalnız dakikam boyunca.

Naşide Hala babamın kardeşi değil. Hacıannem yazısında anlatmıştım hani ; bir değişim masalındaki iyi kahramanların bir tanesi idi o. O kadar herhangi bir kadındı ki onu sevmemek mümkün değildi. Nüktedan, geleneksel, iyi kalpli. Bayram sabahı aile sofrasında herkesin ne yediğine-iyice doyduğuna göz ucuyla yapılan takibin tatlı sahibi O sofrada "aileden biri" olarak bana da sandalye ayıran güzel ailenin annesi.İki güzel  kızı , bir güzel torunu. 

Öyleydi Naşide Hala👩🏻

Haberi aldığımda iş yerindeydim. Önce saçma sapan cümleler  kurdum,  toplantı  notu gibi  orda olmam gereken saati filan not aldım. Sonra telefonu kapatıp  ağladım.

Biri için ağlamak nasıl özel bir sevgi gerektiriyor bir yaştan sonra şaşarsınız. 1-1.5 ay önce  öz teyzemi kaybettik. Ağlamadım. Elimi açıp iyiliği için dua ettim, hakkımı helal ettim, ona veda ettim ve sonra yaşamıma döndüm. Oysa Naşide Hala ve 2 sene önce vefat eden eşinin kaybı sarstı beni. Oysa onlarla aynı kanı  taşımadığım gibi 19 yaşlarında tanıdığım insanlar  aslında.

Sabah 10'da  Ayrılıkçeşme'den Marmaray'a bindim ve Yeşilköy'e yola çıktım. Cenazenin kaçta olacağını bilmiyordum. Gidersem kim nerde, hangi evde toplanıldı onu da bilmiyordum. Bir bildiğim  bir an önce oraya gitmek ve gelenleri  ağırlamak- yıkama yerine gitmek-camii avlusunda beklemek-gelenlere kolonya tutmak  ama her neyse  üzerime düşen "aileden biri olarak" onlarla olmak istediğimdi.

Sonra gittim. 

Ağlaştık. Kucaklaştık.Vedalaştık. Kabullendik. 

Dudağının kenarında hep olan o nüktedan tebessümü  ile bizi izleyip izlemediğini merak ettim.

Sonra ritüeller yerine getirildi.
Sonra ayrıldık.

Ben işe geri döndüm.

Henüz bir şey yemediğimi ,  masama oturduğumda fark ettim.

Döndüm  yüzümü  hayata..devam ettim.

9 Temmuz 2025 Çarşamba

Hala Müsaitim!



Taaaaaaaaa 2015'te yazmışım.

https://mavidebirnokta.blogspot.com/2015/03/musaitimbuyrun.html

Hala müsaitim..hala Atatürkçü laik dimdik tertemiz evlatlar yetiştirmekle övünüyorum.

Uzun zamandır yazmadım. İşlerim hep çok yoğun benim. Bir de "umudu tüketmemek" gayreti yoruyor.


Ama tüketmedim!


Her Saraçhane eyleminde oradayım. Bu yaşta biber gazı yemekten bir hal oldum.Olsun;  elimden gelen neyse yaptığım da o kadar. Sadece gidip desteğimi  gösterebiliyorum.

Memleketin kör sağır insanlarına daaa cibilliyetlerine deeee.... ne zamana denk geldim yahu diye diye geziyorum.


Yazarım yine..biraz yorgun ama hala umutlu!

21 Şubat 2025 Cuma

Hayat Kısa, Erimeden Önce Tadını Çıkar


İtalyan bir sanatçı, başrolde buz bloklarını kullandığı.."Hayat kısa, erimeden önce tadını çıkar" başlıklı şok edici bir sergi ile sürpriz yaptı.

Ayrıntılı ve kısa şekillerde oluşturulan heykeller, varoluşun kırılganlığını ve her anı takdir etme ihtiyacını sembolize eden yavaş yavaş eriyecek şekilde tasarlandılar.

Sergi sadece hayatın geçiciliğine değil, aynı zamanda..

iklim değişikliğinin etkisine de yansıtmayı amaçlıyor ve katı görünen bir şeyin zamanla nasıl yok olabileceğini gösteriyordu.!!

Nele Azevedo.


Bu yeni bir haber değil ama ben yeni gördüm.😔
Daha evvel bahsetmiştim , işim dünyanın  en karmaşık ve en keyifli karmaşasının  ortasında yer alıyor aslında : belediye-muhalefete ait belediye (gururrrrrrrrrrrr) ve sanat.

Haberi okuyunca,  sanatın yüceliği  ve kırılganlığı,   mesajın derinliği ve kör göze parmak girsin dercesine kuvvetli vurgusu beni çok etkiledi.


Dedim hem blog dünyasındaki sevdiceklerimle paylaşayım.
Hem çok uzak  kaldım,  bi tekrar başlayayım.
 

3 Ocak 2025 Cuma

Ben Hariç




 Selin   Bilfen'de okudu.

Öğretmenler gününde hediye almamız yasaktı.

Nehir devlet okulunda okudu.

Öğretmeni, öğretmenler gününde yarım altın mı dersiniz  ,  markası belli  mağaza mı dersiniz hediyesini seçip söylerdi ve veliler neredeyse minnetle alırdı hediyeyi.

Ben hariç.

Asla katılmadım bu meblağı  belli hediyelere, yılbaşı ya da öğretmenler gününde.

Sınıftakiler huzursuz olunca ,  katılanlarına adını yazalım gibi  yollara başvurunca "katılmayan sadece ben olduğuma göre Kadriye hariç yazıverin" dedim .

Kızgındım velilere de öğretmene de.

Onu  kızdırmayalım , daha kaç sene çocuk onla beraber diyorlardı. Aklım sırrım duruyordu. Siz hediye almadınız diye çocuğunuza kötü davranacak biri  öğretmen ya da  sağlıklı bir yetişkin değildir, öyle olduğunu düşünüyorsanız zaten çocuğu ona vermemelisiniz diyordum.

Bir gün,  Nehir sınıfta konuşuyor diye  silgi atmış ona öğretmeni. Çocuk ilkokul 1ya da 2.


Veli toplantısında öğretmen konuşurken kafasına silgi attım. Herkes şok. Öğretmen de. Bu yanlışsa sen de benim çocuğuma yapma dedim. Veliler beni  çok ayıpladı. Ben de onları. Çocuğa silgi fırlatmak şiddettir ve sizin çocuklarınız şiddeti izlediğinde de şiddete maruz kalıyor; benden çok sesiniz çıkmalı dedim.


Veli  toplantıları ya da vb günlerde ben bahçenin köşesinde tek  kalırdım. Kimse konuşmazdı benle...müdürle de kavgalıydık, sınıf mimliydi benim yüzümden. Perde vs almamız için tekrar para istenmişti. Devlet okullarına yeterli ödenek verilmiyor diye  gönülden bağış yapmıştık oysa  yeterli miktarda. Ben reddettim tekrar para vermeyi. Okulun doğalgaz borcu var , çocuklarınız donar  bile dediler. Delirdim. Bir de zaten var olan perdelerin değişmesi için para vermek.... Müdür odasına çağırdı (!)  Konuşurken "Ayşe Hanım" diye adıyla hitap ettim. Diyemezmişim. Müdüre Hanım diyecekmişim. "Neden ,  siz bana Kadriye Hanım diyorsunuz Sayın Halkla İlişkiler Uzmanı ya da şefim demiyorsunuz ki " dedim. Kıyamet koptu. Doğalgaz konusunda da belediyede çalıştığımı, kayıtlara baktığımı, okulun borcu morcu olmadığını bildiğimi  söyledim. Kıyamet daha çok koptu. Herkes para verirken ben vermezsem,  herkesin parası ile yapılandan benim çocuğumun  faydalanması haksızlıkmış. "Ben koli koli tuvalet kağıdı aldım,  getirmeyenin çocuğu poposunu silmesin diye elinden mi alıyorsunuz" dedim gittikçe artan hayretimle. "Sizin sınıfa hiç bişi yook..gözüm görmesiiiiiin..çıııııııııııkkkk" diye  öyle çok bağırdı ki koridordakiler odaya koşturdu. Ona üzgün bana kızgın bakışlar dolaşıyordu. Bense aynı hayret duyguları ile çıktım gittim. O parayı da vermedim.

Öğretmenler gününde akrostiş şiir filan yazdırırdım çocuklarıma. Ya da el emeği  başka bir şeyler. "Senin emeğinin meyvesi sana en büyük hediye" derdim öğretmene. Yılbaşlarında ışıklı - dönen dünya maketi filan alırdım "sınıfa" . Hediyeyi hak eden öğrencilerdi öğretmen değil. Kalan da devlete feda olsundu,  bizden sonraki  velilerin çocukları kullansındı. Bir de her sene şahane bi Atatürk'lü takvim alırdım..şaşmazdı. Sınıf, hediyesini verirken de içleri rahatlasın diye " ben hariç  hocam, ben  katılmadım doğru bulmadığım için " derdim. Aman veliler üzülmesin,  öğretmenin de aklı karışmasın neme lazım.

Nehir de mezun oldu,  öteki çocuklar da. Yıllar sonra o sınıftan hangi veliye rastlasam (bi benim adım kalmış akıllarda) hepsi "sen haklıydın" dediler.  İlla buluşalım görüşelim denildi.

Onca seneyi bahçede-sınıfta yalnız geçirmişim.. Ne konuşayım ben sizlerle , o zaman da yoktu söyleyeceğim bir şey şimdi de yok dedim  geçtim.

Kırgın mıyım?

53 yaşındaki ben, 37 yaşındaki bana yapılanlara kızgın tabii. Ama daha çok "veli güruhunun" bu berbat sisteme hem söylenip hem  de sistemi beslemesini affetmemiş olması muhtemel.

Çayımı da yalnız içerim ama içim ferah olur nolcek .😏


30 Aralık 2024 Pazartesi

İyi arkadaşlar, iyi kitaplar, huzurlu bir vicdan: ideal hayat budur. – Mark Twain

  1.  Dürdane Hanım (H. Rahmi Gürpınar)
  2. Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç (H. Rahmi Gürpınar)
  3. Cadı ((H. Rahmi Gürpınar))
  4. Doğunun Limanları (Amin Maalouf)
  5. Gulyabani ((H. Rahmi Gürpınar))
  6. Şık ((H. Rahmi Gürpınar))
  7. Sainte- Hermine Şovalyesi  (Alexandre Dumas)
  8. Kızıla Boyalı  Saçlar ( Kostas Mourselas)
  9. Ayten (Burhan Cahit Markaya)
  10. İngiliz Posta Arabası ( Thomas De Quincey)
  11. Suç ve Ceza ( Dostoyevski)
  12. Aygır Fatma (Osman Cemil Kaygılı)
  13. Mister Pickwick'in Serüvenleri (Charles Dickens)
  14. Baştan Çıkarıcının Günlüğü (Soren Kıerkegaard)
  15. Latife ve Fikriye -İki Aşk Arasında Atatürk (İsmet BOZDAĞ)
  16. Herhangi Bir Jude (Thomas Hardy)
  17. Drakula (Bram Stocker)
  18. Beyaz Zambaklar Ülkesinde (Grigoriy Petrov)
  19. Matmazel de Scudery ( Hoffman E.T.A.)
  20. Atinalı Timon  (William Shakespeare)
  21. Macbeth (William Shakespeare)
  22. İnsan Neyle Yaşar ( Tosltoy)
  23. Şeytani (Pierre Boileau, Thomas Narcejac)
  24. Ruth(Lou Andreas-Salomé)
  25. Gürgen Kral – Bestecilere İlham Veren Şiirlerinden Seçmeler (Johann Wolfgang von Goethe)
Ben de merak ettim bi bakayım dedim bu sene ne okuduğuma.

Oh oh..ne güzel dostlar edinmişim, ne güzel sohbetlerimiz olmuş sayfalarla.

Lou Andreas-Salomé yeni tanıdığım ve bu nedenle kendimi yaslara boğduğum bir yazar.

Hala keşfedilecek ne çok kıyısı olan bir deniz kitap dünyası.

Bir kaç da alıntı paylaşayım:


Hayalin lezzeti hakikate dönüşmesinde değil , o ilk şeklini daima koruyabilmesindeymiş. (Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç (H. Rahmi Gürpınar))

Tünelin ucunda bir ışık göremesek de bir ışığın var olduğuna , er ya da geç görüneceğine inatla inanmak gerek (Doğunun Limanları (Amin Maalouf))

Tanrı büyük ulusları asla ihmal etmez.(Sainte- Hermine Şovalyesi  (Alexandre Dumas))

Tanrı'nın aradığım şeyi adlandırmaya yarayan bir sözcük olduğunu söylüyordum  kendi kendime; bu sözcüğün anlamını bana yaşamdan daha sessiz değilse ölüm söyleyecek.(Sainte- Hermine Şovalyesi  (Alexandre Dumas))

İki yol açılmıştır önünde ve işitilebilir bir ses şunları  söylemektedir: "Bir yol umuda uzanmakta ; sen ötekini seç ve sonsuza kadar ağla! O zaman bile çevresindeki bütün o deli  saçmalığının ortasında ve tehlikeden çılgına dönmüş insan, duruma göğüs gerebilirse; Tanrı ile bir an yalnızlığa çekilebilir de O'ndan öğüt alabilirse, ne büyüktür o zafer! (Kızıla Boyalı  Saçlar ( Kostas Mourselas))

Suç,  toplumsal düzenin bozukluklarına karşı bir protestodur (Suç ve Ceza -Dostoyevski)

Yalnızca ölümden korktuğu için yaşayabilir mi insan? (Suç ve Ceza -Dostoyevski)

Zaman olur, cehalet saadettir. (Mister Pickwick'in Serüvenleri (Charles Dickens))

Zira umutsuzluk felaketin ilk zalim saldırısına nadiren eşlik eder (Mister Pickwick'in Serüvenleri (Charles Dickens))

İlginç olmayı seçen bir kız karşısındakinin hoşuna gitmeye muvaffak olabilir, fakat kendi kadınlığından  böyle feragat ettiğinde ondan hoşlanan erkekler de kadınsı erkeklerdir çoğunlukla (Baştan Çıkarıcının Günlüğü (Soren Kıerkegaard))

Çocuk kocaman açılmış gözleriyle kediye bakıp sanki sessizce şöyle söylüyordu ; bütün kahkahalar yanlış anlama sonucu atılır. Doğru dürüst bakılırsa güneşin altında gülünecek tek bir şey bile yoktur.(Herhangi Bir Jude (Thomas Hardy))




29 Aralık 2024 Pazar

Kültür Antropoloğu



Aşağıda yer alan alıntıyı bugün okudum.

Daha evvelinde bilgim yoktu bu konuda.

Okuyunca içimdeki öfke yine çığ gibi büyüdü...

Dünyanın  gelmiş geçmiş en özel lideri bu ülkeye ait...şimdi başka bir "en" ile anılan bu ülkeye. Gel bugüne tahammül et, katlan, kabullen.

Yapamıyorum...

***

Dünya tarihi bir sıfatın sadece Mustafa Kemal’e verildiğini yazar.. Dünyada O'ndan başka hiçbir liderin alamadığı bir sıfattır bu.. Hangi sıfat mı?

Bir insan doğumundan ölümüne kadar ya bir askerdir, ya bir devlet adamıdır, ya çevrecidir, ya tiyatrocudur, ya sanatçıdır, ya arkeologdur, bir şeydir. Ama bunların hepsi birden olabilen dünyadaki tek lider Mustafa Kemal ATATÜRK olduğu için dünyada; “KÜLTÜR ANTROPOLOĞU” sıfatı verilebilen tek lider de Mustafa Kemal’dir.

'KÜLTÜR ANTROPOLOĞU nedir, ne değildi? Uzun uzun başınızı ağrıtmayacağım. Hadi gelin 5 Mayıs 1935, Ahlatlıbel’e gidelim.

Ahlatlıbel Ankara yakınlarındaki kazıların başladığı yer biliyorsunuz. Bütün arkeoloji kazılarının yapılma emrini veren Mustafa Kemal, müzelerin açılma emrini veren de Mustafa Kemal. Ama bugünkülerde olduğu gibi açın, kazın, imza, öyle değil. Nasıl yetişmiş inanın, 25 yıllık araştırmacıyım hiç anlamadım..:(

Bakıyorsunuz Efes kazıları başlıyor iki kere gidiyor. Konya‘da Asar kazıları başlıyor başında. Bir de bakıyorsunuz Ahlatlıbel kazıları başlamış başında. Toprak alıyor, ölçüyor, biçiyor. “Ya, ne yapıyor Mustafa Kemal?” diyorlar. Çankaya’ya gidiyor, Çankaya’da üç gün üç gece hiç uyumadan; uyumamak için alnına ıslak bezler koydurmuş, birilerini çağırıyor, telefonlar ediyor, bir heyecan, bir telaş...

Üç gün sonra; “Gelin, diyor Ahlatlıbel’e gidiyoruz”. Hemen geliyor, diyor ki; “arkeologlar toplanın..”

Biliyorsunuz başlarında büyük arkeoloğumuz Zübeyir KOŞAY var. Bu Zübeyir KOŞAY’ın bire bir anısıdır. Toplanıyorlar. Mustafa Kemal heyecanla; “Kazdığınız yer yanlış, şurayı kazmanız gerekir” diyor.

Yabancı arkeologlar; “El insaf paşam. Anladık iyi askersin, iyi devlet adamısın ama yani bu iş de bizim işimiz, niye karışıyorsun” der gibi aralarında birkaç şey oluyor ama emir büyük yerden..

Başlıyorlar Mustafa Kemal’in gösterdiği yeri kazmaya. Sonuç mu?

Bütün bulgular oradan çıkar..

İnat uğruna, ceplerinden ödeyip kendi dedikleri yeri kazarlar hiçbir bulguya rastlanamaz.

Bunun üç gün sonrası, ATATÜRK Galip ARCAN’ın yazdığı “Sırat Köprüsü” adlı piyese davetlidir. Piyesin başında mutludur, biraz sonra sinirlenmeye başlar, bir müddet sonra bitince; “Bana Galip ARCAN’ı çağırın!” der.

Galip ARCAN gelince;

"Bu piyesi siz mi yazdınız?" der. “

"Evet paşam, ben yazdım”.

"Hayır, bu bir "Bolunun Flor Doranj" adlı Boldvilin'in aynen çevirisi. Neden bunu belirtmediniz? Hakkınızda soruşturma açtırıyorum” diyecektir.

Buna benzer pek çok anıyı da okuyunca ne dedim biliyor musunuz? Samimi konuşacağım inanın sizlerle. Dedim ki; “A be Atam, Boldvilin’e varıncaya kadar ne zaman okursun?

Ne zaman kafanda tutarsın?”

Ve o sırada ne yaptım biliyor musunuz? Yirmi yıllık araştırmacıydım, ATATÜRK’le iddiaya girmek gibi, dedim ki; “Senin başında durmadığın, ilerletmeye çalışmadığın bir alan bulmak benim boynumun borcu olsun..”

O sırada da “Sanat ve ATATÜRK” adlı araştırmamı yapıyorum. Baktım resimde Türk tarihinde ilk resim sergisini o açıyor, heykelde dinin etkisini kaldırıyor!!!

Ama karşıma yedinci sanat dalı geldi. Ne? Sinema. Dedim; “herhalde burada iddiayı kazandım”.

Heyhat, baş yönetmen Cezmi AR, başrolde Mustafa Kemal, film çekiyorlar. Ve Cezmi Ar Mustafa Kemal’e tabi Cumhurbaşkanı ya, diyemiyor; şöyle dur, böyle dur, diye. Diğer oyunculara şiddetle bağırıyor. Atatürk; “Gel Cezmi gel, diyor. Burada başkomutan sensin, ben bu işi bilmem. Önemli olan işin iyi çıkması. Bana da aynı şiddet ve hiddetle bağıracaksın..” 

Cezmi AR hayatının son günlerinde “Ben bir daha asla öyle bir oyuncuyla çalışmadım..” diyecektir.

Prof. İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI 

27 Aralık 2024 Cuma

Kriz Ekonomisi

 

Belediyelerde çalışınca halkın farklı kesimlerini ve hassasiyetlerini-tepkilerini daha geniş , daha yakından görüyorsunuz.

Ekonomik kriz bu haldeyken, Ekrem İmamoğlu'nu suçlayan  mı ararsınız yine şükürler yağdıran mı ararsınız... biri beni  çimdiklese de uyansam bu kabustan diyorum artık. 

Bu yaşadıklarımız gerçek olabilir ama n'olur olmasın!

Neye şükrediyorsun tam olarak diye soruyorum, coşkuyla ve gülümseyerek  "bugüne " diyor. Daha kötüsü olabilirmiş.

Öyle ya..düşünmeyi ve sorgulamayı reddedip korkutularak yetiştik biz. Ayakkabım yoktu baktım karşımdakinin ayağı yok saçmalığının, öte yana baktım adamın ayakkabı dolapları var kısmını görmedik ya da o yana bakmamamız emredildi.

Doğduğum aile için zilyonlarca şükrediyorum Tanrı'ya.

Neyse.

Ekonomik kriz aşağıdaki  tabloda anlaşılır şekilde yer alıyor.

O ok, bu milletin bağrını delip geçti.

Bunca aptala tahammülüm kalmadı.

Arz ederim.




25 Aralık 2024 Çarşamba

Bilemiyoruz Şimdi

 


"Son 10  yılda başıma gelen en iyi şeydi " dedim  içimi çeke çeke emekli olmaya karar veren iş arkadaşım için.

Kamudayız ve emekli ol diye tepemizde dolanıyor sistem. Belediyelere baskı aklınızın alacağı gibi değil...

Sırtımı yasladığım kaya gibiydi. Tereddütsüz güven. Ha, her şeyi halleder süper zeki süper becerikli  inanılmaz yetenekli filan değildi. Güvenilir ve alevilerin özgün aydınlık yüzüne/bakışına sahipti. Lüzumsuz ayrıntılardan arındırıp öze iniverir, affediverirdi dünyayı. Gri bulutlarım tepemde birikmişken , gökkuşağını çıkartıverirdi  cebinden.

Gidişini hüzünle ve çaresizlikle ;ona sevgi ve iyi dileklerimle izliyorum.

Sonra son 10 yılda başıma gelen en iyi şey o ..sözümü düşündüm.

Ne zordun sen son 10 yıl....



Sözlerimi geri alamamYazdığımı yeniden yazamam,Çaldığımı baştan çalamam,Bir daha geri dönemem
Akıyorsa gözyaşım kurumasın,Coşup seven gönlümse durmasın,Dost bildik anılarım çağırmasın,Bir daha geri dönemem
Hiç bi kere hayat bayram olmadı ya daHer nefes alışımız bayramdıBir umuttu yaşatan insanıAldım elime sazımı
Yine aşınca çayın suyu boyunuBelki yeniden karşıma çıkacaksın
Göz göze durup bakıncaGöreceğiz,Neyiz ve nerelerdeyiz,BilemiyoruzŞimdi
Sözlerimi geri alamamYazdığımı yeniden yazamamÇaldığımı baştan çalamamBir daha geri dönemem
Akıyorsa göz yaşım kurumasınCoşup seven gönlümse durmasınDost bildik anılar çağırmasınBir daha geri dönememHiçbir kere hayat bayram olmadı ya daHer nefes alışımız bayramdırBir umuttu yaşatan insanıAldım elime sazımıYine aşınca çayın suyu boyunuBelki yeniden karşıma çıkacaksınGöz göze durup bakınca göreceğizNeyiz ve nelerdeyizBilemiyoruzŞimdi





21 Aralık 2024 Cumartesi

Sweet Dreams (Are Made of This), Marilyn Manson



Sweet Dreams (Are Made of This)
Marilyn Manson'ın kısa albümü Smells Like Children'ın tek single'ıdır. Bu single ve çekmiş olduğu klip, Manson'ın tüm dünya çapında tanınmasını sağlamıştır. Şarkı Eurythmics grubunun şarkısıdır.


 Lennox, "Şarkılar gemiler gibidir... Kendilerine özgü yolculukları ve varış noktaları vardır... Bir kere suya indirildikten sonra geri dönüş yoktur. Sadece yolculuğu takip etmeniz gerekir."

“Sweet Dreams (Are Made of This)” 3 Eylül 1983 tarihli Billboard Hot 100 şarkı listesinde zirveye yerleşti ve listede toplam 26 hafta geçirdi. Grubun aynı adlı ikinci albümünde yer aldı ve Billboard 200 albüm listesinde 15. sıraya yükseldi ve listede toplam 59 hafta geçirdi.


  • Marilyn Manson – Sweet Dreams (Are Made of This)

    Türkçe çevirisi


  • Sweet Dreams
    Tatlı Rüyalar


    Sweet dreams are made of this
    Tatlı rüyalar bundan yapılır

    Who am I to disagree?
    Ben kimim ki karşı çıkayım?

    Travel the world and the seven seas
    Dünyayı ve yedi denizi dolaştım

    Everybody's looking for something.
    Herkes bir şeyler arıyor


    Some of them want to use you
    Bazıları seni kullanmak istiyor

    Some of them want to get used by you
    Bazısı senin tarafından kullanılmak

    Some of them want to abuse you
    Bazıları seni kötüye kullanmak istiyor

    Some of them want to be abused
    Bazısı da kötüye kullanılmak


    I wanna use you and abuse you
    Seni kullanmak ve kötüye kullanmak istiyorum

    I wanna know what's inside you
    Senin içinde ne olduğunu bilmek istiyorum

    Hold your head up, movin' on
    Kafanı yukarı kaldır, ilerliyoruz

    Keep your head up, movin' on
    Kafanı yukarda tut, ilerliyoruz

    Movin' on!
    İlerliyoruz!

18 Aralık 2024 Çarşamba

Gidişat

 

Teşekküre gelmiş kadıncağız; klasik nezaket rastlanamaz bir şey olduğu için artık insanlar kocaman mutlu oluyor. 

Oysa yaptığım gerçekten  önemli bir şey değildi.

Yaşını sordum ve işten "atıldıktan" sonra ne yapmayı düşündüğünü sordum. 

Sonra ona ağız açtırmadan yapabileceği bi milyon şeyi sıraladım.

Arka planda ne yazmışım kurmuşum "sonram" için neler yapabileceğim  hususunda.

Kadıncağız ağzı açık dinledi beni, az şaşkın az hayran. Öyle ya,  bi anda bunca plan hem de ayrıntılı  sunulmuş ona.. çok zeki olmalıyım di mi ya?

Diiil...Çok canından bezmiş ve artık idareten gidişe bile  tahammül edemezken o vasatlığın bile altına düşmüş toplumda yaşamını sürdürmeye dayanamayan birinin "nolur yarın güzel bir gün olsun" nefesinin getirdiği  b-c-d-e-f-g-h.... planları onlar.


Hanımlar ve beyler.

Bu gidiş nereye kadar?


8 Aralık 2024 Pazar

Abime-3

Yok, ağlatmaz asla beni bir gün ayrılık/Pişmanlığım nefret olmaz, öfke olmazSenden daha acı bir hasret bulunmaz..


Allah güzel ömürler versin ; hayatta olan ama artık  sizin tanıdığınız kişi olmaktan çok uzak   biri ise sevdiğiniz bunun adı "olmayan birini özlemek" . Bu, özlemlerin en zor olanı belki.
Bir zamanlar kalbinizi  ısıtan, kanınız aynı canınız aynı olanı yaşarken yitirmek.


Ergenliğime döndüm adeta. Belli sözleri için bir şarkıyı tekrar tekrar dinler oldum. Resmi  tıklarsanız size de dinletebilirim.

Yok, ağlatmaz asla beni bir gün ayrılık/Pişmanlığım nefret olmaz, öfke olmaz/Senden daha acı bir hasret bulunmaz diyor ya..Heh tam da orada diyorum ki Suriye birbirine girmiş, dünya değişiyor, yapay zeka almış başını gidiyor, haritalar yeniden çiziliyor, karanlıkla ışığın savaşı gözle görünür hal almış ; bilmediklerimizle yüzleşiyoruz ve tüm anlamları yeniden ve aslıyla öğrenmek zorundayız ama ben Sezen Aksu dinleyip  yitirdiğim güzelliklerin ardından bakıyorum dalgın dalgın.

Var olmuş olanların en güzeli olma iddiasında bir sonbahar gününde yine işe geldim. Sarı yapraklar temiz, sade, serin bir rüzgarla savruluyor. İri damlalı bir sonbahar yağmuru rüzgara eşlik ediyor. Sokaklar sarı  halılarla kaplı, Pazar'ın suskunluğu ile de ayrı bir havası var.

Hayat devam ediyor...
 
Ele avuca sığmazdı deli gönlüm
Bir zamanlar neredeydi, şimdi nerede?
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniAklım başka, duygularım başka yerde
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniAklım başka, duygularım başka yerde
Bir deli rüzgâr savurdu beni böyleBu mutlu tutsak benim altın kafeste
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniZincirleri yüreğimin artık sende
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniZincirleri yüreğimin artık sende
Yok, ağlatmaz asla beni bir gün ayrılıkPişmanlığım nefret olmaz, öfke olmazSenden daha acı bir hasret bulunmaz
Yok, ağlatmaz asla beni bir gün ayrılıkPişmanlığım nefret olmaz, öfke olmazSenden daha acı bir hasret bulunmaz
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniAklım başka, duygularım başka yerde
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniZincirleri yüreğimin artık sende
Bir deli rüzgâr savurdu beni böyleBu mutlu tutsak benim altın kafeste
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniZincirleri yüreğimin artık sende
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniZincirleri yüreğimin artık sende
Yok, ağlatmaz asla beni bir gün ayrılıkPişmanlığım nefret olmaz, öfke olmazSenden daha acı bir hasret bulunmaz
Yok, ağlatmaz asla beni bir gün ayrılıkPişmanlığım nefret olmaz, öfke olmazSenden daha acı bir hasret bulunmaz
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniAklım başka, duygularım başka yerde
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniZincirleri yüreğimin artık sende
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniAklım başka, duygularım başka yerde
İster güneş ol, yak beniYağmurum ol, ağlat beniZincirleri yüreğimin artık sende