23 Mayıs 2014 Cuma

Beyaz Bilye

Heeeyyy tüm keçiler...herkes kendi sürüsüne dönsün
Tilkiler, kuyruğunuzu birbirinize değdirmeden çekilin gidin başımdan
Çıkamadım bu işin içinden
Dostlar, tutuverin ellerimden bulutlara binip özgürce gideceğim ben.

Selam, anlatacak o kadar çok şey yaşanmış o kadar fazla duygu ve eylem var ki neyi anlasam neyi hissetsem şaşırdım. Bungee Jumping yapıyorum isteğim dışında ve biri elinde makasla  ipin başında bekliyor..çakıldım çakılacam.Hissiyat bu. Hissiyat bu iken içimdeki deli derviş "a-maaan" diyor "salla gitsin.İçen öldü de içmeyen ölmedi mi?"

O seminerde bozuldu ayarım önce. Mesleki seminerlerden biriydi. Bir torbada 10 bilye var.Bir beyaz bir siyah  üç yeşil iki mavi iki kırmızı  bir mor var. Beyazı çekme şansınız nedir?..Herkes "yüzde on" dedi. Hoca güldü."Hayır, %50 dir" dedi.

Çektiğiniz bilye ya beyazdır..ya da değil.


Bu aklımı düşüncelerimi allakbullak etti. Salak gibi hissettim kendimi ki muhtemelen aslıma ulamıştım bi nebze de olsa :-) Boşuna uğraşıyordum detaylarla. Denemeli ve inanmalıydım, ayrıntıların yorucu olumsuzluğuna arkamı dönmeli güneş batarken ayı ay giderken güneşi kucaklamalı tüm olasılıklara kapımı açık tutmalı idim ama umut her zaman sandığımdan çok daha fazla benimdi artık.

Haberlerin akışı  pek iç açıcı değil ülkemde akliselim olanlar için. Yine de elimi torbaya daldırıp beyaz bilyeyi çekmeyi deneyeceğim biliyorum.  Çocuklarım geleceğim gelecekleri geçmiş hayallerim..hepsi bir beyaz bilye artık vazgeçemeyeceğim .

İnsan rüya görmek için uyurmuş. Hayallerim önemli benim için gerçeklerim kadar önemli.Onlar beni renklendiren onlar bugün üzerimize yağan paslı puslu havayı neşeli bir kahkahanın nefesi ile geri püskürten. Hayal dünyasında yaşamak değil bahsettiğim, hayal kurmak ve onlara inanmak.

Şimdi hayallerim kalbimi hızlı çarptıran, şimdi şarkılar çok eski yıllarda dinleyip unuttuğum şeyleri hatırlatan. Keçilerim ve tilkilerim ; bana izin verin olmak zorunda olduğumdan olmak istediğime yol yakın.



Karman çorman anlattığım zaman fırtınalı havada denize girmişim ve yağmur yağıyor gibi hissettiğim zamanlar aslında. Neşeli, korkulu,kararlı ve kırgın.


benim adım ebruli biraz gerçek biraz rüya


20 Mayıs 2014 Salı

Caro Emerald - Stuck



Stuck

I close my eyes and dream about a sunny holiday
I wish that I was beachin' down on Saint Tropez
Or sitting in the lobby at the fabulous Pierre
With diamonds on my fingers and not a single care
Instead I'm on the Avenue where nobody goes
With fields of green that wilted like a last summer rose
Some people call it paradise, but I call it pain
Baby take me anywhere, but not here again
Why am I sitting in the middle of nowhere
Standing here with nothing to do
Wondering if I really love you, oh oh
I guess that I do
Why am I sitting in the middle of nowhere
Standing here with nothing to do
Wondering if I really love you, oh oh
I guess that I do
You promised me a motorcade and endless perfume
A palace in Geneva with a perfect view
And dreams painted yellow like the color of gold
And dine with kings and queens 'till the food gets cold
Instead I'm on the edge of all I thought I would be
This dream is now a comedy I don't wanna see
Some people call it laughter but I call it pain
Baby take me anywhere but not here again
Why am I sitting in the middle of nowhere
Standing here with nothing to do
Wondering if I really love you, oh oh
I guess that I do
Why am I sitting in the middle of nowhere
Standing here with nothing to do
Wondering if I really love you, oh oh
I guess that I do
Oh I do
I know we have a chemistry
This combination's heavenly
But don't forget you promised me
Everything, everything
I know we have a chemistry
This combination's heavenly
But don't forget that you promised me
Everything
Why am I sitting in the middle of nowhere
Standing here with nothing to do
Wondering if I really love you, oh oh
I guess that I do
Why am I sitting in the middle of nowhere
Standing here with nothing to do
Wondering if I really love you, oh oh
I guess that I do

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Sis

Dalgalar kıyıları dövüyordu derdi hep şairler...oysa ben her baktığımda bir anlığına da olsun kavuşmanın coşkusu ile suları köpürten iki aynı olmayanın coşkusunu görürdüm.

Çocuklarımın ikisi de dönemeçte...okulları değişiyor, biri lise biri ortaokula geçiyor. Ben gönlümü verdiğim işimden, dost ya da en azından dost sandıklarımdan kopartılmış yeni bir sayfa açmak için hayatın akışına "peki" demişim. 

Çoktandır 24 saat değil günler.

Bugün yine otomatik pilotta uçarken, yani küçük kızımla yürüyüşümüz esnasında sorduklarına cevap verip onunla gülmeme rağmen iç dünyamda tamamen ayrı kulvarda bir hesaplaşmaya dalmışken nihayet karar verdim. 

Sahil insanı yoruyor, ufka dikmek lazım nazarı. 

Sonra insanın canı yanıyor.


16 Mayıs 2014 Cuma

The Rains of Castamere

And who are you, the proud lord said,
that I must bow so low?
Only a cat of a different coat,
that's all the truth I know.
In a coat of gold or a coat of red,
a lion still has claws,
And mine are long and sharp, my lord,
as long and sharp as yours.
And so he spoke, and so he spoke,
that lord of Castamere,
But now the rains weep o'er his hall,
with no one there to hear.
Yes now the rains weep o'er his hall,
and not a soul to hear.

Türkçesi
Ve sen kimsin dedi gururlu lord,
niye başımı öne eğmeliyim?
Farklı bir pelerin giymiş bir kedisin sadece,
budur bütün bildiğim.
Pelerini ister altın olsun ister kırmızı, 
her aslan pençelidir.
Benim pençelerim de uzun ve keskindir lordum,
seninkiler kadar uzun ve keskindir.
Ve adam hiç durmadan konuştu,
şu Castamare Lordu.
Ama şimdi salonunda yağmurlar ağlıyor
ve yağmuru kimse duymuyor.
Evet şimdi salonunda yağmurları ağlıyor
ve yağmuru tek ruh bile duymuyor.





Zaman Hükmedilmez Olandır


Ben istemez miydim baharı kucakladığımız serin bir sabahın kuş cıvıltılarıyla süslenmiş neşesini yazmak bugün buraya....

Gözümüze gönlümüze düştü yas..bağrımız kömür karası. Adalet gitmiş, sanat bitmiş, insanlık dibine vurmuş...yarınların endişesinden bugüne hal kalmamış. Küfrü, dayağı kabullenen bir millete ait olmanın utancı ile bakıyorsunuz gökyüzüne."Kızım Olmadan Asla" filminde kurtuluş kapısı olarak görünen ülkemin bayrakları yarıda..yalan, çıkmaz sokaklara kadar sirayet etmiş, olağanlaşmış.

Ben istemez miydim evlatlarımın okul başarılarından , planlarından , eğilimlerinden dem vurup dünyadaki gelişmelere göre yönlendirmekten bahsetmek?

Eğitim bitmiş, tanımdan bile çıkartılmış , andımız kaldırılmış,öğretim boş, pratik hoş...seneye yine sistem değişiyormuş. Göz göre göre katledilen körpe beyinlerin arkasında neşeyle el çırpan beyinsiz veliler güruhu ile aynı çizgide durmak zorunda olan düşünen ve acı çeken veliler güruhu...Hayat gittikçe anlamını yitiriyor.

Ben istemez miydim yeni yaşıma doğru adım adım giderken geçmiş yılların güzelliklerini, getirilerini gelecek yılların hayalleri ile harmanlamak, mai'ye uzanan adımlarımı sıralamak?

Siyasi baskı ile tırpanlanan haklar, kalleşliğin adını değiştirip iş edinenler, erk uğruna insanlığını satanlar ve ardına sığındıkları bahanelerin bulantısı ile 14 yaşımdan beri kurduğum emeklilik hayallerim dişimle tırnağımla kazandığım her şeyimle birlikte yitti gitti.

Hoşgörü, kalite,nitelik özlem duyulan ama vicdanların dahi sustuğu ülkemde bulunmayan şeyler bugün.


Soma'da yas ilan edildi çünkü öldük biz ....


Başbakan birilerini tokatladı, korumaları dövdü,danışmanı dövdü, yüzlerce ceset dahi rant uğruna gizlendi.Ne diriye ne ölüye saygı var bu ülkede artık. ..öldük biz!








Öfkem suskunluğuma ekli, çaresiz hissediyorum kendimi. Zaman hükmedilemez olandır : umut zamanın ellerinde artık.

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Soma

Bugün Soma'yız hepimiz
İçimiz kara, gönlümüz kara..yanıyoruz alev alev 
Ne gelir içimden size döktüğüm göz yaşlarından başka
Ne gelir elimden sizi orada bu felaketi yaşamaya mahküm edenlerden nefret etmek ve onlara oy vermemekten, haykırmaktan başka
Bugün günlerden Soma
Bugün acı yüreklerinde vicdanı olanların,kalp taşıyanların,beyni işleyebilenlerin....

Ne gülmek ne gülümsemek yaraşır bugün insan olana
Hepsi kardeşimdi ölenlerin
Hepsi benim o kapıda bekleyenlerin

İçim cayır cayır 
Yukarısı , aşağıdan daha karanlık .......


13 Mayıs 2014 Salı

Bir Alem Migren Güncesi

Dünden belliydi geleceği..


Üzerime 2 beden büyük arabesk bir hüzün çöreklendi önce hiç sebepsiz. Lise yıllarım, vefasız dostlarım, şimdi çok uzağımda olan kaybettiğim anılarım birer birer çaldı kapımı. Sakin sakin dinlemekte olduğum Albinino G-minör gibi , içine düşseniz kurtarın beni demeyeceğiniz bir huzur kuyusunun kapağını kapattım gittim Orhan Gencebay açtım. Buruldukça buruldu gönlüm.



Birazdan düşünceler yön değiştirdi çaktırmadan. Tam , burnumdan aldığım nefes ciğerime dolmuyor ay boğulacağım diye ağzımı açtım ..o zaman fark ettim hangi sularda boğulmakta olduğumu. Pot kırdığım, "hay demez olaydım" dediğim, bana güvenenleri utandırdığım ne kadar anı varsa tarih sıralaması ile karşımda. Midem dönüverdi olduğu yerde...Dişlerimi sıktım utançla ve kızgınlıkla.Beni hala utandırabiliyor olmalarına kızdım...Oysa takvimden yapraklar kopmuş, olan her şey takvim yaprağı ile birlikte yitik anılar cehennemine yollanmıştı.


Anladım bir şeylerin yolunda olmadığını.

Oturup efkarlı efkarlı dolma sardım.
İşsizliğime sardım.
İstanbul'da bi başınalığıma sardım.
Sonra içimdeki sarsuk ikizler baş kaldırdı..gülmeye başladı.
O da bana sardı.
Sarmaş dolaş kördüğüm olduk..anladım  ben başıma geleceği.






Sabah kalktım ki migren gelmiiiş..
Sol göz görmüyor!

Dünkü arabesk halim yerini derhal Cyrano de Bergerac'a bıraktı.
Cyrano de Bergerac


 Bir gözüm görmez,başım yerinde durmaz halimle için için alay edip her yerim sancıyarak halime gülmeye başladım. Komikti halim, enkaz gibiydim ama biliyordum ki bu yaşanmadan savuşturabileceğim bir şey değil. Gülerek yaşamak en iyisi. 

Gittim, aynaya baktım gören tek gözümle:

-Berbat görünüyorsun ama küllerinden doğman yakındır dert etme ..dedim 
-Çok beklersin..dedi migren sinsi sinsi
-Hep kazanan ben oldum ..dedim gülerek.







Gülmeyi bilmeli hayata da hastalıklara da 
Ama en önemlisi kendine gülebilmeli 

Tam "şah ve mat" diyecek hastalıklar üzüntüler..bakıyorlar şah çoktaaaaan topuklamış yeni oyunlara yelken açmış.

Matın alası diye buna denmeli işte.

Hakkını vererek yaşanmış günler dilerim hepimize.




Trabzon-Faroz Limanı

11 Mayıs 2014 Pazar

Ben Küçükken de Vardı Anneler Günü


Kısa bir anı bu..bir ölçü hüzün, bir parça çocukluk,çokça nostalji,sevgi ve süsleme için de ölçüsünde neşe var içinde...

İlkokuldaydım.

Anneannem öldü..annemin de içinde bir şeyler anneannemle birlikte öldü. Hayatın akışını bilmek ve buna hazır olmak başka, yaşayıp kabul etmek bambaşka imiş. Sevgisini  ve öfkesini sınırların ötesinde yaşayan güzel annemin yosun rengi gözlerinden yaşlar dinmiyor, acısı azalmak bir yana gün geçtikçe artıyordu. 

İçine kapanık bir çocuktum ben. Hatırlarım, annem ağladıkça ve bu ağlama seremonisi  her gün yinelenip azalmadıkça içimi bir korku sarmıştı. Okula gidip geliyor, günlük hayatın akışında sakince yer alıyor ama hep annemin yine yumuşak bir gülüşle taçlandırdığı mutlu sabahları özlüyordum. Ablam, anne-abla karışımı muhteşem varlığı ile çocukluğumun bu karmaşık günlerinin eksik notalarını tamamlıyor ve varlığının bana ne kadar güven verdiğinden bihaber bana masal dünyasının gerçekle kesişimini sağlıyordu.

Sonra anneler günü yaklaştı. Annem bizi karşısına aldı ve bu anneler gününün ilk annesiz anneler günü olduğunu, kutlamak istemediğini, hediye almamamızı rica ettiğini açıkladı. O konuşurken, gri bulutların  parçalanarak aralarından güneş ışığı sızdırması umudumun yok olup gitmesini izledim sessizce. 

O gün okula giderken kararlıydım. Ufak tefek bedenimi ancak taşıyan cılız bacaklarımla olabildiğince hızlı yol üzerindeki kırtasiyeye gittim. İnce ahşaptan dantel gibi işlenmiş yelpazeler yeni çıkmıştı. Satıcıya bunu anneler günü için hediye paketi yapmasını söyledim. Gülümsedi ve isteğimi yerine getirdi....ama sonra fiyatını sorduğumda avucumdaki paranın yetersizliği mutluluğuma gölge düşürdü. Olsun!Kararlıydım umudu zamana bağlamamakta, üzerimizde dolaşan mevsimsiz yağmur bulutlarını yollamakta.

Nihayet anneler günü geldi. Koştum hediyemi aldım ve annemi öperek gururla ona hediyemi verdim. Annem tembihlerini dinlemedim diye kızacak mı diye azbuçuk endişeli olsam da mutlu hissediyordum kendimi. Hediye paketi  mahcup, şaşkın bir sevinçle karşılandı ve açıldı. Annem elindeki ince-zarif yelpazeye şaşkınlıkla baktı. 

Gururla söyleyiverdim:

-Param yetmedi ama taksitle aldım

Kahkahalar , kısa süren sessizliğin ardından koşarak geldiler. Annem bana kocaman ama koskocaman sarıldı.

-Taksitle ha?

-Anneler günün kutlu olsun annecim..dedim sevgimi peşin sunarak.

Güneş, gri bulutları parçalamış ilk ışıklarını yollamıştı.


soldan ikinci annem,yanındaki rahmetli anneannem sağ baştaki velet ise benim :-)

9 Mayıs 2014 Cuma

Julio Iglesias - Nathalie

Nathalie ,dün sakin bugün yorgun yaşam, yaşamak için 

Nathalie 
en la distancia 
tu recuerdo 
vive en mi 
yo que fuí 
tu amor del alma 
y a tu vida 
tanto dí. 

¿Qué será de ti? 
¿dónde estás? que ya 
a mi atardecer 
ya no has vuelto más 
¿Quién te cuidará? 
vivirá por ti 
¿Quién te esperará?, 
Nathalie. 

Nathalie 
ayer mi calma 
hoy cansado 
de vivir, 
de vivir 


sin la esperanza 
de que vuelvas 
junto a mi. 

¿Qué será de ti? 
¿dónde estás? que ya 
el amanecer 
no oye tu cantar 
¿Qué será que a ti? 
no te importa ya 
que yo sufra así, 
Nathalie. 

¿Quién te cuidará? 
vivirá por ti 
¿Quién te esperará?, 
Nathalie. 
¿Qué será que a ti? 
no te importa ya 
que yo sufra así, 
Nathalie, Nathalie, Nathalie

Aslında Herkes Kendi Sınavını Veriyor Hayatta















Ağlamasa iyiydi...
O zaman daha katlanılabilir olurdu her şey
O zaman belki ben ağlayabilirdim rahat rahat
Ama çok ağladı..pıtırcık misali  döküldü yaşlar bahar tazeliğindeki yanaklarından
O ağladı..ben öldüm çaresizlikten.


Çok paramız yok bizim
Çok zeki-özel çocuğumuz var
Bu memlekette paradoksun , kendini talihe bırakmanın dikalasını yaşarsınız böyle bir karışımda.
Girdiği sınav ilk defa önemseyerek girdiği bir sınavdı Selin'in
İlk defa başarısız oldu bir sınavda
Kabul edilmedi
Tüm kördüğümleri açacak bir kapıydı...olmadı.

Hay TEOG'unuza da eğitim sisteminize de egonuza da yalanlarınıza da diye  patladı içimdeki yanardağ
Siyasettekilerden nefretim katmerlendi
Yaşadığımız şeylerden, yaşattıklarından nefret ettim  bin kez daha

Sınavı kazanamamışsın dediğimde önce sustu tepkisiz kaldı
Tumbler'a bakmaya devam etti
Sonra odasına çekildi
Sonra ağladığını duydum
Kapının  önünde çaresiz kalakaldım  kendi ellerimi kendim tutarak karanlıkta


Aman ne var ki  sadece bir sınav.....değil işte!

Hayırlısı olsun...elbette

Önemliydi bu sınavı kazanması ..onun için de benim için de
Başarı  çığlıkları için değil...bu kaostan çıkabilmesi için önemliydi
Daha nereye kadar yetecek gücüm onun niteliklerine uygun bir yerde eğitim görmesine...geleceğine
Talih çarkının dönüşünü izlemek ne yorucu bilmez yaşamayan kimse

Derviş değilim ki ben
Bakmayın aşk olsun dediğime
Aşk olsun derviş selamıymış..aşkolsun dediğim bile dağlar ardına attı kendini
Derviş değilim ki ben

Selin'im,kuzum,bebeğim
Saçının her buklesinde yenilendiğim
İlk göz ağrım, portakal çiçeğim, ilk aşkım
Dedim sana geçecek bu da...geriye dönükse başı yürüyemez ki insan yolunda
Alacağımız dersi alıp ,yarınlara inanıp devam etmeliyiz koşmaya
Tek mevsimin insanı değiliz sen ve ben
Mutluluk , umut  yazda kışta,sonbahar ve ilkbaharda
Annen yanında baban yanında
Bir çok güzel seçenek var, dahası da olacak yakında
Sil güzel gözünün inci yaşını
Üzme annen olacak bu tombul ve sevecen kadını

Selin geldi sarıldı bana, uzun süre yattık kucak kucağa
Konuşmak bazen gerçekten yetersiz anlamsız eksik donuk
Sen ensesindeki bukleyi içine çeke çeke koklayıp  öpersin. Seni seviyorum sözcüğü gibi her yerde kullanılıp renkleri deforme olmuş anlamlar yaymaz gönüllere. O içini çeker ve başını göğsüne sokuşturur.Annem varlığın dünyamı ısıtıyor, senle tamamlanıyorum demenin en vurgulusunu nakşeder sana.

Sabah okula yolladım onu
Yağmur damlaları etrafında neşe ile dansediyordu kızımın
Hayat kaldığı yerden devam ediyordu
O gülümseyerek gitti

Ben ise akşamın hüznü  içimde gülümseyerek el salladım dudaklarımda inandırıcı bir neşeyle
Ağlamasaydı iyiydi
O ağladı..ben öldüm çaresizlikten

 Ama anneysen sen
Güldüreceksin onu yeniden..ve hayat başlamalı kaldığı yerden




7 Mayıs 2014 Çarşamba

Duyguların Renkleri Var

En sevmediğim duygu çaresizlik. Rengi bulanık safran sarısı, çirkin bir kırmızının üzerine dökülmüş. Ne yapsam atamıyorum üzerimden, ne varsa bende kalan alıp götürüyor hepsini tereddütsüz...Zamanın getirdiklerini zamansız alıyor benden.Soğuk!

En aldırmadığım duygu öfke. Rengi palyaço pembesi.Nadir gelir, ben geliş sebebini sormadan alır şapkasını gider ardında iz bırakmadan.Kanımı ateşleyişini, bende yarattığı adrenalini severim ama en çok geç gelip tez gidişidir sevdiğim.Bir de , sadece öfkelendiğimde aldığı bir renk var gözlerimin; çakmak çakmak bir yeşil.Onu da severim.

En vazgeçilmez duygu huzur. Sevgi maisi ile şefkat maisinin uyumla kucaklaştığı bir mai rengi. O kadar serin bir sıcaklık ki o, incinmesin,kırılmasın , benden kimse alamasın diye kalbimin ve beynimin ennnnn içerilerine yerleştirip duvar ördüm çevresine. Aldırmazlığı içime veren Allah'ıma şükürler olsun.Bazen köy yanar kel bakar modunda yaşamak o kadar güzel ki :-))

En şiddetli duygu aşk. Rengi değişken ama asla pastel değil ve asla beyaz değil. Genelde damarlarımda kanın Şibumi kıvamında dolaşmasına neden oluyor.

En kuvvetli duygu annelik. Rengi mercan yeşili ile turuncu karışımı. Uç duygu ve kavranmların uyum içinde tek potada erimesine neden olan karmaşık bir düzen getiriyor dimağınıza.İlk defa ölümden korkuyor insan...onları bırakmak korkusu ölümden baskın.

En ferahlatıcı duygu özgürlük.Dünyanın tüm rüzgarlarını ciğerlerinize doldurmak demek özgürlük. Göğün maisi ile bulutun beyazı birbirine karışmış,Dalgaların köpüğü gibi kıpır kıpır ve vazgeçmeye hazır. özgürlük sıcak havada alınan serin ve taze bir nefes gibi...

En nitelikli duygu merhamet. Allah almasın kalbimden onu..başka iyi bir niteliğim yok çünkü. Merhamet kahverengi yeşil, merhamet sakınımlı mahçup. Merhamet suskun dilsiz ,tevazu içinde ama başı hep dik. Merhamet anne kurabiyesi tadında..

En bedel ödeten ama en arı kalan duygu adalet. İnsan kendi adaletini uygulamalı, adaleti el'den beklememeli bazen. Adalet kömür karası kararlı.Adalet çelik kadar soğuk ama elden bırakmazsan senin vücut ısında.

En salak duygu korku. Rengi çiğ sarı..uçup kaçacak gibi.Bir Allah'tan bir nefsimden bir de sarhoştan korktum şimdiye kadar. Öteki renklerimi zedelemesin diye gelse de görmem, seslense de duymam duygularımdan bu. Soğuk çorba içmek gibi...

En çabuk kaybolabilen duygu vefa. Lila rengi, utangaç. Az insanda bulunur, çoğaltılması resimlerle-kokularla-şarkılarla mümkündür. Kırılgandır.beslenmesi gerekir.

6 Mayıs 2014 Salı

Bir Hıdrellez Anısı

Aşağı yukarı 11 yaşlarında olmalıyım. Hıdrellez'in anlamını, günün içerisinde sadece bir an dilek kapısının  açılarak o ana ait tüm dileklerin kabul olduğunu  yeni öğrenmiştim. 5 Mayıs gecesi ne yapacağımı iyice planlayarak yattım.Aklımda tek bir dilek vardı...

Sabah olduğunda Trabzon'un rüzgarı deniz kokan tazecik havasını ciğerime çektim bir gün ne kadar özleyeceğimi biliyormuşum gibi.Bir an bile durmaksızın içimden "fenden ikmale kalmayayım, fenden ikmale kalmayayım,fenden ikmale kalmayayım.." diye yinelemeye koyuldum. Ailem sevecen sabah  neşesini taşıyan günaydınları birbiri ile paylaşırken ben sadece başımla onaylamakla yetiniyor ve içimden yinelemeye devam ediyordum hiç ara vermeksizin: "fenden ikmale kalmayayım, fenden ikmale kalmayayım..."

Vakit öğlene yaklaştığında, Sotka'daki evimizin kuzeye bakan siyah mermer taşlı mutfağında oyalanıyordum ve hiç ara vermediğim yinelemem bölünmesin diye herkesten uzak duruyordum. Çocukluk işte, bahar enseme yapıştı acıkıverdim birden zamansız. "Annem bir döşeme(Karalahana Çorbası) yapsa da yesem" dedim içimden dalgın dalgın.İrkildim!Hemen sonra bir an bile ara vermediğim yinelemeyi içimden söylemeye koyuldum hızlı hızlı..

O gün annem döşeme pişirdi,afiyetle yedik
O yaz fenden bütünlemeye kaldım

Şimdi ne zaman Hıdrellez olsa , çocukluğuma ait bu şaşkın tesadüf aklıma gelir gülümserim. Çocuk yaşıma rağmen yaşadığıma kırılmak yerine güldüğümü hatırlıyorum. Sadece dilemenin yetmediğini, çaba göstermenin gereğini anlatan hayata selam durup yolumuza  devam etmeyi böyle öğrenmedik mi hepimiz?

Sonrasında da hep dileklerimizi dileyip rüzgarlara,dalgalara salmadık mı bir umut?


2 Mayıs 2014 Cuma

Çingene Zamanı

Sokağa kendimi zor bela attığımda zamanımın daraldığını , acele etmem gerektiğini biliyordum. Elimdeki çöpü, yolu biraz uzatarak konteynere atmak için uzun adımlarla dolaştım parkın çevresinden. Kendime de itiraf edemiyordum ama gözlerim O'nu arıyor, kalbim bir kez daha görebilmek için çırpınıyordu...ama yoktu işte , kaç gündür uzaktım kara gözlerin masum bakışından. Çöpü konteynere attım, hafifçe içimi çektim,ellerimi sildim ve tam yola koyulacakken önümde dikilmiş küçük bedeni fark ettim.

İşte..gelmiş,tam burada önümde...Sessiz ve keyifli bir çığlık yükselirken içimden , yılların tecrübesi ile yüz ifadem donukluğunu korudu. 

Kara gözlerini gözlerime dikmiş, pis ellerini uzatarak ben kaçmadan bana derdini anlatma telaşında yine.Belli ki beni tanımış ama benim ifadesizliğimden dolayı kendisinin tanınmadığını sanıyor.

-Abla ne olur bi dakka gitme bak ben senden para istemiyorum tamam mı gitme bak para istemiyorum karnım aç sadece 

Belinden düşen ve poposunun yarısını açıkta bırakan pantolonunu çekiştirirken gitmediğimi ve onu dinlediğimi fark ederek bir nefeste sıraladığı cümlelerine ara verdi.

Merakla gözlerine baktım güneş gözlüklerimin arkasına gizlenerek.Bugün ne isteyecek acaba, pilav-nohutçu şurada...ama dur bakalım.

-Abla karnım aç
-Uzatma zamanım çok az ne istiyorsun?
-Tavuk döner alsana bana abla

Gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Çocuk gönlünün lüksünü sevdiğim.Kuru ekmekle başladığımız yolculuk nerelere geldi bak şimdi.Gözlerinin karışımını sevdiğim, masumiyetle haylazlık bu kadar mı pekişir kara gözbebeklerinde...keşke seni ben büyütebilsem, o kadar seviyorum haylaz bakışlarını,sevinince kocaman gülen dudaklarının çizgilerini, bi damlacıktan beri belinden düşen pantolonlarını...Ay çocuk, sen de büyüyeceksin ne yazık ki!

 "KARDEŞİM" DEDİĞİ KANKASIYLA ÇEKTİĞİM BİR FOTOĞRAFI 
Dönercinin yanına götürdüm onu.Gerçekten acelem vardı. Döner ne kadar dedim. Çocuğa bir tane verin dedim. Baktım boynunu büktü enikonu.

-Sen bilirsin abla..dedi
-Neyi ben bilirim ..dedim afallayarak
-Kardeşime de almak istersen hani....

Üst dudağım kıvrılıverdi elimde olmaksızın.Kardeşim dediğinin bi damlacıktan beri sokakta birlikte büyüdüğü ama kardeşi olmayan o çocuk olduğunu biliyordum ve her seferinde ona da birşeyler alabilmek için ürettiği rol-senaryo-söylem beni bu yerden bitmeye hayran bırakıyordu. Zekasının mı kalbinin mi daha büyük olduğunu bilmiyordum ama kesinlikle bu veledi çok seviyordum.

-Bir tane daha..dedim dönerciye. Onun da üst dudağı kıvrılıverdi. Bugün o dönerciye götürdüğü- "tavladığı" kaçıncı kurbandım ben bilmiyorum ama belli ki o ikisi biliyordu.

Parasını ödedim.Sonra ardıma bakmadan aceleci adımlarla yoluma koyuldum. Kızımı okuldan almam gerekiyordu ve geç kalmak üzereydim.

1 Mayıs 2014 Perşembe

Marc Aryan - Volage Volage ve Türkçe Çevirisi

 Antik volkanlar üzerinde 

 Kanat tak rüzgarın halısına, 

 Seyahat et, Seyahat et 

Sonsuza kadar 

 Bulutlardan bataklıklara

 İspanya Rüzgarından ekvator yağmurlarına 
 Seyahat et, Seyahat et 

 Uç, yükseklerde 

 Başkentlerin semalarında  fikirler 

 Göz atıyorlar Okyanusa 

 Seyahat et, Seyahat et 

 Gündüzden de geceden de uzak diyarlara 

Seyahat et 

Sevginin inanılmaz alanında 

 Seyahat et, Seyahat et 

Bir Hint nehirinin kutsal sularında 

Seyahat et Et

 Ve geri gelme bir daha 

 Ganj ya da Amazon'da 
Siyahların, sihlerin, sarıların beldelerinde 

Seyahat et, Seyahat et 

Bütün krallıklarda 

Sahara Sahra tepeleri üzerinde 

 Fujiyama Fujiyama'dan Fiji adalarına 

Seyahat et, Seyahat et 

Dikenli tellerin üzerinde 

Bombalanmış kalpler 

Göz atıyorlar Okyanusa 
Seyahat et , Seyahat et 

 Gündüzden de, geceden de uzak diyarlara 

 Seyahat et 

 Sevginin inanılmaz alanında 

 Seyahat et, Seyahat et 
 Seyahat et, Seyahat et 

Seyahat et, Seyahat et
Gündüzden de, geceden de uzak diyarlara 

Seyahat et 

Sevginin inanılmaz alanında 

 Seyahat et, Seyahat et 

 Bir Hint nehrinin kutsal  sularında

 Seyahat et 

 Ve geri gelme bir daha 







22 Nisan 2014 Salı

Hüzme

Suyun üzerinde seken taş gibi tüm anılara tek tek dokundu özlem...sonra uzaklarda gözden kayboldu.Yarattığı dalgalar büyüyerek gönül telinde o isimsiz şarkıyı seslendirmeye devam ettiler.

Ah zaman...

Sevmenin,sevebilmenin zaferini kim alabilir gönülden? Bazen Pıtırcık bir genç kızın anne oluşunu izlemekte sevgi, bazen dağların zirvesini çıplak ayak aşan genç bir kadının zarif sadeliğine duyulan hayranlıkta, bazen ise suskunluğun içinde çığlık çığlığa.

 Dalı kırmakla uzaklaşır mı baharlar?

hayır sanmayın ki beni unuttular
hâlâ arasıra mektupları gelir gerçek değildiler birer umuttular..Attila İlhan