1 Mart 2015 Pazar

1 Bahar





























Bugün 1 Bahar değil mi?

Bahar bahar olsun ömürler
Yeni tomurcuklar açsın dallarınız
Taze sularla beslensin kökleriniz
Yeşili parlak olsun yapraklarınızın
Unutulmuş kokularla canlansın hafızalar






Kuş cıvıltıları ile uyanasınız güzel renkli rüyalarınızdan.   Beklemekten şekli değişmiş umutlarınızın gerçekliği ile açasınız gözlerinizi












Sevmeyi, öğretilmiş kalıplardan uzak hatırlayıp sevebilesiniz bugün

Ki öyle sevilebilmek olsun nasibinizde



Geçmişe yaşananlardan canınızı en çok acıtanlardan birini düşünüp, en az bir kere affedin kendinizi

Yüreğinizdeki öfke...kırgınlık zor geçiyor da öfkeyi silmek daha kolay ya;hah işte o öfkelerin yükünü bırakıverin bugün bahar diyerek bir kenara
Hafiflemiş olsun yürekleriniz






Maviler kucaklasın ruhunuzu
Bugün,ömrünüz bahar bahar yaşansın











27 Şubat 2015 Cuma

Mavi Kuş







Paragrafı dikkatlice okuyun ve ilk aklınıza gelen yanıtı verin.

Bir gün bir mavi kuş aniden camınızdan içeri giriyor ve dışarıya çıkamıyor. Bu yolunu şaşırmış kuşta sizi çeken bie şey var ve onu beslemeye karar veriyorsunuz. Ama ertesi gün kuşun rengi sizi şaşkınlığa düşürerek maviden sarıya dönüşüyor! Bu özel kuş ertesi gün yine renk değiştiriyor. Üçüncü günün sabahında parlak bir kırmızı ve dördüncü gün tamamen siyah oluyor.
Beşinci gün uyandığınızda kuşun rengi nedir? 1 - Renk değiştirmiyor, siyah kalıyor. 2 - İlk rengi olan maviye dönüyor. 3 - Beyaz oluyor. 4 - Altın rengi oluyor. 






Psikolojik çözümleme:

Uçup odanıza giren kuş, iyi bir şans sembolü gibi görünmektedir. Ama aniden renk değiştirerek bu mutluluğun uzun sürmeyeceği konusunda endişelenmenize neden olur. Bu duruma verdiğiniz tepki gerçek hayattaki zorluklara ve belirsizliklere vereceğiniz tepkileri gösterir.

Kuşun renk değiştirmediğini siyah kaldığını söyleyenler karamsarlardır: Durum bir kez kötüye gidince bir daha asla düzelmeyeceğini ve daima öyle kalacağını mı düşünüyorsunuz? Belki de şöyle düşünmeye çalışmalısınız: Eğer bu en kötü durumsa o zaman daha kötüye gidemez. Unutmayın hiç dinmeyen yağmur yoktur ve en karanlık gecenin sabahında bile mutlaka güneş doğar.
Kuşun yeniden maviye döndüğünü söyleyenler iyimserlerdir: Hayatın iyi ve kötünün bir karışımı olduğuna inanıyorsunuz ve gerçekle savaşmakla bir şey elde edilemeyeceğini biliyorsunuz. Şanssızlığı, soğukkanlılıkla kabulleniyorsunuz ve olayları strese ya da endişeye kapılmadan kendi akışına bırakıyorsunuz. Bu da size şanssızlığın dalgalarında sürüklenmek yerine onlarla birlikte yol almayı sağlıyor.
Kuşun beyaza döndüğünü söyleyenler baskı altında sakin ve kararlı davranabilenlerdir: En kötü zamanlarda bile kaygılanmakla ya da kararsızlıkla zaman kaybetmiyorsunuz. Eğer durum çok kötüleşirse o zaman gereksiz bir üzüntünün bataklığına gömülmeden kayıplarınızı bir kenara atıp amacınız için kendinize yeni bir yol seçiyorsunuz. Bu iradeli tutumunuz, işlerinizin hep yolunda gitmesini sağlıyor.
Kuşun altın rengine döndüğünü söyleyenler korkusuzlardır: Siz baskının anlamını bilmiyorsunuz. Size göre her kötü durum bir fırsat. Napolyon ile kıyaslanabilirsiniz; kendisi demiş ki; “... imkansız: Bu sözcük Fransızca değildir.” Ancak sonsuz güveninizin sizi gafil avlamasına izin vermeyin. Korkusuz ile çılgın arasındaki çizgi çok incedir.
KAYNAK: http://www.cnnturk.com/fotogaleri/yasam/mavi-kus-testi-ile-kisiliginizi-test-edin?page=8#photo

Ben neyi mi seçtim?
Tereddütsüz, hemen "altın rengi " dedim.
İnce çizgileri bilmezliğin aymazlığında mutlu mesut :))



26 Şubat 2015 Perşembe

Güneşin Olsun Gönlünde

Handan söyledi
Ben dinledim
Güneşi olsun herkesin gönlünde
Bir de güneşi uyandıracak güzel insanlar olsun çevresinde
Teşekkürler hepinize

GÜNEŞİN OLSUN GÖNLÜNDE
  Güneşin olsun gönlünde Kar bile yağsa Ya da fırtına olsa. Gök bulutlarla, Dünya kavgayla dolsa. Güneşin olsun gönlünde O zaman gelsin ne gelirse Doldurur ışıklarla En karanlık gününü.. Bir şarkın olsun gönlünde Sevinçli ezgilerle Seni günlük tasalar boğsa bile Bir şarkın olsun dudaklarında O zaman gelsin ne gelirse Yardım eder atlatmaya En yalnız gününü.. Başkaları için de bir diyeceğin olsun Tasada ve bunalımda Ve seni mutlu edecek her şeyi Söyle onlara da Bir şarkın olsun dudaklarında Yitirme sakın cesaretini Güneşin olsun gönlünde Ve her şey iyi olacak!..
Caesar Flaischlen ( 1864 - 1920 ) ( Almanya )

25 Şubat 2015 Çarşamba

Kırılma

İşsizlik ağır geliyor bana ..

Çok uzun sürdü kış,
Çok yağdı yağmur.
Güneş, burnunun ucunu göster yeter; binlerce gökkuşağı var çıkmayı bekleyen maviye...

14 Şubat 2015 Cumartesi

Grinin Elli Tonu


Dün gösterime giren Grinin Elli Tonu'nun öğleden sonra ve akşamki gösterimlerinde bilet yokmuş.
Ben de sabah ilk seansına gittim.
Bu tür bir filme ilk kez gittiğim için az biraz tedirgindim yani içinde erotizmin baskın olduğu bir filme gitmemiştim,seyirci kitlesi hakkında da zihnimden binbeşyüz tane şehir efsanesi geçiyordu,tedirgindim.
Yine de gittim.

Kitaplarını okumak için elime ilk aldığımda, Selin yanıma yaklaşıp "anne konusu hakkında bir fikrin yoksa arka kapağını oku,içine bir göz at" diye mırıldanarak uzaklaştı. "Ne ki" diye bakmak için içinden rastgele açtığım ilk sayfada ise gözlerim yerinden fırladı. D&R'daydım, kitabı telaşla yerine bıraktım.

Hani yasakların yüksek duvarlarındaydım da ondan uzak kaldım bu tür romanlara-filmlere desem doğru değil.Olabildiğince özgür yaşayan ve sınırları "zararlı" "zarar vermek"lerle çevrili geniş bir dünyası olan biri oldum her zaman. İlgimi çekmedi,benim öncelikli alanım ya da merakım değildi hiç bir zaman diyelim. Belki de yasaklar ilginç kılıyor bir çok şeyi.

Neyse, ben oradan uzaklaştım ama beni uyaran kızımın konu hakkında belliki benden çok bilgi sahibi olması aklımdan çıkmadı. Geri dönüm ve kitabın serisini aldım.

Çocuk yetiştirirken onun dünyasına onun yaşadığı zamana dahil olmanız gerekiyor.,
Ve 40'ından sonra bir çok şeyin tanımı-anlamı farklılaşıyor.
Kitabı alma nedenlerimi böyle özeteyebilirim.

Kitabı hızlı okudum çünkü akıcıydı.Keyifle okudum çünkü keyifliydi.Çok güldüm çünkü 40'ımı geçmiştim ve balkabağından araba çıkmayacağını ancak iyi bir tatlı olabileceğini bilecek zamanlarımdaydım.

Google ile birlikte okudum çünkü bahsedilen bir çok şeye "aha? O ne be" diye bakmak zorunda kaldım.

Sonra filminin çıkacağı söylendi.
Selin, ben de gitmek istiyorum dedi.
UYH! oldum.

Kocaman yasaklarla dolu ikna cümleleri kurabilirdim.
Ama ben öyle yetişmedim.
Filme ben bir gideyim, beraber karar veririz çünkü bu normal kavramları aşan, doğruluğu tartışılmalı denilen sınırlarda gezinip o farklılıkları güzel gösteren bir öykü..diyebildim sadece.

Neyse efendim, ben bu sebeplerle sabahın esselatında her işim bitmiş gibi gittim Grinin Elli Tonu'nun ilk seansına girdim.

Kocaman mısır kasemi kucaklamış seyircileri bekliyordum ki  12 numaralı salonun kapısına türbanlı bir grup genç kız geldi.
İlk onlar girdi.
Sonra bir sür başka genç kız.
Mısır kasemi kucaklamaktan vaz geçip içeri girdim ve j15 numaralı koltuğuma oturdum.
Bir genç çift vardı birlikte gelen.
50 yaşın üzerinde çiftler de birlikte gelmişlerdi
Bir de 80'e yakın saçı sakalı bembeyaz bir amca vardı..ona bakakaldım ve kendi dünyamın sığlığından utandım.Ne kalıplarım var benim,tü bana dedim.

Gelelim filme:

Christian Grey'i on numara doğru seçmişler. O



 gerçekten Christian Grey.Tip harika. Anastasia ise güzel, fiziği mükemmel ama ;

1-) Bence bazı yerlerde hayli yapay kalmış.Misal,röportaja ilk gittiğinde kalemi dudaklarına götürüşü..seyircinin gözüne sokulmuş kanımca.
2-) Niyedir bilmem zaman zaman yüzü çok yaşlı görünüyor.

Onun dışında bişi diyemem.

Film, kitabın bir hayli yumuşatılmışı. Asla kitaptaki kadar çok ve sert detaylara yer verilmemiş. Beyaz Dizi'lerin profesyonel ve biraz daha erotik hali ..bana göre başka bir şey değil. Romantik bir aşk hikayesi bu. Zengin ,deli gibi yakışıklı ve genç patron masum,kendinden haberi olmayan , uzun güzel bacaklı kıza aşık olur.. bla bla bla

Filmin bazı sahnelerinde arka sıramdaki genç kızlardan çığlıklar ve gülüşmeler yükseldi. Misal, Anastasia " ben bakireyim" dediğinde Mr. Grey inanamaz gözlerle ona bakınca bir kahkaha tufanı koptu.Açık sahnelerde sessiz mırıltılar ve kısık kahkahalar boldu.Film bittiğinde genç kızlar neşeyle, orta yaş tebessümle,yaşlı amca boğazını temizleyerek, ben mısırımdan artanı eve çocuklara götürmek için poşet arayarak çıktık salondan.

19 yaş bu filmi izlediğinde içi gidecektir. 
29 yaş "keşkeeeee" diyecektir
39 yaş ve sonrası "oldu canım he canım he he" diyecek ve gülümseyecektir.

Benim film eleştiri yazım da böylece bitecektir. 

13 Şubat 2015 Cuma

Şimdi Mevsimi Mim'i


Bayılıyorum Mim'leri okumaya ve cevaplamaya. Sevgili Buralı Olmayanlar Lokali beni mimlemiş hem de çok sevdiğim konuda güzel, ilginç soruların olduğu bir mim ile. Onun cevapları kadar güzel ve sıcak oldu mu cevaplarım bilmiyorum ama büyük bir keyifle cevapladım hepsini.

Eee..yeter mi ?

Yetmez!


1. Kışın okumalık favori bir kitabın var mı?

Her mevsim okuduğum, durup durup okuduğum,aklıma geldikçe okuduğum kitabım var tabii. Hem de bir çok kitabım var ama en favorisi Aşk ve Gurur. Doyamadım okumaya.

2. Kapağı mavi olan bir kitap?

Şibumi..Trevenian

*Artık ıstıraplarını sessizce çekmeyi öğrenmişti. Yüksek rütbelilerin ilk öğrenmesi gereken şey!
*Daha sonra kurtlarla sofraya oturanın kendisini konuk mu yoksa yemek mi saydıklarını asla bilemeyeceklerini öğrendi.
*korkaklar her zaman cesur insanlardan daha tehlikeli olurlardı.Bir kere sayıları daha fazlaydı. Sonra,arkadan vururlardı. Vurdukları zaman da kötü vururlardı. Çünkü kurtulursanız öc alacağınızdan korkarlardı.

3. Yılbaşı ağacında yıldız olarak kullanabileceğin bir kitap?

Hermann Hess-Narsizz ve Goldmund.
hem Goldmund adından mütevellit parlar, hem bu kadar ağır giden roman sonunda şraaaakk diye bi tokat patlatıyor yıldızlar uçuşuyor gözlerinizin etrafında.


4. Kış tatili için mükemmel olan bir kurgusal dünya?

Gri'nin 50 Tonu ve serisi.
Bi kere sağlam bir kurgu, gerçekle alakası yok
Bi de kışın iyi gider kanımca :-p )

5. Birlikte kış tatiline gideceğin bir kitap karakteri?

Gandalf tabiikisi :-)) Birincisi "
Ben Gizli Ateş'in bir hizmetkarıyım. Geçemezsin! " diyen o.Asasından ateş çıkartan o..kışın üşüme riski kalkar ortadan.Bi de hayli sürprizlerle dolu bi cici amca,çok seviyorum ben onu :-)

6. Bu sene için listende olan bir kitap?

Savaş ve Barış..klasiklerden okumayı hep isteyip bir türlü elime almadığım serisi.Bir dost ödünç verdi, bir an evvel okumalıyım onu.

7. Favori tatil içeceğin, atıştırmalığın ve filmin?

Su..benim her mevsim favori içeceğim sudur :-)
Atıştırmalığım peynir. Bir gün peynir ağacı çıkacak içimden.Her nevi peynir,her yiyecekle beraber yenir ve gidip gelip minik küpler halinde hapıdık hapuduk yenilir.
Favori filmim zamanla değişebiliyor, uzun zamandır (kızımın tüm kınamalarına rağmen) Twilight.
Niye mi?
Bilmiyom :-(

Talih Kuşu Aramızda..

Büyük icatlar büyük ihtiyaçlardan doğmuştur diye bir söz var.
Blog dünyasını ,burnumun dibinde olan bu güzel insanları düşerken tutunacak dal bulamadığım sırada,anlatırsam üzerim diye her bir şeyi içime attığım sırada buldum.

Yazmak konuşmaktan daha kolaydı her zaman benim için.

Uzun Trabzon tatili sonrasında hayatımın koşturmacalarını bir düzene koymaya çalışırken de aklım hep buradaydı.Bir de başıma konan talih kuşunu anlatamadığım dert olmuştu içime.

Anlatıyorum: 

Burada ,7 ömrüm bir araya gelse yapamayacağım şeyleri pıtır pıtır üreten ve resimleyip  bizimle paylaşan insanlar var. Her birine ayrı hayranım, şapkam elimde saygıyla bakıyorum yaptıkları her bir şeyerle.

Esen de onlardan biri. Eline bir keçe alıyor, sonrasında onları neşeli ,sevecen,sıcak  ve kullanışlı  şeylere dönüştürüyor. Ben, Esen bunları nasıl yapıyor ki diye şaşı olmuş bakarken Esen bloğunda bir çekiliş yaptı ve tatatataaaaaaaaam:talihli kişi bendeniz olarak açıklandı.


İşin güzel mi güzel yanı şu. Adresini ver ki çantanı yollayayım diyen Esen'in bana 10 dakikalık bir yürüme mesafesinde oturduğu , hatta daha öncesinde bizim sokağın bitiminde oturduğu ortaya çıktı.

Güzel şeyler üçer üçer gelirmiş.


Çekilişte benim çıkmam biiiiiiiiirrr
Esen'in yaptığı o haarika çanta ikiiiiiiii
Buluşup konuşabileceğim tatlı mı tatlı bir arkadaş edinmiş oldum üüüüüüüüüüüüç!


E bundan iyisi Şam'da kayısı ..di mi ya :-)

Çanta iyi hoş ama Esen, henüz yüzümü bile görmemişken güzel kalbinin derinlerinde benim derdimi dert edinmiş ve bana bir not yazmış ya...işte o beni 12'den vurdu.



Huzurlarınızda Esen'e güzel kalbi,inceliği ve nezaketi için teşekkürü borç bildim.

Daha güzelleri sizin olsun diyerek...

10 Şubat 2015 Salı

Tombe la neige - SALVATORE ADAMO





Tombe la neige
Tu ne viendras pas ce soir
Tombe la neige
Et mon coeur s'habille de noir
Ce soyeux cortege
Tout en larmes blanches
L'oiseau sur la branche
Pleure le sortilege

Tu ne viendras pas ce soir
Me crie mon désespoir
Mais tombe la neige
Impassible manege

Tombe la neige
Tu ne viendras pas ce soir
Tombe la neige
Tout est blanc de désespoir
Triste certitude
Le froid et l'absence
Cet odieux silence
Blanche solitude

Tu ne viendras pas ce soir
Me crie mon désespoir
Mais tombe la neige
Impassible manege



Türkçe:


Kar yagiyor
Sen bu gece gelmeyeceksin
Kar yagiyor
Ve benim yuregim siahlara burunmus
Ipek gibi bir toren
Hepsi beyaz goz yaslari icinde
Kus bir dalin ustunde
Bu sihire yas tutmus

Sen bu gece gelmeyeceksin
Mutsuzlugum bana bagiriyor
Ama kar yagiyor
Sakin ve sogukkanli felek

Kar yagiyor
Sen bu gece gelmeyeceksin
Kar yagiyor
Her yer bem beyaz mutsuzluk icinde
Aci bir kuskusuzluk
Soguk ve yanlizlik
Bu nefret verici sessizlik
Beyaz kimsesizlik

Sen bu gece gelmeyeceksin
Mutsuzlugum bana bagiriyor
Ama kar yagiyor
Sakin ve sogukkanli felek...

19 Ocak 2015 Pazartesi

"F"

"Unutkan oldum ben " demeye bayılıyorum sanki evvelden her bişiyi eksiksiz hatırlıyabiliyormuşumcasına.

Annemin, beni ayağında sallarken "küçük kurbağa"yı söylemesini hatırlıyorum evet,
Ablamın saçını ilk at kuyruğu yaptığında genç kız görüntüsünün beni korkuttuğunu çünkü çok güzel olduğunu gördüğümü ve bunu başkaları da görürse onu benden alacaklarını düşündüğümü de hatırlıyorum.

Ama bunlar uzak geçmişin silinmez nağmeleri gibi benliğimde...sonrası hep hastalıklı bir çizgi hafızamda. Var..kesildi çizgi gerisi yok.Var..kısacık bişi,gerisi yok. Silik anılar değil, silinmiş anılar.

5-6 yıl önceydi. Selin ile lahmacun aldık. Isırdım, dişim kırıldı. Lahmacuna ve dişime bakakaldım.
Günlerden Pazar'dı. Dişçi aradım, ordan biliyorum.
Medipol'e gittim. "Kanal tedavisi oldunuz mu  hiç" dediler. Gayet rahat " yok" dedim. Anlamadılar o diş niye kırıldı minnak bi ısırıktan.
Hemen inplant diye tutturdular.
İnplantın fiyatını öğrenince benim lahmacuna yapamadığımı onlar bana yapıyor diye düşündüm, kaçtım oradan.
Ölmem ya ..dedim

Ön dişin hemen sağındaki dişti kırılan.
Varlığını küçümsediğim sevgili dişim;yokluğun cehennemin ta kendisiymiş meğer.

Mizacım öyle, gülümserim ben her zaman . Bir tebessüm saklıdır dudağımın kenarında.
Gülümseyemiyorsun,
O yok olan dişin yeri öyle devasa bir karanlık görünüyor ki tüm büyüsü gidiyor gülümseyerek kurulan iletişimin.


Ama ben en çok "f" harfimi özler oldum.
O diş yoksa "f" çıkmıyor ağızdan
Evrimi yarım kalmış bir tuhaf tıslama
Hani "s" desen değil "l" desen hiç değil
Rezil rüsva bir alfabe dışı ses

Bir de benim işim diyalog üzerine.
Karşımdakini ikna etmem lazım.
"Anladım sizi,inanın bana yardımcı olacağım" demem lazım
Nereye diyorsun?? "Buyrun lütfen" bile diyemiyorsun
Buyrun lüsslltısssen
Ay rezalet!
Fakat diyorsun, kim sakat diyorlar
Başvuru sahibi geliyor, benim suratımda dudaklarım mühürlü bir tuhaf tebessüm
Gülümseyemiyorsun.
Şarkı söyleyemiyor, onu bırak bir yana kızsan küfür bile edemiyorsun!

Bir süre sonra dertlenir oldum.
"Ne güzel "f" derdim eskiden.Keşke sesimi kasete çekseydim" diye kendime acır oldum.
Çekilir dert değildi yaşadıklarım.

Ama şu inplant meselesi hiç içime sinmiyordu.Sonra sonra, eski dişçilerden birini buldum.

-"Ne inplantı be yavrum, iyi bişi diiil o" dedi

-"Biliyordum! " diye haykırdım içinde "f" geçmeyen bir kelime ile cevap verebilmenin sonsuz hazzı ile.

-"Kanal tedavisi yaptırdın mı sen" dedi
-"Yok.." dedim

Diş filmimi çektirdi.

-"Evladım, yaptırmışsın işte" dedi.
Şaşkın bir tıslama ile bakakaldım suratın.

Bir insan kanal tedavisi yaptırdığını nasıl unutabilir ki?
On kere git gel, onca acı sıkıntı çek, onca ödeme yap ...unut.
Yaaa, benim unutkanlığım öyle "ay arayacaktım unuttum" gibi  basit unutkanlıklar değil.
Resmen kendimi unutmuşum düşünsenize.


Neyse, dişçi acıdı halime.
Belki de o korkunç tebessümü bi daha görmek istemedi..o da olabilir.

Bir diş yaptı bana, yapıştırdı.
"Düşerse bu diş gel ama bugüne kadar benim yaptığım dişlerde böyle bir sorun yaşanmadı" dedi.

-"Fakat affınıza sığınarak ne kadar iftihar etseniz kendinizle..affedersiniz filan falan  ama bu fasılı atlatmanın mutluluğunu size ithaf ediyorum.Facia gibiydi fecaatti herşey fark etmişsinizdir siz de.."gibi ona anlamsız, bana "f"lerle dolu mutluluk cümleleri ile ellerine sarıldım doktorun.

Meblağ ise inplant için istediklerinin  bilmem kaçta biriydi.100 lira bile tutmadı yani.

Kaybetmeden kıymetini bilmek lazım derler ya.

Nerden bilirdim bir gün "f" harfini kaybedeceğimi ve bulunca dünyalar benim olmuşcasına sevineceğimi :-)

Saçma sapan mutluluklarla dolu ömrüm :))


18 Ocak 2015 Pazar

VOUS À VOTRE MANIÈRE, I AU MIEN - Sen Yoluna ben Yoluma







VOUS À VOTRE MANIÈRE, I AU MIEN

Toi et moi.
Comment les jours merveilleux ont eu nous avons vécu.
Sachant que ces jours ne dureraient pas.
Une amitié gentille pendant des peu de-semaine-vacances.
Pendant les nuits travaillées au noir, sous les arbres.
Dans les bras de la solitude nous causerions.
Au sujet de la richesse, pauvreté, bonheur, unhappiness.
Fortune, misère pendant de longues heures.
Peut-être nous avions trouvé son remède.
Maintenant nos manières sont séparées.
Vous à votre manière, I au mien.
Ce qui se produirait s’il y avait des mers, de hautes montagnes ?.
Puisque votre nom est découpé sur mon coeur, ne pas penser que j’oublierai toi.
Au revoir mon oreille sympathique, au revoir mon ami.
Nous pourrions rencontrer quelque part un jour.
Nous parlerions du passé et du futur.
Au revoir mon oreille sympathique, au revoir mon ami.



SEN YOLUNA BEN YOLUMA
Seninle ben,
Ne kadar güzel günler yaşamıştık birlikte
Bilirdik ki bu günlerin yarınları olmayacak
Birkaç haftalık tatilde dostça bir arkadaşlık
Mehtaplı gecelerde, ağaçların altında
Yalnızlığın kollarında sohbet ederdik
Zenginlikten, yoksulluktan, mutluluktan, mutsuzluktan
Servetten, sefaletten uzun uzun konuşmuştuk
Belki de çaresini bulmuştuk
Şimdi burada bizim yollarımız ayrılıyor
Sen yoluna, ben yoluma
Aramızda derya deniz, yüce dağlar olsa ne olur?
Unuturum sanma sakın, ismin kalbimde yazılı
Güle güle dert ortağım, güle güle arkadaşım
Belki bir gün bir yerlerde karşılaşırız seninle
Eski günleri anarız, gelecekten bahsederiz
Güle güle dert ortağım, güle güle arkadaşım.